Mehmet Eşin

Afganistan’a Huzur Çok mu Görülüyor?

15.11.2020 00:40:39 / Mehmet Eşin

Kısa bir süre önce Afganistan’dan akademisyen ve âlim olan bir misafirle İstanbul’da görüşmüş ve kendisinden Afganistan’da durum ve gelişmelerle ilgili birinci elden malumat elde etme fırsatı bulmuştum. Anlatılanlar, Afganistan’da barış ve huzurun kısa vadede gelmesinin zor olduğunu gösteriyordu.

Afganistan, farklı etnik ve mezheplerden oluşmaktadır. Farklı grup ve hareketler arasında yıllardan beri devam eden çatışma ve rekabet, tarafları birbirleriyle kan davalı hale getirmiş. Bu kan davası, ara ara kabuk bağlasa da çatışma ve var olan sorunlar kalıcı bir barışa dönüştürülemediğinden basit bir kaşımayla yaralar tekrar kanamaktadır. 

Ülke için en büyük felaket; uzun süren Sovyet işgalinin ardından ABD’nin işgaline uğramış olmasıdır.  Gittikçe fakirleşen ülkede güvenlik ve temel ihtiyaçların karşılanamaması insanları farklı yol ve yöntemlere sevk etmektedir. İşbaşına gelen hükümetler; eksik ve yetersizlikleri, stratejik yanlış ve hataları sonucu muktedir olamamakta. Kaldı ki hükümetler de koalisyon hükümetleri ve zoraki bir araya geldiklerinden çok başlılık ve çok seslilik hâkim.

Suikasta uğrayan bakan, vali ve diğer üst düzey bürokratların kendi korumaları suikastların fail ve zanlıları olarak tutuklanabilmektedir. Onlarca gruptan oluşan muhalefetin silahlı olması ve şiddette hiçbir ölçü tanımaması ülkeyi bir savaş alanına çevirmektedir. Taliban, silah bıraksa da diğer gruplar silahı bırakmayacak, Taliban’ın içerisinde silah kullanma taraftarı olanlar da anında bu silahlı gruplara katılacaklardır. Maalesef silaha alışmış, şiddeti sorunlara bir çözüm olarak gören insanları şiddetten arındırmak çok zor…

Katar’ın başkenti Doha’da ülkenin en büyük silahlı muhalefeti Taliban ile ABD arasında imzalanan anlaşmayla ABD Afganistan’dan sözde çekildi. Fakat arkasında kendi düşüncesini ve politikalarını devam ettirecek bir yapı bırakarak çekildi. Büyük bir fitne ve kaos bırakarak çekildi.

ABD’nin çekilmesi, Afgan hükümeti ve Taliban arasında doğrudan müzakerelerin başlamasıyla suikast ve saldırılarda yüzde yetmişlik bir artış oldu. Bu saldırıların çoğu yapışkan bomba olarak tabir edilen ve araçların ya da farklı yerlere yapışabilen bombalar ve suikastçı motosikletçiler…

Özellikle yapışkan bombalar Irak’ta çokça kullanıldı. Bu tür bombalar uzaktan kumandalı ve zaman ayarlı olabiliyor. Paket ve kargo şeklinde istenilen yerlere gönderilmekte, bir çocuğun eline paket diye üç beş dolarla gönderilen patlayıcı istenilen yerde uzaktan patlatılmaktadır. Kritik şahısların arabalarının altına mıknatısla yapıştırılarak istenilen yer ve zamanda patlatılmaktadır. Araçla intihar bombacısı diye belirtilen saldırılarda aracı kullanan şahıs ve içindeki şahısların bombadan bile haberi olamayabiliyor. Irak’ta Amerikalı askerlerin bulunduğu kontrol noktalarında arama ve kontrol esnasında bazı araçların altına bunlardan takıldıkları basında çokça konuşulmuş ve somut bir şekilde tespit edilmişti.

Suikaste uğrayanlar sıradan insanlar değil. Toplum içerisinde bir karşılığı olan, alim, akademisyen, yazar, kanaat önderi, aşiret liderleri, gelecekte ülkeye katkı sunabilecekler hedef seçiliyor. Özellikle cami, medrese saldırılarıyla önde gelen alim ve akademisyenlere suikastlar düzenleniyor. Yerine göre birebir motosikletli suikastçılarla ya da patlayıcılarla… Geçen hafta Kabil Üniversitesi Hukuk Fakültesine bir saldırı yapılmış, aralarında akademisyenlerin de olduğu en az 25 kişi ölmüştü.

Bu saldırılarda hükümet ve Taliban birbirlerini suçlamakta. Taliban; bu saldırıların devlet içerisindeki derin güçlerin işi olduğunu, ülkede barışın hâkim olmasını istemeyen çıkar gruplarının bu saldırıları organize ettiğini ifade ederken,  hükümet ise saldırıları Taliban’ın yaptığını ve yürütülen soruşturmalarda buna dair delillere ulaştığını iddia ediyor.

Sonuçta kim yaparsa yapsın masum insanlar ölüyor. Eğitim yuvaları olan okul ve medreseler, ibadet yeri olan camiler, pazar yerleri, köyler, şehirler virane oluyor.

Afganistan’a kardeşlik ve huzurun gelmesi çok mu zor? Bu kadar dökülen kanlar halen barış ve huzuru getiremiyor mu? Bir taraftan çok zor bir taraftan hiç de zor değil. Yıllarca birbirleriyle savaşmış Medine’nin Evs ve Hazreç kabileleri Müslüman olmalarıyla aralarındaki kan davası ve husumet nasıl sona ermiş, insanlığa örnek bir nesil olmuş ise Afgan halkları da İslam’ın öğretilerine uyarlarsa kısa sürede özlenen barış ve huzura kavuşacakladır. Yeter ki bunu samimi bir şekilde istesinler…  

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar