Geçen Pazartesi günü Birleşmiş Milletler’in (BM) 75. Genel Kurul Toplantısı yapıldı. 75 yıldır kurulan BM’nin yapısı her dönem olduğu gibi günümüzde de tartışılmaya devam etmektedir.
24 Ekim 1945'te kurulmuş olan Birleşmiş Milletler, amaçlarını şöyle tarif eder.
1- Uluslararası barış ve güvenliği sağlamak,
2- Devletlerarasındaki dostça ilişkileri geliştirmek
3- Sosyal, ekonomik, kültürel veya insancıl karakterdeki uluslararası problemlerin çözümünde ve insan haklarına saygının teşvik edilmesinde ve yükseltilmesinde uluslararası işbirliğini sağlamak,
4- Bütün bu ortak amaçlara ulaşmada milletlerin eylemlerinin uyumlu hale getirilmesinde bir merkez yapı olmaktır.
İlkelerini de şöyle tarif eder:
1- Devletlerin egemen eşitliği
2- Yükümlülükleri iyi niyetle yerine getirme
3- Uluslararası uyuşmazlıkları barışçı yollarla çözme
4- Uluslararası ilişkilerde, kuvvet kullanma yasağı
5- Birleşmiş Milletler Şartı hükümlerine uygun olarak alınan her türlü örgüt eylem ve kararına yardımcı olma
6- Birleşmiş Milletler üyesi olmayan devletlerin de olabildiğince uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına katılımının sağlanması
7- Birleşmiş Milletler tarafından, üye devletlerin ulusal yetkisine giren konulara müdahale etmeme…
Kurulduğu yıl olan 1945’te 51 olan üye sayısı günümüzde 193'e ulaşmıştır. Örgütün yönetimi New York'ta bulunan Genel Merkezinden yürütülür. Örgütün Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Yönetim Konseyi, Genel Sekreterlik ve Uluslararası Adalet Divanı bölümleri vardır.
Amaç ve ilkelerinde belirtilenlere kimse karşı çıkamaz, vicdan ehli olan herkes bunların altına imza atar.
Ama gel gör ki bu amaçlar ve hedefler şu ana kadar pratiğe geçirilmedi. Bu amaç ve ilkeleri kim yürütecek, adalet terazisinin başında kim duracak, kim denetleyecek, yapılan işin adil olup olmadığına kim-kimler karar verecek, adaletin tanımı neye ve kime göre yapılacak? Esas mesele bu…
BM’nin en sıkıntılı yönü karar alma mekanizmasının hakkaniyet ve adalete uygun olmamasıdır. Şöyle ki:
Güvenlik Konseyi on beş üye ülkeden oluşur. 5 tanesi, (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) daimi üye statüsündedir ve mutlak veto yetkisine sahiptir. 10 geçici üye ise iki yıllık bir süreç için seçilirler ve veto hakları yoktur. Karar alınabilmesi için 9/15 oranı gerekli ve daimi üyelerden herhangi birisinin aksi yönde oy kullanmaması gereklidir.
Yanı, Güvenlik Konseyi’nin 14 üyesi ve bütün üyeler bir karara ‘Evet’ dese dahi daimi üyelerden bir tanesinin ‘Hayır’ demesi bütün ‘Evet’leri atıl bırakacaktır.
5 daimi üyeye bakıldığında geçmişteki ve günümüzün emperyalistleridir. Aralarında tek bir Müslüman ülke yoktur. Dünyanın neresinde bir savaş, kargaşa, çatışma, ekonomik sömürü ve sefalet, askeri vesayet ve darbe, ne tür bir adaletsizlik varsa müsebbipleri bu 5 ülkedir. ‘Barış ve güvenlikten’ kasıtları kendi emperyal menfaat, sömürü ve çıkarlarıdır. Nükleer, kimyasal, biyolojik silahlar dâhil her türlü silahı üreten, satan, kullananlar onlar. Dünyanın en zengin ülkeleri, en iyi hayat şatlarına sahip olanlar onlar. Bu nasıl bir adalet, nasıl bir güvenlik, nasıl bir paylaşım…
BM’nin dünyaya adalet, barış ve huzuru hâkim kılması için aşağıdaki değişiklikleri acilen yapmalıdır. Yoksa mevcut sömürü ve adaletsizlikler aynen devam edecektir.
1- Daimi üyelik sıfatının tamamen kaldırılması,
2- On beş üyeli konseyin tüm üyelerinin belli bir süre için seçilmesi,
3- Her kıtanın ve inancın nüfus yoğunluğuna göre nisbî bir şekilde temsil edilmesi,
4- Hiçbir üyenin veto yetkisinin olmaması,
5- Kararlar çoğunlukla alınmalıdır.