Emperyalist güçler, yeryüzünde hak ve adaletin hakim olmasını değil, güçlünün haklı olduğu cebberruti bir düzeni inşa etme peşindeler. Ki sürekli kaos, çatışma ve savaşlar yaşansın. Kendileri de bu sisli havadan nemalansınlar.
Bu çatışma bölgelerinden bir tanesi de dağılan SSCB’nin Azerbaycan ile Ermenistan’a miras bıraktığı Dağlık Karabağ sorunudur.
Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Azerbaycan’a bağlı idi ve topraklarının yüzde yirmisini kapsamaktaydı. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çatışmaların savaşa dönüşmesi sonucu 1992 yılından beri Ermeni işgali altında.
Sorunu barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşturmak amacıyla 1992 yılında Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye, Almanya, İtalya, İsveç, Finlandiya ve Belarus’un daimi üye, Fransa, ABD ve Rusya’nın eşbaşkanlığını yürüttüğü MİNSK müzakere gurubu şu ana kadar işgali somutlaştırmaktan başka bir iş yapmadı.
Karabağ bölgesinde ve iki ülkenin sınır hatlarında zaman zaman çatışmalar yaşanmaktadır. Bugünlerde eskisine nazaran daha şiddetli sınır çatışmaları yaşanmaktadır.
Buraya kadar anlatılanlar madalyonun bir yüzü.
İkinci yüzüne gelirsek, Ermenilerin işgal ettiği toprakların önemli bir kısmı ne Ermenilere ait ne de Azerilere ait. Burası Müslüman Kürtlerin yaşadığı, tarihteki ismiyle ‘Kürdistana Sor’ SSCB döneminde ‘Kızıl Kürdistan’ diye anılan bölge.
Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi’nin anavatanı, Şeddadiler ve diğer devletlere beşiklik etmiş olan topraklar.
Azeriler, Ermeniler Kürt kelimesini kullanmaktan kaçındılar. Minsk Müzakere Grubu bir defa dahi olsun Kürt kelimesini kullanmadı. Evlerinden, vatanlarından sürgün edilen, her iki taraftan asimilasyona uğrayan Kürtlerin dramına değinilmedi. İlan edilen deklarasyonlarda bir defa olsun Kürt ismi telaffuz edilmedi.
1923 Sovyetler döneminde ‘ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı’ çerçevesinde, Ermeni ve Azeriler arasında tampon bölge olması amacıyla Laçin, Kelbecer (Kevn bajar) Zengilan, Kubatlı, Cebrail ve Zengezur’dan oluşan Kızıl Kürdistan’a özerklik verildi.
1926 Azerbaycan Cumhuriyeti nüfus sayımına göre bu bölgede yaşayanların yüzde 70’ten fazlası Kürt’tü. Kelbecer ve Laçin illerinde ise ahalinin yüzde doksan dokuzu Kürtler’den oluşmaktaydı. Bu iki ilde yaşayan Türkler’in sayısı 180 kişiydi. 1992 Ermeni işgaline kadar Laçin, Kelbecer, Kubatlı ve Zengilan illerindeki nüfus 200 binin üzerindeydi.
Stalin, Atatürk ve İran Şahının siyasi menfaat ve çıkarlarının çakışması sonucu 1929 yılında bölgenin özerkliğine son verildi. Kürdistan’a Sor, Kızıl Ordu tarafından ablukaya alınarak sıkıyönetim ilan edildi. Stalin, bununla yetinmedi. Diğer haLklar gibi Kürtleri de Orta Asya steplerine sürgün etti. Bu sürgün Kürtlere büyük bir darbe indirdi.
Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte sürgün edilen halklar kendi ülkelerine dönme imkânına kavuştu. İlginçtir, Kürdistan’dan sürgün edilen Kürtlerin çoğunluğu geri dönmeyip gittikleri farklı ülke ve şehirlerde kalmayı tercih ettiler. Bundaki en büyük neden Kürdistan’ın halen güvenli bir yer olmaması, geleceğinin belirsizliği, Ermenilerin Kürtlere karşı olan ikiyüzlü politikaları etkili oldu.
Kürtçe yayın yapan Erivan Radyosu ve her ne kadar Kürtlerin zihninde Ermenilere karşı sempati oluşmasına vesile olsa da Ermeniler hiçbir zaman Kürdistan’ın özerk olmasını ve güçlenmesini istemediler.
1992 yılında Ermenistan, Karabağ ve Kürdistan’a Sor’un olduğu bölgeyi işgal etti. Buradaki Müslüman Kürtler ve Azeriler tek çare olarak Bakü’ye ve Azerbaycan’ın farklı bölgelerine göç ettiler. 100 bin Kürt mülteci durumuna düştü. Binlercesi yollarda soğuktan, açlıktan ve Ermenilerin saldırıları sonucu hayatını kaybetti.
İşgalle birlikte Kürtlerin durumu daha da kötüleşti.
Canlarını ve inançlarını kurtarmak için Azerbaycan’a sığınan Müslüman Kürtler, Azeri asimilasyonuyla cedelleştiler. Kürtler, devlet kurumlarında ve ordusunda ancak “Azerbaycanlı” olarak yer alabiliyorlar.
Ermenistan’da yaşayan Kürtler, devlet kurumlarında yer alamıyorlar. Kürt köyleri ve şehirleri Ermeni isimleriyle değiştiriliyor. 28 yıldır işgal altında olan Kürt bölgesine Kürtlerin turist olarak dahi girmesine dahi izin verilmiyor. Azerbaycan, Kürtler sayesinde tekrar Karabağ’ı ele geçirmek istiyor. Ermeniler ise PKK gibi seküler Kürt örgütleriyle işbirliği yaparak bölgeyi elinde tutmaya çalışıyor.
Kürtler bir taraftan Ermeni, bir taraftan da Azerilerin inanç ve kültürlerine yönelik saldırılarıyla yüzleşiyor. İlginçtir, Kürdistan’ın dört parçaya bölündüğünü söyleyenler Ermeni işgali altında olan Kürdistan’dan hiç bahsetmezler.