Dikkat etmişseniz, herkesin az çok haberdar olduğu olayların dışında kendi çevremizle ilgili birçok haberi bayram dolayısıyla, özellikle ziyaretleşme esnasında öğrenmişizdir. Hatta bir kısmının vefat etmiş olduğunu bile ziyaretimizle öğreniriz veya önceden duymuş olsak bile unutmuşuzdur; “Haaa, o vefat etmişti öyle değil mi?” diyerek hatırlarız.
Fakat ben bu defa vefat edenlerden ziyade hastalardan, beyin ve kalp ameliyatı geçirenlerden, beynine pıhtı atanlardan, böbreklerini kaybedip diyalize bağlananlardan ve bir de şekerden dolayı ayaklarını kaybedenlerden söz etmek istiyorum, çünkü hiç tahmin edemeyeceğimiz kadar çoklar.
Söylediğim gibi bunların büyük bir kısmını bayram ziyaretleri sebebiyle öğreniyoruz. Bu arada nasıl olduğunu sorarak detaylarına giriyoruz.
Bunlardan bir kısmına boynumuzu bükerek çaresizce teslim olmaktan başka bir şey yapamıyoruz.
“Hiçbir işaret ve belirti, hiçbir ağrı sızı olmadığı halde bir de bakmışız ki kanser vücudun her tarafını sarıvermiş” diyor yakını. O anda ürperiyoruz, şaşırıyoruz. Buyurun ne yapacaksanız yapın.
Ama bu hastalıkların önemli bir kısmı “ben geliyorum” diye bağıra bağıra geliyor. Şekerden dolayı komaya girenler, ayaklarını kaybedenler, dünyevi üzüntülerden dolayı strese girip kalbini mahvedenler ve buna benzer sebepleri çok net bir şekilde herkes tarafından bilinen hastalara kızıyoruz, öfkelenip bir şeyler söylemeye çalışıyoruz.
Kurban Allah’a yaklaşmaktır diyoruz ya. İşte bu da değişik bir yönden Allah’a yaklaşma. Kurbanla, ziyaretle, ibadet ve infakla yaklaşma değil de, ölümle burun buruna gelerek yaklaşma şekli.
Düşünebiliyor musunuz? Turp gibisiniz, hiçbir yerinizde ağrı sızı yok, doktora gitmenizi gerektirecek hiçbir durum söz konusu değil. Ama bir de bakıyorsunuz pat diye bir şeyler çıkıveriyor, hem kendiniz şaşıyor hem etrafınız şaşırıyor. Ölüm birden bire sizin gündeminiz oluveriyor.
Ve bizim bir tercih hakkımız da yok, ölümün hangi şeklini tercih edeceğimiz bize sorulmuyor; Sancılarla, sızılarla, yataklara bağlı bir şekilde ve birkaç ameliyattan geçerek mi ölümü tercih edersiniz yoksa ansızın bir anda bizi alıp götüren ölümü mü?
Bizim bildiğimiz bir şey vardır ki; ölüme hazır olmak, ölümü hep gündemde tutmak, daha da açıkçası her daim Allah Teala ile birlikte olmaktır.
Selam ve dua ile.