Malikanenin kapıları sağlam bir şekilde kapalı ve içeriden de kilitli olmasına rağmen aniden bir kişi çıkar orta yere, beyefendi ve hanımefendi birden ürperirler: “kimsiniz, ne istiyorsunuz?” derler.
“Ölüm meleğiyim, bir kişinin canını almaya geldim” deyince karı koca hiç düşünmeden yüzlerini hizmetçiye çevirirler.
Öyle ya, bu malikanede eğer bir kişi ölecekse hizmetliden başka kime yakışır ölüm?.
Bu nükteyi buraya kaydedin dursun.
Siz de okumuş veya duymuşunuzdur, dünyanın bu kadar nüfusu besleyemeyeceğine, büyük bir kısmının yok olması gerektiğine hatta sekiz milyardan sadece beş yüz milyon kalmasının yeterli olacağına, bir takım güç odaklarının bunu gerçekleştireceğine dair komplo teorileri okumuşsunuz veya duymuşsunuzdur.
Halbuki yapılan araştırmalara göre yeryüzündeki servetin çok büyük bir bölümünün sadece altı bin kişinin elinde olduğu, söz konusu bu altı bin kişiden alınıp dağıtıldığı takdirde, değil sekiz milyar, yüz milyar insana yeteceği belirtilmektedir.
Şimdi Allah aşkına söyleyin, yok edilmesi gereken kesim hangisidir? Hatta biz o altı bin kişinin de yok edilmesini istiyor değiliz, sadece gasp ettikleri o korkunç servetin onlardan alınıp adil bir şekilde dağıtılmasını yeterli görüyoruz.
Gelelim şu bizim Ölüm Meleğine. Allah bilir ama bu defa yeryüzünün beklenmeyen bir noktasında belirmiş, birilerinin canını alacağını ilan etmişe benziyor. Beyefendiler ve hanımefendiler panikleyerek hemen etrafa bakıp can vermesi gereken birilerini arıyorlar.
Hayret, etrafta ölüm meleğinin önüne atabilecekleri hiç bir hizmetçi görünmüyor. Bu defa orta yerde ne bir Iraklı, ne bir Suriyeli, ne bir Afganlı ne bir Filistinli ve ne de bir Afrikalı var.
Ölüm meleği bu defa Beyaz Adamların yurtlarına inmiş, Avrupa insanına sesleniyor “içinizden birinin canını alacağım” diye.
Düşünüyorum da hizmetçilerin, garibanların canlarını almak için öyle çok pahalı nükleer silahlara gerek yok, israf olur. Çadırlarını, barakalarını başlarına yıkmak için en ucuz silahlar bile yeterlidir.
Demek istediğim odur ki, nükleer silahlar devreye girecekse malikanelerde, fildişi kulelerde yaşayanlar düşünsün.