Filistin’in Bilinmeyen Hikâyesi: Diken ve Karanfil

“Ey kapıda duran, silahımı getir…
Silahımı getir; vatanıma döneyim, kapıda duran.
Vatanımı kurtarayım, ey sevdiklerimin en azizi, ey kapıda duran…
Ey kapıda duran sevdiklerimi göreyim…”
Ninnileriyle; annelerin kahramanlar büyüttüğü bir hikâyenin kitabıdır “Diken ve Karanfil”. Vahdettin İnce tarafından çevirisi yapılan, geçtiğimiz haftalarda okurlarıyla buluşan bir kitaptan bahsediyoruz. Filistin’in bilinmeyen hikâyesini anlatıyor “Diken ve Karanfil”.

Kitabın yazarı, son günlerde isminden sıkça bahsettiren, siyonist alçakların korkulu rüyası Yahya Sinvar’dır. Asıl metni Arapça yazılan kitap, özüne uygun ve başarılı bir şekilde Türkçeye kazandırılmıştır. Böylesi kıymetli bir eseri bize kazandırdığı için Vahdettin İnce Hocaya teşekkürü bir borç biliriz.

Yahya Sinvar, kendi ailesine benzer bir aile üzerinden kitabı kurgulamaktadır. “Ahmet” isimli karakterin dilinden anlatıyor direniş hikâyelerini. Bu aile sembol bir ailedir. Tüm Filistinli direnişçilerin ailelerini yaşatan ve yansıtan bir hikâyedir bu. Bir çocuk büyür mescitte; “Allâhümme'hdinî fi men hedeyte” (Allah'ım, hidayet ettiklerinin yoluna beni de hidâyet et) dualarının terbiyesinde. Büyüdükçe büyür; kutlu bir direnişe dönüşür. Bir çocuğun şahsında büyüyen bir direniştir adeta…

Mülteci kamplarında; açlığın, fakirliğin, zulme uğramışlığın, hakları ellerinden alınmışlığın verdiği bir öfke ile büyüyen bir halkın, destansı direnişini anlatır bu hikâye…  Haliyle, acı ve gözyaşının büyüttüğü bu mazlum coğrafyanın erkekleri de kadınları da sert ve haşin olurlar. Okudukça belki daha iyi anlarız, Yahya Sinvar’ın gözbebeğinden fışkıran deli cesaretin haklılığını…

HAMAS’ın ortaya çıkış hikâyesi ve sebepleri, ilmek ilmek işlenmiş kitabın sayfalarına. Bir taraftan sol zihniyetin (FKÖ ve diğer franksiyonlarının) aptallığı üzerine inşa edilmeye çalışılan sözde direnişin çürüklüğünü görürsünüz. Bu ortaya çıkış; dini değerlerden arındırılan sözde vatan sevgisinin kof görüntüsünün ve hazırlıksız kalkışılan amatör bir kalkışmanın verdiği zararların gözler önüne serildiği bir süreçtir. Öte taraftan küçük menfaatler uğruna öz vatanını ve kardeşlerini işgalcilere satan hain işbirlikçilerin varlığı… Basiretsizler ve hain işbirlikçilerin arasından mecburi bir şekilde ortaya çıkan kutlu bir direniştir… İşte bu hikâyenin adı HAMAS’tır.

Kısır bir döngüye giren Filistin direnişi, iman ve cesaretin kararlılığında bir çıkış yolu bulur. İntifada, feda eylemleri, bıçakların savaşı, istişhâd eylemleri ile büyüyen bir direnişe dönüşür. Bağrından nice şehitleri çıkaran bu kutlu hikâye; Yahya Ayyaş, İmad Akil, Nidal Ferhat ve daha nice şehitlerin hikâyesidir. Kiminin adı “mühendis”, kiminin “gölge hayalet”; kimi ilk bombanın, kimi ilk füzenin mucidi… Hepsi kıyamın ve direnişin pak ve kutlu evlatları… onlarla birlikte ağlarsınız. Gözyaşlarınız ıslatır kitap sayfalarını. Ağlarsınız… Ağlarsınız… Ağlarsınız….

“Henüz on altı yaşını doldurmamış bir genç, üzerine benekli bir askeri elbise, üstünde “La ilahe illallah Muhammedun Resullullah. Ketaibu’ş- Şehid İzzuddin El-Kassam” yazan bir alınlık, elinde bir tüfek ile arabadan inerek eve girdi. Annesi yerinden fırladı “Oğlum, canım Muhammed bu nedir?” dedi. Genç gülerek cevap verdi: “Şehadet eylemini gerçekleştirmeye gidiyorum anne.” Annesi bir an için duraksadı. Muhammed eliyle İmad’ın yıllar önce altında şehit düştüğü ağacı göstererek konuşmaya devam etti: “Anne o zeytin ağacını, İmad’ı hatırlıyor musun?  Ya İmad’ın ruhu dolaşıyor, diye o zeytinleri ne çok sevdiğimizi? Bizi Filistin, Kudüs, cihad sevgisi ve fedakârlıkla büyüttüğünü hatırlıyor musun? Şimdi zamanı geldi anne. Hani beni rüyanda görmüştün. Beni, Naim cennetlerinde, Resulullah’ın huzurunda görmüştün. Bana ‘Hoş geldin ya Muhammed, hoş geldin’ diye sesleniyordu…”
Devamı için kitaba buyurun… İstifade etme temennisiyle…