Medeni Taş

Bizi de “yoluna güç yetirenlerden” eyle Allah’ım!

04.06.2024 01:00:00 / Medeni Taş

Bugünlerde havalimanlarının yolcu uğurlama salonlarında tatlı bir telaş var. Sevinç ve hüzün gözyaşları birbirine karışık vaziyette… “Lebbeyk” nidaları eşliğinde, beyaz ihramlara bürünmüş Allah evinin misafirleri uğurlanmakta. Gidenler mutlu, kalanlar ise gidememenin hüznünde. Ne zaman nasip olur bilinmez. Allah (celle celaluhu) tez getire…

Âşıklar bir bir varmakta şimdi Beytullah’a… Kâbe yine bir gelin gibi süslenmiş güzelce. Gökte meleklerin yerde insanların dilinden dökülen zikirler nakşeder tavaf bölgesini. Bu tablonun hikâyesi çok eskilere dayanır aslında.

Bir vakit içli ve hisli bir adam, Allah’ın dilemesiyle, çölün ortasında eşini ve biricik evladını Allah’a emanet bırakmıştı. Gözyaşları ile Rabbine yalvarıyordu. İçin için dua ediyordu:

Ey Rabbimiz, ben çocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Haram´ının yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim ki namazı kılsınlar diye… Ey Rabbimiz, bundan böyle insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara doğru akıt ve onları bazı ürünlerden rızıklandır; umulur ki şükrederler.” (İbrahim-37)”

İbrahim (aleyhisselam), Allah rızası için arkasına bakmamıştı. O günden beri ne zaman Allah’ın davası uğruna bir baba evlatlarından- ailesinden-sevdiklerinden vazgeçmişse orada İbrahim’in (aleyhisselam) sünneti gerçekleşmiştir. Orada İbrahim (aleyhisselam) geçmiştir. O baba İbrâhimî bir iş yapmıştır.

Allah da ona lütufta bulunmuştu. Çölü bereketli, emin ve güvenilir bir belde yapmıştı. Orası Beytullah oluvermişti. İnsanlar akın akın oraya koşmuşlardı. Hangi çölde olursa olsun, bir baba İsmail'ini yürek yangınının orta yerinde Rabbine adasa orası gülistan olur; Beytullah olur da âşıklar pervane döner yurduna. Temaşa eylerler İbrahim'in makamına. Bin kere döner de LebbeykAllâhümme Lebbeyk! (Buyur Allah’ım buyur)” der…

Hac veya Umre, bu duyguları yaşamak adına bile olsa çok kıymetlidir. Lakin birçoğumuz bunu bilerek veya bilmeyerek ertelemekteyiz. “Hele çocuklar bir büyüsün, işler rayına girsin, düğünler bitsin, borçlar ödensin, önümüzü görelim, vakit müsait olsun” diye diye bu hayırlı-farz ibadetten nasibimizi uzaklaştırdıkça uzatırız. Kimimiz ya dünya gözüyle erişmez o sevince; kimimiz ise beli bükülünce gideriz. Gideriz gitmesine de otelden çıkmaya takat bulamaz bir vaziyette. Oysa oradaki her bir ibadetin yüz binlerce kat sevabını unuturcasına…

Her durumda olduğu gibi bu meselede de Yüce Kelam’a başvuralım. Ne diyor bize bir duyalım:
“Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim´in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah´ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir.” (Âli İmrân-97)

Ashab sorar Efendimize: “Ya Resûlallah! Yoluna güç yetirenler kimlerdir?” diye. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) cevap verir: “Azığı ve bineği olanlar.” Şimdi herkes bu hususta vicdanına danışmalı: Gerçekten de Hac yapacak kadar azığım var mı yok mu?” diye. Bizi de yoluna güç yetirenlerden eyle Allah’ım!

                                                                                                                                                   

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar