Medeni Taş

Okuma(ma) Üzerine Bir Hâlnâme…

30.04.2024 01:00:00 / Medeni Taş

Bir derdimiz var ki dertlerden öte… Hani “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” cinsinden. Ancak her şeye rağmen “Ve hatırlat, şüphesiz hatırlatmak iman edenlere fayda verir” ilahi düsturun yüklediği sorumlulukla “sabırla anlatmaya devam” diyoruz.

Osmanlı amirali Sinan Paşa, 15. yüzyılda münâcât tadında yazmış olduğu “Tazarru'nâme” (Yakarışlar) kitabının yazma sebebini şu veciz sözlerle ifade eder:

Söz bir nesnedür ki, zâil olmaz, kıyâmete değin turur;
Gâh olur ki nice meclislerde okundukça du‘â-yı hayra sebep olur.
Vakt olur ki bir du‘âsı makbûl kişiye tuş gelür;
Bir ağzı kutlu, dili tatlı azîze şeş gelür...”

Aynı sorumluluk duygusu ile yazdığı bu eserde, okuma ve yazmaya yönelik yazılan/söylenilen hiçbir şeyin boşa gitmeyeceğini ifade eder. Öyle ki gün olur yazılanlar sahibini bulursa; duası makbul kişiye denk gelirse onun himmetiyle ahirette kurtuluş vesilesi olacağını temenni eder.

Okumaya dair yazılan, söylenilen, tavsiye edilen her şeyin bir şekilde amacına ulaşacağını unutmamak gerekir. Sahibini bulunca mana kazanır, kıymetlenir ve öyle ki tesirli bir şahsiyete dönüşür.

Elbette ki okumaya ve yazmaya rağbetin azaldığı bir çağda yaşıyoruz. Öyle ki (a)sosyal ağların bizi çepeçevre kuşattığı zihnî bir işgal altındayız. Telefon ekranlarında bir parmağın amaçsızca; sağa-sola, yukarıya-aşağıya doğru başının döndüğü bir kıymetsizliğe yüklendi her şey. Öyle ki; kıymetsiz bir şaklabanın kıymetli bir düşünürden daha çok rağbet görüp beğeni topladığı zîr-ü zeber olmuş zalim bir devrandayız.

Sanık sandalyesine suçlu sıfatı ile “kıymetli” olanı yerleştirmek kolay da; çoğu insanın nefsinin hevâ ve hevesine uyanlardan olduğu hakikatini ıskalamak zor olmasa gerek!  Velhasıl, konumuzun özüne dönersek; okumaya rağbet azaldı diye okuyanları bulmaktan da vazgeçmemek gerek…

En çok da okuması gerekip de okumayanlara/okuyamayanlara kızmak gerek. “Gerçekten hiç zamanım yok öyle bir yoğunum ki anlatamam” demelerine fırsat vermeden; “İslami faaliyetlere koşturmaktan okumaya zaman bulamıyorum” mazeretlerini kabul etmeden en çok da bu kıymetlilerimize kızmak ve onların üstüne gitmek gerek.

İnsanlar ile en çok hemhal olanlar. Onların dertlerini dinleyenler... Âlimler, öğretmenler, davetçiler, idareciler, siyasetçiler... İnsanların dertlerini dinlerken o dertle yüklenenler... En çok sizler muhtaçsınız; ibadete, ilme, hikmete, okumaya ve tefekküre... Azığınız tam olmasa yolda kalırsınız... Kime ne anlatacaksınız, zor insanı nasıl ikna edeceksiniz, nasıl derde deva olacaksınız?

İnsan; kitap ve ilim... Üçü birlik olursa ortaya âlim çıkar; âlim de koca bir âlem eder... Ancak okudukça anlar insan. Okudukça âlemin büyüklüğünü görür ve âleme hükmetmenin her yiğidin harcı; her abdalın yolu olmadığını anlar... Kendi için bir vakti olmalı insanın... Her şeyden sıyrılıp sadece kitabıyla baş başa kalacağı bir ânı olmalı... Az ya da çok; ama olmalı... Dostu gibi kitabı olmalı ki kitap gibi dostlar edinsin...

                                                                                                                                    

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar