MERVE FİDAN ORHAN
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketiyle.. Hamd Alemlerin Rabbine, salat ve selam O’nun Habibine, al ve ashabına, Gazze şehitlerinin üzerine olsun..
7 Ekimden bu yana Gazze halkı henüz kundaktaki bebekten, hatta anne karnında bulunan ceninden, küçücük çocuklardan tutun da pir-i fanilere kadar olan her yaştan insanıyla şehadeti öğretti, hatırlattı ümmete ve öğretmeye de devam ediyor. Dünyevileşmenin ve ulvi amaçlardan uzak günlük yaşamların istila ettiği Müslüman toplumunda ilay-ı kelimetullah, cihad, şehadet gibi kavramlar yozlaşmaya, unutulmaya yüz tutmuşken Gazze halkı yeniden bir silkinme sağladı, sağlayacak inşallah..
Neredeyse bir yılını dolduracak bu süreçte her gün şehadet haberleri geldi Gazze’den.. Son olarak İsmail Heniyye’nin şehadetinin hüznü sardı yüreklerimizi.. Kişinin hayat boyu ortaya koyduğu yaşam ölümünün nasıl olacağını da içinde barındırır ya.. İsmail Heniyye’nin yaşamı da şehadetini adeta müjdeleyen bir mücadeleyle dolu.. Üç evladını, torunlarını Allah yolunda feda ederken sergilediği izzetlice duruşu hala canlı bir şekilde hepimizin zihinlerinde.. Evet Gazze halkı en değerlilerini şehid olarak vermeye devam ediyor her gün yeniden, yeniden ve yeniden.. Bir kayıp mı peki bunlar? Ölüp gitti mi bu ümmetin aslanları? Asla.. Biz biliyoruz ki tarih boyunca Müslümanlar şehidleriyle yeniden hayat bulmuş ve şehadetler nice dirilişler gerçekleştirmiştir. Heniyye’nin şehadeti de hiç şüphesiz Gazze’nin, Kudüs’ün, Filistin’in ve tüm ümmetin dirilişinin, kurtuluşunun müjdecisidir inşallah.. Ve yine biliyoruz ki şehid aynı zamanda şahittir. Kaybolmaz, ölmez, şahit olmaya devam eder, diridir ve diriltir nice ölüleri.. Hamdolsun ki Şehid’in ailesinden geriye kalanlar -tıpkı kendilerinden beklenildiği gibi- tüm ümmeti gururlandıracak, kafirleri kahredecek bir duruş sergilemiştir.. Şehid ise tahtında Rabbine gülümsemektedir. Rivayetlere göre Enes b. Malik’in dayısı Haram b. Milhan Bir-i Maune’de yaralanınca bedeninden akan kanı eliyle yüzüne ve başına sürmüş ve ‘Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki ben kazandım’ demiştir. Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki kazanan İsmail Heniyye’dir, kazanan Gazze'dir, Kudus'tür, Filistin'dir.. Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki kazanan Müslümanlardır.
Hem Allah Rasulü (aleyhiselatü vesselam)’nün kendisi de bizzat şehadeti istememiş midir? O değil midir ‘Canım elinde bulunan Allah’a yemin ederim, istedim ki Allah yolunda savaşıp öldürüleyim sonra diriltileyim, sonra öldürülüp tekrar diriltileyim, sonra öldürülüp tekrar diriltileyim daha sonra tekrar öldürüleyim ve diriltileyim!’ diyen.. O (aleyhiselatü vesselam) değil midir mü’minlere yaptıkları dualarına şehadet isteğini içtenlikle eklemeyi de tavsiye tavsiye eden? Yine O (aleyhiselatü vesselam) değil midir şehid olan bir sahabiyi cübbesiyle kefenledikten sonra ‘Allah’ım! Bu kulun Senin yolunda hicret ederek şehit oldu. Ben de buna şahidim’ diyen.
Ey Rabbimiz! 7 Ekim’den beridir Gazze'deki kardeşlerimiz yalnızca Senin için Senin yolunda her gün kendi canlarını, en sevdiklerinin canlarını, liderlerinin canlarını şehit vermekteler. Sen şahid ol ki bizler de bu şehidlerin şahidiyiz. Bizlere de onlar gibi onurlu bir şehadet nasip et! Yolunda verilen bu canları ümmetin kurtuluşuna vesile et!