Konuk Yazar

MEB Türk Dili ve Edebiyatı Programı Üzerine-1

18.04.2024 14:17:28 / Konuk Yazar

Neşet GÜNEL

Ooo… O Ne Program, O Ne eda, O Ne alım, O Ne Çalım!

Millî Eğitim Bakanlığının, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli üst başlığıyla yeni öğretim programları internet ortamında boy gösterdi.

 Bakanlık yetkililerinin program çalışmaları sırasında yaptıkları açıklamalarda öne çıkan vurgu “sadelik” vurgusuydu. Program ortaya çıkınca görülen en önemli nitelik “karmaşa” oldu.

Daha önce hem ÖSYM hem de MEB ders kitapları üzerine eleştiriler yazmıştım. ÖSYM ile ilgili LYS Türk Dili ve Edebiyatı Testleri Beyanındadır/ÖSYM'nin Bir Çiftliği Var: Üç Dönüm Bostan, Yan Gel Yat Osman. MEB ders kitaplarıyla ilgili olarak da Evrak-ı Perişan adlı inceleme/eleştiri yazılarımı yayımlamıştım. İlgili mercilerden tehdit içeren e-postalardan başka bir cevap alamadım. Maalesef kamuoyundan yeterli karşılık da bulamadı bu yazılar. Ben de boşa kürek çektiğimi düşünerek bırakmıştım peşini. 

Yeni öğretim programları karşısında kendimi tutamayıp birkaç kelam etme ihtiyacı duydum. Adressiz mektup olacak ama olsun. Ne diyor bir yazar: Yazmasam deli olacaktım.

Programlar arasında Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı da var. Programı gözden geçirdiğimde hissettiğim en belirgin duygu “şaşkınlık” oldu. Böyle bir program ancak fildişi kuleden yazılabilir. Bir kifayetsiz muhterislik vesikası.

Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı ile ilgili notlar

Balık baştan kokmuş

Programın başında T. C. Milli Eğitim Bakanlığı yazıyor. “Milli” derken düzeltme işareti (^) konmamış. “N’olmuş yani, unutmuşlar.” demeyelim. Yapılan sınavlarda bu işaretle ilgili soru sorulup öğrencilerin kaderi belirleniyor. TDK’ye göre “milli” sözcüğü “mil”i olan yani “Selin sürükleyip getirdiği çok küçük taneli çamurlaşmış kum ve toprak karışımı barındıran” anlamına geliyor. Buna göre “Milli Eğitim Bakanlığı”nın karşılığı şöyledir: Çamurlu Eğitim Bakanlığı.

Yeni bir başlık açmamak için yazımla ilgili gözüme çarpan bir iki örnek daha vereyim.

Program’da 50 küsur yerde öğrenciler için “Yazıma dikkat eder. Yazım kurallarını etkili bir şekilde kullanır vb.” şeklinde direktifler veren sayın programcılar, bir tema içinde aynı sözü üç değişik biçimde yazmayı başarmışlardır: Serveti Fünun (s.11), Servet-i Fünûn (s. 136), Serveti¬fünun (s. 139).

Aynı ifade, iki farklı yazım:  “Dede Korkut hikâyelerinden birini…” (s. 111) “Öğrencilerin Dede Korkut Hikâyeleri’nden birini…” (s. 141) Şu ifadede de hikâye sözcüğünün büyük harfle başlatılıp kesme işareti konması çok tuhaf: “Belirlenen Dede Korkut Hikâyesi’nin tahlil edileceği hatırlatılarak uygun yön¬tem ve strateji belirleyerek metni okumaları sağlanır. (s. 139)”

Aynı ifade, iki farklı yazım:  “İkin¬ci okuma metni olarak Köktürk Yazıtları’ndan…” (s. 156) “İkinci okuma metni olarak Köktürk Yazıtlarından…” (s. 158) Birinde kesme işareti var, diğerinde yok.

Peki, bunların doğru yazımı nasıl olmalı? Hiç de önemli değil. Bizim önemsediğimiz, tutarlılıktır. Yanlış da olsa tutarlı olunması beklenir.

Alımlama, Üretim, Girdi, Çıktı…

Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı iki temel beceri üzerine yapılandırılmış: alımlama ve üretim.

Nedir alımlama? TDK’ye göre alımlama: “Herhangi bir şeyi kendi bilgi ve tecrübe birikimine göre anlamak” Alımlamak diye bir sözcük varsa “alım” diye de bir sözcüğün olması gerekir. Çünkü -le/-la isimden fiil yapım ekidir. “Alım” sözcüğüne TDK “almak işi” karşılığını veriyor. Yani bir şey alırsınız, alım yapmış olursunuz. Alım, satım, yapım vb. TDK “Alım” sözcüğünün mecaz anlamına ise “çekicilik” karşılığını vermiş ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir cümlesiyle örneklemiş: “O ne eda, o ne alım, o ne çalım!" Alımla- fiili, al- fiilinden de türemiş olamaz çünkü Türkçede -mla- şeklinde bir fiilden fiil yapan ek yok. “Alımlı”nın türediği “alım”, çekicilik anlamına geliyor. Kısacası Türkçede “alımlama” diye bir kelime yok. Programda 124 kez geçen “alımlama” sözcüğünü Türk dili ve edebiyatı öğretmenleri arasında söz dağarcığında bulunduranların oranı %1 bile değildir.

Gelelim “üretim”e. Edebiyatla üretimi yan yana getirmek, en hafifinden, edebiyatın edebine, ruhuna aykırıdır. Edebiyatı bir fabrika olarak gören bu zihniyet “edebiyat atölyesi”, “üretim”, ““girdi”, “çıktı” gibi kavramlarla program oluşturmaya çalışmış.

Bayburt, Bayburt Olalı…

Çeşitli rivayetleri olsa da hikâye malum: Bayburt’a filarmoni orkestrası getirilir. Resmî makamlar, bu orkestranın vereceği konsere zor kullanarak halkın katılımın sağlar. Konser çıkışında bir Bayburtlunun şöyle mırıldandığı işitilir: Bayburt, Bayburt olalı böyle bir zulüm görmedi.

Baştan söyleyelim: Yeni Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı, Türk dilinin ve edebiyatının ya gafletle ya da taammüden katledilmesidir. Türk dili ve edebiyatı böyle bir zulüm görmedi.   

Ne var, ne yok?

225 sayfalık Türk Dili ve Edebiyatı dersi programında “İslam, Batı, Osmanlı, Toplumcu, akım, tasavvuf, modernizm, köy, manzum, mensur, lehçe” sözcükleri yok. Gerisini varın düşünün. Şu sözcükler ve sözcük grupları da programda kendilerine yer bulamamış: “kaside, hece, İkinci Yeni, Garip, halk edebiyatı, serbest, rübai, bireyin iç dünyası, mâni, semai, Beş Hececiler, mahalli, Geçiş Dönemi, tuyuğ, ilahi, nefes, sone, realizm, romantizm, iç konuşma, bilinç akışı, teşbih, istiare, kinaye, Fecriati, Yeni Lisan, sempozyum, klasisizm, Uygur, Fuzuli, Baki, Namık kemal, Mehmet Akif Ersoy, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet”

Türk dilinin, edebiyatının programda hiç geçmeyen temel kavram ve isimlerinin yerine şu sözcükler ve sözcük grupları bolca kullanılmış (parantez içindeki rakamlar kullanım sayıları): “alımlama (124), çok modlu (92), belgesel (83), infografik (40), ara metin (56), tahlil (313), çözümleme (183), metin (1387) unsur (338), yapı (155), yapı unsurları (106), yönetme (190), mekân (86), tema (611)”

Çok modlu metin, infografik metin, ara metin

Programda edebî metinler terminolojisine yeni boyutlar kazandırılmış. “Belgesel” diye yeni bir metin türü, “çok modlu” ve “infografik” metinler diye yeni metin kategorileri ihdas edilmiş.

Program’da çok modlu metin “Çok modlu metinler; dilsel, görsel ve işitsel gibi birden fazla duyuya aynı anda hitap eden me¬tinlerdir.” şeklinde tanımlanmış. Röportaj, Şiir, Belgesel, otobiyografi, masal, sohbet, fabl ve hikâye “çok modlu bir metin” imiş. Hikmetinden sual olunmaz!

Bir de “ara metin” var. Ara sıcak, ara soğuk gibi bir şey olmalı. Ara sıcak denince asıl olmayan, asıl olanın arasında ikram edilen hafif sıcak yiyecek anlaşılır. Ara metin de asıl konudan olmayan, asıl konuya yardımcı olan metin diye anlaşılıyor doğrusu. Neden tahminde bulunuyorum? Çünkü program hazırlayıcıları, Program’da 56 kez kullanılan ara metnin ne olduğunu, ne işe yaradığını, nasıl anlaşılması gerektiğini, nasıl kullanılacağını açıklamamışlar.

Bir tür, ara metin olarak kullanıldığında onunla ilgili bilgi, çözümleme vb. olmaması gerekir, diye düşünüyoruz fakat örneğin, 9. sınıf 3. temada şiir ara metin olarak alınmasına rağmen şiirle ilgili bilgiler üzerinde duruluyor.

Program’a göre liseye gelen bir öğrenci her şeyi biliyor

Program’da yer “Temel Kabuller” başlığı altında birçok nokta sayılmakta ve bunları ifade eden cümlelerde “Öğrencilerin; falanı, falanı bildikleri öngörülmektedir/ varsayılmaktadır / kabul edilmektedir.” denmektedir. Bu temel kabullere göre öğrenciler hazırlık sınıfında bile dil bilgisi, yazım ve noktalama kural¬larını bilmektedir.

“Bu temada öğrencilerin; … dil bilgisi, yazım ve noktalama kural¬larını bildikleri kabul edilmektedir. (Hazırlık/3. tema) 12. sınıfın son temasında yine “öğrencilerin … dil bilgisi kurallarını … bildiği kabul edilmektedir.” (12/4. tema) deniyor. Kabul etmeseniz ne olur ki? Zaten hazırlık sınıfında kabul etmişsiniz.

  1. sınıfın bütün temalarında “Öğrencilerin, cümlenin taşıdığı çeşitli anlamları (şart, uyarı, öneri vb.) bildikleri kabul edilmektedir.” deniyor. Sözü edilen cümle anlamlarından öğrenciler 8. sınıf sonunda girdikleri Liselere Giriş Sınavı’nda sorumlular zaten. Bunu alımlayamayan sadece program hazırlayıcıları olsa gerek. Bundan bir önceki programda da 12. sınıfta kelimede anlam, paragrafta anlam konu başlıklarını vermişlerdi. Şimdi, “Biz, bildiklerini kabul ediyoruz, dedik.” diyeceklerdir. İyi de niye diyorsunuz? Bayram mı, seyran mı?

Aslında Program’ın genelinde, öğrencinin her şeyi bildiği varsayılıyor.

vb.

Bir programda vb. (ve benzerleri) kullanılmamalı. Çünkü “vb.” boşluk demektir. Bu boş alanı kim, neyle, nasıl dolduracaktır. Program boyunca 219 defa “vb.” kullanılmış. 

Dünyada mekân…

Türk Dili ve Edebiyatı dersi müfredatında anlatmaya bağlı metinlerde, özellikle hikâye ve romanda yapı unsurları vardır: olay, kişi, mekân, zaman. Yani “Hikâyede olay örgüsü nedir, hangi kişiler var, olaylar hangi mekân veya mekânlarda gerçekleşiyor, olayların gerçekleşme zamanı nedir?” sorularına cevap aranır. Bunun öğretimi hepi topu yarım saatlik bir süre ister. Bu süre fazla da bulunabilir. Program hazırlayıcıları (mekânın sahipleri) Türk edebiyatını, Türk dilini buharlaştırırken “mekân zaman, zaman mekân” nakaratlarıyla doldurmuşlar programı. Üstelik bu “mekân”ın programın neresinde öğretileceği de belli değil.

İşte “mekân” kelimesinin eksiz olarak geçtiği yerler:

Zaman ve mekân (s.43), mekân ve zamanı (s.47), zaman ve mekân (s.47), zaman, mekân (s.62), zaman, mekân (s.65), zaman, mekân (s.84), mekân, zaman (s.88), mekân, zaman (s.90), zaman, mekân (s.90), zaman, mekân (s.91), Mekân, zaman (s.93), zaman, mekân (s.94), seçtiği mekân (s.94), zaman ve mekân (s.95), zaman, mekân (s.97), zaman, mekân (s.100), mekân, zaman (s.102), mekân, zamanla (s.102), mekân, zaman (s.102), mekân ve zamanı (s.103), mekân, gürültü (s.103), zaman, mekân (s.108), gerçekleştirileceği mekân (s.111), mekân ve zamanın (s.112), zaman, mekân (s.112), zaman, mekân (s.112), zaman ve mekân (s.129), zaman, mekân (s.129), zaman ve mekân (s.131), zaman ve mekân (s.139), zaman, mekân (s.139), zaman, mekân (s.139), mekân ve zaman (s.112), mekân, zaman (s.149), beden dili ve mekân (s.150), zaman, mekân (s.156), mekân, beden dili (s.162), mekân, zaman (s.169), mekân, zaman (s.169), mekân, kişiler (s.180), mekân, unsurlarının (s.183), zaman ve mekân (s.189), mekân, zaman (s.201), zaman ve mekân (s.209), zaman, mekân (s.211), mekân/mekânlara (s.215), mekân/mekânlara (s.215), zaman ve mekân (s.209)

Bunlar “mekân” sözcüğünün eksiz kullanımları, bir de ekli biçimleri var. Hazırlık sınıfından başlayıp 12. sınıfa kadar (12 dâhil) devam ediyor “mekân”. Her sınıf düzeyinde 4 tema, hazırlık sınıfı dâhil toplamda 20 tema (ünite) var ve bu 20 temanın 20’sinde de “mekân” ve onun partneri “zaman” sözcükleri yer alıyor. Memleket meselesi yani.

Bu dersin amacı Türk edebiyatının tarihî süreç içerisindeki yolculuğu, değişim ve dönüşümleri; Türk dili ile ilgili kurallar ve Türk dilinin kullanımı mı yoksa metin tahlilcisi (alımlayıcısı) yetiştirmek mi belli değil.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar