Ramazan ayının 19. gününü geride bıraktık. Ramazan orucunun rahmet ve bereketi de bizi gaflet uykumuzdan uyandıramadı. Ya da biz gaflet uykumuzda kalmaya ısrar ederek orucun rahmet ve bereketini elde edebileceğimizin yanılgısıyla kendimizi hâlâ kandırmaya devam ediyoruz. Ancak gafletimiz bizi o kadar etkisi altına almış ki, Gazze'deki korkunç gidişatı görmezden gelmek gibi bir bedbahtlık da yakımıza yapışmış durumdadır.
İlk etapta, Müslüman birey ve cemaatlerin canhıraş bağırış ve yardım etme azim ve kararlılıkları süreç içerisinde etkisini kaybetmeye başladı. Bu kadar uzun süre devam eden bir katliam ve toptan yok etme barbarlığı, belki de ilk defa bu derece gerçekleşmektedir. Ölümler sıradanlaştı, ambargolar gündelik haber değeri olma vasfını bile kaybetti. Soykırım ve yıkım, büyük bir acımasızlıkla sürdürülmekte ve açlıktan insanların öldüğü bir acı gerçeğe şahit olmaktayız.
Uzun bir süre önce gaflet uykusuna yatan ümmetin çocukları; İslam beldelerindeki yıkım ve yok olma projelerini görmediler, hatta bu projelerin bir uygulayıcısı olarak basiretsizce düşmanlarının uygulamaya koyduğu fitne basamaklarının birer piyonu haline geldiler. Gaflet ve ihanet, en bariz vasıfları olan Müslüman idareciler ise kendi halklarını köleleştirmeye yönelik dışarıdan aldıkları talimatlarla gafletin, kronik bir ihanete dönüşmesi acı gerçeğini karşımıza çıkardı.
Bizler, gaflet uykusunda debelenirken; Gazze'de kardeşlerimiz her gün onar, yüzer kişi şehit olmaya devam etmektedir. Artık bombalarla şehit olmak bile normal hale geldi. Burada insanlar açlık, salgın hastalık ve günlerce bombalar altında uykusuz kalan çocukların dehşet görüntüleri gafletimizin büyüklüğünü gözler önüne sermektedir. Bu gaflet, bizleri inanç değerlerimizden, şahsiyetimizden, şuurumuzdan ve kardeşliğimizden fersah fersah uzaklaştırmıştır.
Bu Ramazan'da, ümmet yeniden ayağa kalkar ve siyonist vahşete dur diyecek ümidini taşıyordum. Orucun rahmet ve bereket iklimi kalplerimizi yumuşatır ve bizi gafletten çekip alır, Gazze'deki kardeşlerimize yardım etme izzet ve şerefini bize verir, heyecanı vardı. Kudüs'ün işgali ve Mescid-i Aksa'nın esareti bizi bir türlü harekete geçiremedi ama Gazzeli bebeklerin açlıktan ölme haberleri bu oruç ayında bizi kıyama kaldırır diye ümit etmiştim. Küfrün birlikteliği karşısında, Müslümanların kardeşliğinin farziyeti oruçla berber bir 'bilinç tufanına' dönüşüp Aksa Tufanı’nı zafere ulaştıracak diye sevinmiştim.
Ancak ümmetin çocuklarının gafleti o kadar büyümüş ki, artık bu durum Müslüman idarecilerde maalesef ihanet seviyesine ulaşmış durumdadır. Altı aydır, her gün Gazze'de istisnasız katliamlar uygulanmakta, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 32.000 insan şehit edilmiş bulunmaktadır. Gazze tamamen harabe haline getirilmiş olmasına rağmen, hâlâ 'hangi şok' bizi gaflet uykusundan uyandıracak?
Gazze'de açlıktan ölen çocukların ahları, gözleri önünde acı içinde ölen ciğer parelerine hiçbir şeye yapamayan annelerin feryatları, ölüm ve yıkıma şahitlik eden insanların vaveylaları bu oruç ayında da bizi harekete geçirmiyorsa, artık söyleyecek bir sözümüzün olmaması gerekir.