ABD’nin yeni başkanı Trump oldu. İslam dünyası ve hele Filistinli Müslümanlar için pek bir şey değişmeyecektir. Amerikan başkanları ve bürokrasisi tamamen siyonistler tarafından esir alınmış durumdadır. Cumhuriyetçi veya Demokratlardan seçilen başkan kim olursa olsun; siyonizme hizmet etmekle mükelleftir. Aslında birbirini besleyen iki yönlü bir çıkar ilişkisine dayalı bir sistemdir. Siyonistler ABD başkanlarını belirliyor, Amerikan başkanlarının birinci görevi de siyonizmi korumak oluyor.
İşgalci siyonistler de, batı adına İslam dünyasına saplanmış zehirli bir hançerdir. Bu zehirli hançerin daimi olarak İslam coğrafyasında işlemesi ve sürekli bir fitneye, belaya ve soykırıma varan yıkım ve tahribatları gerçekleştirmesi batının en öncelikli hedefidir. Bu aynı zamanda siyonizmin bir işgal çetesi olarak özelde Filistin topraklarını gasp etmesi, gelecekte bütün bir Ortadoğu’nun işgal altına alınarak, yani ‘arzı mev’ud’ hayallerinin gerçekleşmesini arzuladığı hedefidir.
Batı ve siyonizm, bu şekilde sağlam bir birliktelikle hareket ederek işgallerini, katliamlarını ve bütün vahşetlerini Müslümanlar üzerinde gerçekleştirmektedirler. Bütün batı küfür cephesi tek ağızdan siyonizmi kutsamakta, her türlü silah desteğini sağlamakta ve kendi içlerinde siyonizm aleyhinde yapılan en ufak bir gösteri ve protestoya dahi müsamaha etmemektedir. Siyonizmin çıkarlarını kendi ülkelerinin çıkarlarından daha üstün tutmaktadırlar.
İşte tam bu sırada ABD seçimleri oldu ve Trump siyonist lobilerin açık desteğini alarak başkan seçildi. ‘Gelen gideni aratır’ atasözüyle, Trump özelde Filistin ve genelde İslam dünyası için yeni yıkımların ve katliamların kara yüzlü bir faili olarak işlev görecektir. Büyüklerimiz, af buyurun ‘köpeğin pisliğini ortadan ayırırsan hangisi daha iyidir’ sorusunu yöneltir, ‘tabii ki her iki taraf da necistir’ derlerdi. Dolayısıyla hangi ABD başkanı gelirse, ikiye ayrılmış köpek pisliğinden bir farkları yoktur.
İşte bu Trump, 2016 seçimleri esnasında, başta Suudi Arabistan olmak üzere diğer Arap ülkeleri için ‘sağmal inek’ tabirini kullanmış ve bu ülkelere yönelik bakış açısını net olarak ifade etmişti. O süreçte Suudi’yi sağmal bir inek gibi istediği kadar sağmış ve nerdeyse bütün kaynaklarını ele geçirmişti. İlk gününden şimdiye kadar ABD’nin Suudi ve diğer Arap ülkelerine bakışı ‘sağmal inek gibi’ ne kadar sömürebileceğidir. Dostluğu da, saygısı da ve bakışı da net olarak bu şekildedir.
Geçen gün, Yemen lideri Abdülmelik El Husi, bu konuyu tekrar gündem yaparak; ABD’nin Arapları sadece sağmal bir inek olarak gördüğünü ve bu zilletten kurtulmaları için ABD’ye başkaldırmalarını, onurlu bir şekilde Müslüman kardeşlerinin safında yer almalarını istemişti. Hem paraları hem de şerefleri ABD çizmeleri altında çarçur olan Arapların, çocuklarına zilletten başka bir miras bırakmadıkları da tarihin en acı tablolarından biri olarak karşımızda duracaktır.
ABD/batının barbar anlayışı, siyonist katillerin akıllara durgunluk veren vahşetleri ve Arap yönetimlerinin ‘sağmal inek’ olma alçaklıkları var oldukça Filistin’de, Lübnan’da ve diğer İslami beldelerde soykırım, vahşet ve açlıktan ölmeler devam edecektir. Son olarak ümmetin içerisinde bir Selahaddin/Sinvar çıktı, onu da yalnız bırakarak mazlumane şehid olmasını zillet içerisinde seyrettiler.