Yeni Eğitim- Öğretim yılı alışageldik bir tarzda sorunlarıyla beraber başladı. Öğrenciler, ilk ders ziliyle kendilerini sorunlar yumağı içinde buldular.
Öğretmen, öğrenci ve veliler eğitim olgusunun birer parçası olarak “aşağı tükürülse bıyık, yukarı tükürülse sakal” misali ne yapacaklarının şaşkınlığı içindeler. Eğitim ve öğretimin ilkeleri, metodları birilerinin ağa keyfine göre mecrasını bulmuş; yersen de bu yemezsen de bu kabadayılığı içinde bir gidişat sistemin bekası için kolları sıvamış bulunmaktadır.
Öğrenciler zekalarına, algılarına, yeteneklerine ve inançlarına göre değil; adeta istediği sonuca ulaşmak uğruna laboratuar ortamında kobay kullanan bilim adamı mantığıyla sistem de kendi istediği tek tip insan modeli yetişsin, insanlar sağlıklı düşünüp üretken olmasın diye onları biçtiği şablona göre yetiştirmek çabasında dört nala at koşturuyor.
Bir gözlemci sıfatıyla rastgele bir okula gidin, velev ki eğitim olayını ciddi bir şekilde değerlendirecek birileri olmasanız bile çocuk ve gençlerin eğitilsin diye verildiği bu mekanların eğitimden ne kadar uzak olduğunu görürsünüz!
İdareciler bir yönüyle bağış kılıfı altında velilerden para koparmaya çalışan dilencilere dönmüşken, beri tarafta körpecik dimağları sistemin kutsallığına yemin için zorlayan askeri diktatörlere taş çıkartan bir katılık içinde görürsünüz.
Hele öte tarafta Allah`ın emri gereği, tesettüre bürünüp de bu haliyle okula gelmek/ derse girmek isteyen birkaç kız çocuğu da gördüler mi, “ İlim elden gitmiş, gericiler her tarafı kuşatmış, güzel(!) gidişat tam da rayına oturmuşken sabote etmek isteyen provokatörler iş başında..” nakaratıyla onuncu yıl marşı eşliğinde bir hücum borusu çalmaya başlarlar.
Sanırsınız ki, Norveç`teki eli kanlı adam gibi silahlı birileri okula girmiş veya okulu çatır çatır alevler sarmış da yangına su taşıma çabası içindeler.
Niye? Çünkü irfanla değil, kanla kurdukları cumhuriyet bugün irtica tehdidi altındadır(!); iknayla değil, darağaçlarıyla boyun eğdirdikleri insanların çocukları bugün haklarını talep etmektedir. Bu kabul edilebilir bir şey midir(!)
Temellerini üzerine yükselttikleri yalancı ve işgüzar düzen, inancını kuşanmış miniklerin doğruluğu ve kararlılığıyla çatırdamakta... Bu tehlikeye geçit vermek akıl karı mıdır(!) O halde, hükümetten, bakanlarına; bürokratlarından memurlarına kadar kılıçları çekmişlerse lütfen, istirham ediyoruz bunu çok görmeyin!
Hem siz hiç düşündünüz mü; Eğitim sorunları niye gün geçtikçe büyüyor, belki de çözümü çok rahat iken çözümsüzlük daha çok öne çıkıyor?
Acaba öğrenciler, ilköğretimden başlayarak otuz beşli yaşların eşiğine kadar SBS, YGS, LYS, KPSS, ALES, KPDSS... S`lerin saymakla bitmediği bir sınav maratonuna tabii tutuluyor, güzelim yılları ders çalışmak, test çözmek, stresli dakikalarla boğuşmakla geçiyor?
Cevabı gayet basit: Sistem açısından düşünen insan sakıncalıdır. Çünkü düşünen insan kendinden başlayan bir süreçle varlığı, olayları, kainatı ve bunları var edeni tanır. Düşünen insan fikir üretir, imkan oluşturur, doğruları görür, yanlışları ayırır, sorunlarla boğuşur, dinamik bir yapı içinde istikamet bulur.
Böyle bir insan, sistemin hesabına gelmez! Çünkü sistem tek tipçi,dayatmacı, pasif, egemen güçlere payanda, elit bir tabakaya fırsat veren, kardeşliği kaldıran/ayrılıkları körükleyen ırkçılığa dayalıdır.
Andımız dayatmasıyla kendi Amentü`sünü, açık saçıklıkla kendi hükümlerini icra eden bir zihniyetin yalancılığa, ikiyüzlülüğe ahlaksızlığa zemin hazırlayan “karma eğitimi” savunmasını garipsememek lazımdır.
Hepiniz Allah`a emanetsiniz!