Hak yolunun fıtri gidişini benimsemiş bir genç, imanını ilerleyen günlerinde bir korunak olsun niyetiyle koruma refleksindeyken, gününü gün etme havasındaki havai genç ise arzuların peşinde dur durak bilmeden koşar.
Heyecan ve duygusal hareketliliğin daha yoğunlaştığı gençlik demi, hâkim güçlerin dikkatlerini gençlere yöneltmiş. Kendi iktidar ve mevkilerini korumak için gençlerin kontrolsüz enerjilerinden nemalanma hırsını arttırmıştır.
Nebevi bir nurun aydınlığında pak bir gençliğin hesaplarını alt üst edeceğini bildiklerinden dolayı gençliği bedensel, zihinsel ve midesel üçgene hapsedecek engeller örmüşlerdir. Düşünen bir gençlik, zalim ve emperyal güçler için karabasandır. Onların ayak oyunlarıyla perçinleşmiş iktidarlarına güçlü bir çelmedir.
İlkçağlarda köle grubunun ekserisinin, ortaçağlarda bir avuç elit rezilliğin göz zevki için arenalara sürülenlerin, günümüzde de sınav, askerlik, iş, evlilik… Cenderesinde kendini tanımasına fırsat verilmeyen kitlenin gençlik olduğu malumdur.
Firavun, gençlerin iman etmesine engel olmuştur, Musa`yı zayıf bırakmak için,
Kral Dakyanus, kavminin gençlerinden Ashab-ı Kehfi saltanatı için bir tehlike saymış ve onları yok etmeye and içmişti.
İsa (a.s)`ın etrafındaki havariler, Muhammed (s.a.v)`e aşkla yönelmiş ashabın çekirdek kadrosu yine gençlerden teşkildi.
Bugün kirli oyunların, çıkar ilişkilerinin, kaos ortamının, yozlaşan ilişkilerin deşifre olmasını istemeyen; haksızlık, gasp ve sömürü üzerine bina edilmiş düzenlerini korumak isteyen anlayış “ Cumhuriyet, demokrasi, özerklik…” gibi süslenmiş isimlerle “Gençler, siz bu düzenin teminatısınız; gerici güçler karşısında sorumluluk sizin omuzlarınızdadır.” Deyip kendilerini sağlama almayı bir politik gereklilik saymıştır.
Okuyan, araştıran, bilgilenen, bilinçlenen, güzel hasletlerle bezenen bir gençlik karabasan misali rüyalarına çöker ve korku paranoyası oluşturur. Gençlik dernekleri, seminerleri, sohbetleri, aktiviteleri… Kabilinden gayretler de devletin aleyhine suçlar kapsamına dâhil edilerek aba altından sopa gösterilir. Güzellik kraliçesi, ses starı, futbol dâhisi gibi hedefler ibadet(!) kutsallığında gençliğin önüne bir amaç olarak konulur. Diğer yandan gençliğe değer(!) veriliyor denilsin diye de gençlere Mayıs`larda bayram hediye(!) edilir. Günlerce süren çileli, eziyetli ve sınıfta kalırsın tehditli provalarla bezgin bir gençlik dâhil edilir stresli kitlelere… Şehvet dolu bakışlara görsellik adına nice genç kızın hayâsı çalınır bayram kılıfında sahalarda, stadyumlarda; etkinlik kandırmacasıyla gezilerde, turnelerde heba edilir, gençliğin namahrem eli değmemiş duyguları…
Bir yandan da tarafgirliğin nasyonalist cephesinde “vatan elden gidiyor!” teraneleri ve azadilik(!) talepleri diye hançereleri yırtılırcasına bağıran bir gençler birbirine kırdırılır.
Özerklik safsatasıyla milletin malına, canına kastetsin diye haramileştirilir ve masum sokaklara boğa azgınlığında sürülür. Namus bir pranga(!)dır algısına kilitlenerek iffet perdesini yırtmış gençler, komün hayat sofrasında haysiyetsiz iştahlara peşkeş çekilir. “ Ateşin ve güneşin çocukları” ifadesinde sinsiliği fark edemeyen isyankâr bir gençlik kılıçlarını çekmiş şövalyeler misali İslami değerlere saldırtılır.
Bu karanlıklara gebe tablo yadsınamaz. Bilelim ki:
Gençlik yarındır, umuttur, atılımdır, cesarettir, yeniliktir, hayatın özüdür, taze bir kandır, aşktır, sevgidir, yaşam ritminin heyecanlı terennümüdür. İslam`a teslimiyetin saflığıdır.
Bu emanet bizimdir, onları şeytan ve yardakçılarına kirli emeller için yem etmeyelim!