Fikret Gültekin

Yıllardır yapılamayan 100 km`lik yol ve 25 can

23.12.2011 10:43:59 / Fikret Gültekin
Çarşamba günü Diyarbakır-Batman yolunda, dehşet bir trafik kazasıyla büyük acılar yaşadık. Bir tır ile yarım otobüs kafa kafaya çarpıştı ve 25 insanımız hayatını kaybetti. Bu iki büyük araç kafa kafaya çarpışmışsa bu, yolun tek şerit olduğunu gösterir. Benzer bir kaza yakın geçmişte yine olmuş 10`u aşkın kardeşimiz hayatını kaybetmişti. Doğal olarak kafa kafaya çarpışmalarda kazaların dehşeti daha da artıyor.

Doğu ve Güneydoğu`da yaşanan kimi olaylar kişiyi ister istemez farklı düşüncelere sürükleyebilmektedir. Kazanın oluşu ile ilgili yetkililerin yapacağı izahlar gözönündeki devlet ihmallerini örtmeye yetmeyecektir. Kim ne derse desin, Bölge ihmal edilmektedir. Devletin bölgeye yapmayı planladığı projelerin bir türlü hayata geçirilmemesi, gelir seviyesinin düşüklüğüne bakılarak yapılacak masraflarda cimriliğe gidilmesi doğal bir geri bırakılmışlığın ortamını oluşturmaktadır.

Öte yandan Belediyelerin ekseriyetinin BDP`nin elinde olması da bölgenin ihmal edilmesinde etkin rol oynamaktadır. Bir yandan devletin kaynakları BDP`nin işine yarayacağı hesap edilerek bölgeye akmazken, öte yandan BDP`li belediyelerin kültür sanat yapıtları adı altında yaptığı boş harcamalar ile kaynaklarını arka bahçesi konumundaki örgüte akıttığı yönündeki duyumlar geri kalmışlığın en önemli sebeplerinden olmaktadır.

Birkaç örnekle durumu açıklamak gerekirse,
İstanbul`dan araçla yola çıkanlar, Urfa`ya gelinceye kadar ciddi bir sıkıntı ile karşılaşmazlar. Ancak Urfa-Diyarbakır yolunun tek şerit ve nerdeyse mucur gibi olması şoförleri çileden çıkarmaktadır. İki yüz km`lik yol, kat edilen 1300 km`den daha çok eziyet vermektedir. Trafiğin çok yoğun olduğu bu araya neden süratle duble yol yapılmamakta veya Urfa`ya kadar gelen otoban, neden Diyarbakır`a kadar uzatılmamaktadır.Var olan yol da mucur taşlarından oluştuğu için kendini Diyarbakır`a sağlam atan şanslı sayılır. Burada meydana gelen kazalardaki can kaybı çoğu zaman Diyarbakır-Batman arasındaki kazadan daha az olmamaktadır

Dehşetengiz trafik kazasının yaşandığı Diyarbakır-Batmanarası yol ayırımından sonra 110 km`dir. Yolda ne aşılamayacak dağlar, ne askeri alanlar, ne istimlak edilemeyecek araziler olmasına rağmen size çok rahatlıkla ifade edeyim ki en az 4 yıldır o yolda çalışmalar devam etmektedir. Evet tam dört yıl…

Bir bölüm yapılıp diğer bölüme geçinceye kadar başlanılan yerin asfaltı boşalıyor ve yol mucur hale dönüşüyor. ‘Olmadı bir daha yapalım`ın hikayesini kim, yolsuzluğun dışında ne ile izah edebilir. Hiçbir açıklama bu yolun neden şimdiye kadar bitirilmediğini izah edemez. Ankara Konya arası 258 km`lik demiryolunu ‘dünyada en kısa zamanda ve en az maliyetle biten` yol olarak tarihine geçiren bir hükümetin neden 100 km`lik yolu en az 4 yılda bitiremiyor olması nasıl izah edilebilir ki?
Hayatını kaybedenlerin her birinin hakkı bu yolu zamanında bitirmeyenlerin boyunlarında olacaktır. Diyarbakır ve çevresinin tek sıkıntısı yolların bakımsız ve dar olması değildir. Merkezlerin belediye hizmetlerinden yoksun oluşu, şehir içi yolların köstebek yuvalarına dönmesi veözellikle ilçelerde kış günlerinde yoğun olarak elektrik kesintilerinin yaşanması... Evet halk çoğu zaman bilmecburi elektriğe yönelmekte ve elektrikli sobalar kullanmaktadır. Halkın neden elektriğe yöneldiğini araştırmaktan aciz olanlar hemen ‘kaçak elektrik kullanılıyor` da ondan dolayı sıklıkla elektrik kesiliyor demektedirler.Halbuki elektrik hatları var olan abonelere göre düzenlenirse böyle bir problem olmayacağı aşikârdır.
Evet Doğu ve Güneydoğu halkı ‘vatandaşlık soğuk duvarını aşamamanın` sıkıntısı ile devletin sadık vatandaşı olamamaktadır. Bu sıkıntı da kendiliğinden oluşmamış, devletin bizzat çifte standardları, halka reva gördüğü zulümlerin neticesinde olmuştur.

Devletin şimdiye kadar bölge için özellikle de Diyarbakır için gerçekleştirdiği en büyük proje nedir diye sorulduğunda maalesef kumara teşvik sayılan Hipodrumun dışında bir şey olmadığı görülecektir. Gerçekleştirilen ufak çaplı projeler de gerçekten halk için yapılmayıp, sözde terörden uzaklaştırmak adına yapıldığından sonuç da alınamamaktadır. Nitekim son olarak bölgede bin molla`ya kadro verileceğinin örgütün baskısından kurtarmak adına yapıldığı kanaatleri bu durumu ortaya koymaktadır.

Sözün özü, nerden bakarsanız bakın bu halk,sistemin, Marksist örgütün kirli politikaları, yolsuzlukları nedeniyle dünya hayatında rahat görmediği gibi ahireti de heba edilmeye çalışılmaktadır. Sömürülmekten, kullanılmaktan, ölmekten, öldürülmekten kurtuluşun yolu ise özüne dönmekten başka bir şey midir sizce?

Allah`a emanet olunuz.
 
Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar