Fikret Gültekin

Mü`min kainata meydan okuyabilir

14.10.2011 15:53:07 / Fikret Gültekin

Siyonistler bir avuçken, Filistinli kardeşime kan kusturuyorsa, Çeçen kardeşlerim bir başka devletin ajanlarınca bu coğrafyada katlediliyor ve katiller de bulunamıyorsa, halkın neredeyse tamamı Müslüman olan bu ülkede hâlâ öğretimin tüm kademelerinde başörtüsü sorunsa, sadece iyiliği emir için, en masum araçlarla insanlara hizmet eden Müslümanlara onlarca yıl ceza veriliyorsa bunun en önemli sebebi, Müslümanların güçlerinin farkına varmamaları ve Allah`ın istediği bir birlik oluşturmamalarıdır. Bu yazımızda aslında Müslümanların çok güçlü olduğuna vurgu yapacağız inşaallah.

“Allah herşeye hakkıyla gücü yetendir.” (Bakara / 284)

“Şüphesiz ki sen herşeye hakkıyla gücü yetensin.” (Al-i İmran / 26)

Daha onlarca ayet-i kerimede Rabbimizin sonsuz gücüne özellikle vurgu yapılır. En güçlü kralların, meliklerin bile O`nun karşısında bir hiç olduğunu vurgulamanın yanında, tüm kainatta varolan canlı  cansız varlıklara da gücü sayesinde her şeyi yaptırabildiğine misallerle açıklama getirir. Tarifi mümkün olmayan her şeyi, ama her şeyi kuşatan bir güç...

İşte o bitmek, tükenmek bilmeyen gücüyle Allah azze ve celle mü`mini kendine dost ediniyor ve yeryüzünün imarını, ıslahını ona teslim ediyor. Tabi teslim ederken de hem ona gücünden veriyor ve .... ona yollar gösteriyor. Çok aciz özellikler içeren bir insanken Allah`ın verdiği güçle kainata meydan okuyabilen bir mü`min olabiliyor.

O halde mü`min gücünün farkına varmasa da çok güçlüdür veya güçlü olabilir. Çoğu zaman Rabbimizden alabileceğimiz güç sayesinde neler yapabileceğimizin farkında olmuyoruz, doğal olarak da yüz derecelik gücümüzü on dereceye düşürebiliyoruz.

Nasıl güç kazanır veya gücümüzü nasıl muhafaza ederiz?

Mü`min Rabbini tanıdıkça, O`nunla arasındaki mesafeyi  kaldırdıkça güç kazanır O`nu anlamaya, tanımaya çaba sarf ettikçe O`nun gücünün sırlarını keşfeder.

Rabbini tanımak iki yönlüdür. Birincisi, mana aleminde O`nu kalbinde hissetmek, kalbini O`na yönlendirmek ve muhabbet kapılarını açmak suretiyle sıcak temas sağlamaktır.

Bu temasın olmazsa olmazı, ne olursa olsun hizmet ehli bir mü`minin “Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin” emr-i ilahisini prensip edinmesidir.  Resul-i Ekrem (sav)`in buyurduğu gibi farz namazlardan sonra ve seher vakitlerinde... Saf, temiz, aradan şeytanı, nefsi çıkararak bir çocuk masumiyeti ile kainatın sahibine yönelerek cömertliğine layık taleplerde bulunmak... Bu olmadan yola çıkmak, çok şiddetli bir savaşa ok`suz, kılıçsız, zırhsız çıkmaktan farksız olacaktır. Mağlubiyet de kaçınılmazdır.

Allah azze ve celle ile olan irtibat güçlendikçe görünür alemdeki gönüller arasında da temas sağlanır. Rabbini tanımanın ve gücünü idrak etmenin bu ikinci yönü kuvvetlendikçe iman ve amel çadırındaki gönüller bir araya gelir.  Akidede birlik, fikirde birlik, amelde – harekette birlik kaçınılmaz bir güç oluşturakcaktır. Evet göğsü iman dolu mü`minlerin bir güç olarak bir arada bulunması iman bayrağını dalgalandırmak için en önemli adımlardandır.

Böylelikle mü`mine hem semanın rahmet kapıları açılır, hem de yeryüzünde onun gibi düşünenlerin varlığı onun sıkıntılarına çare olur. İşte o zaman da Üstad Bediüzzaman`ın buyurduğu iman kaçınılmaz olarak kainata meydan okur.

“İman hem nurdur, hem kuvvettir. (Güçtür.) Evet! Hakiki imanı elde eden adam, kainata meydan okuyabilir.”

Kafkasıyla Mücahidi Şeyh Şamil`e Rus komutan sorar: Bu kadar baskımıza, saldırılarımıza nasıl direniyorsunuz? Şeyh cevaben: “Allah`a olan imanımız ve O`na yaptığımız dualar, mü`min kardeşlerimizden aldığımız güç ve sahip olduğumuz ufak – tefek silahlar bize direniş ruhu veriyor.”

Gücü kazanmak kadar o gücü muhafaza etmek de önemlidir.  Şeytan ve dostlarının tahribatından etkilenmemek için gücü Allah ile irtibatı, mü`minler ile muhabbeti devam ettirmek adına, muhafaza için ne yapılmalı?

İbadetlerde, dualarımızda istikrarlı ve ısrarcı olmalıyız.

Mü`minler ile aramızdaki bağlar hergün önceki güne göre daha güçlü hale gelmelidir.

Ferdi, toplumsal hayatımızda mutlaka hedefler koymalı bu hedeflere ulaştıracak programlar belirlemeliyiz. Yapımızdaki durağanlık bizi güçten düşürür, güç hareketle birlikte kuvvet kazanır. Onun için de kendimizi geliştirmek için özellikle siyerin tüm detaylarına vakıf olunmalıdır. Hayatımızın dünyaya bakan yönü dahil sürekli bir yenilenme geçirmeliyiz. Tıpkı maksadı sadece dünya olan şirketlerin ar-ge çalışmaları gibi hem dünya hem de ahiret hayatının saadeti için her an iyi değerlendirilmeli, çözüm geliştirme yolları açılmalıdır.

Güçlü olmak beraberinde insi ve cinni şeytanların da saldırısını getirecektir. Bu saldırıları defetmek Resul-i Ekrem`in yoluyla ancak mümkün olur.

Güçlü olmak şefkatli olmayı gerektirir. Güç ile şefkat en katı kalpleri yumuşatır. Siyerde örneklerini çokça görürüz.

Güçlü mü`min mütevazidir, gücün şımarıklığıyla haksızlıklara girişmediği gibi güç kazandıkça Allah`ın mü`min kullarına karşı daha bir şefkat kanatlarını açar.

Sonuç olarak: Mü`min güçlüdür. Gücünü korumaya ve muhafazaya önem vermelidir. Mü`min ancak sahip olduğu bu güçle imanını muhafaza edecek, inançlarını yaşamak istediğinde karşısına çıkacak engelleri de rahatlıkla aşacaktır. Ve mü`min gücünün gerektirdiği vakarı, istikrarı, kahramanlığı sergileyebilirse hiçbir  batıl güç onun yoluna çıkmaya cesaret edemeyecektir.  İnşaallah.

Allah`ın rızasını elde etmek adına az ile yetinmeyen güçlü mü`minlere selam olsun.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar