Fikret Gültekin

"Karnım aç; bedenim tutsak olsa da"

26.08.2011 15:02:14 / Fikret Gültekin

Su yok… Ekmek yok… İlaç yok… Ev yok…Yüzbinlerce çocuk, kadın…

 

Tüm yoklukların yaşandığı ancak İslam`ın herşeye rağmen varlığını devam ettirdiği SOMALİ…

Dikkatlerden kaçmıyor. Kadınlar tesettürlerine riayet ediyor, karnı aç, içi sussuzluktan kavruluyor, daha ötesi canından çok sevdiği çocuğu “su” diye feryad ediyor…. O yine de tesettürüne sadık kalıyor.

Biraz sonra müthiş bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz Bilal derili kardeşlerimizin kamplarında…

Naylondan bir çadır. İçinde 10-15 çocuk… Ellerinde kağıt yok, kalem yok, önlerinde bilgisayar yok. Uzunca tahtalara kazınmış Kur`an ayetleri çocukların önünde duruyor. Çocukların çıkardığı cıvıltılar her yerde aynı.

Onlar açlık, susuzluk, evsizlik mazeretleriyle asla terk edilmeyecek, gevşeklik gösterilmeyecek İslami hasssasiyeti muhafaza ve Kur`an eğitimini aksatmadan devam ettiriyorlar.

Bir başka tablo…

Takdir-i ilahi… Zindana düşmüş…

Dünya nimetlerinden mahrumiyet had safhada

Sevdiklerinden yüzlerce km. uzakta

Ve en önemlisi en değerli varlığı özgürlüğüne kelepçe vurulmuş.

Yıllar yılı bu kuşatılmışlık sürüyorken Kur`an`ı öğrenme, anlama, ezberleme aşkından bir zaafiyet oluşmamış.

Dünya nimetlerinin aşkı, özgürlük aşkı, Allah aşkını, Kur`an aşkını, İslam aşkını bastıramamış, ahirette vadolunan güzellikler dünyaya galib gelmiş.

Tüm mahrumiyetler, eziyetler, yokluklara rağmen Kur`an hıfzedilmiştir. “Zindandayım, esaret ruhumu kuşatmış çocuklarım büyük sıkıntılar altında” endişelerini aşmış, zorlu yolda, Allah kelamını, 606 sayfa ezberlemiştir. O artık bir Kur`an hafızı.

Bir diğer tablo…

Çocukların yaşlı doğduğu Filistin… Gazze Şeridi…

Her an siyonistten gelecek bir füze, bomba veya mermi ile karşı karşıya kalan mazlum halk ve çocuklar.

İzzetli direniş önderleri, Kur`an`sız her Müslümanın, yakıtı olmayan bir lokomotiften farksız olduğunun bilincindeler. Her ev bir medrese olmalı, her evden hafız çıkmalı, şuuruyla bombaya, füzeye, ambargoya,  ölümlere aldırmadan Kur`an eğitimi aralıksız devam ediyor.

Ve her şeye rağmen kısa sürede onbinlerce Kur`an hafızı çıkıyor bu küçük Gazze şeridinden…

Üç tablo… Açlık, esaret ve ölümün her an hissedilmesinden de öte birebir yaşandığı farklı coğrafyalar. Mazeretlerin geçersiz olduğu ulvi anlayışlar. Kur`ansız, İslamsız hayatın bir hiç olduğuna yakinen iman eden büyük insanlar…

Asıl açlığın, Kur`ansız bir hayat olduğuna inananlar…

Asıl esaretin Allah`tan başka kişilere boyun eğmek olduğuna inananlar…

Ve asıl ölümün, Kur`an`ın şefaatçi olmayacağı ve Allah`ın gazabının vacib olacağı an olacağına inananlar…

Ve bir başka acı, kahredici tablo….

3-5 katlı binalar…

Her çeşit yemek ve içecekler

Klimalar ve bilgisayarlar

Ne açlık, ne esaret ve ne de ölümün hissedildiği mekanlar, şartlar…

Vâ esefâ ki bu nimetlerin kiymetini toplum olarak bilmiyor ve yavrularımızı Kur`an`dan, İslam`dan uzak ortamlara havale ediyoruz. Derdimiz çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu ve ona iki dünya saadeti vade`den dinini öğrenmesi olmalıyken çoğunlukla dünyevi endişelerle okusun, ünüversiteye girsin iyi maaş alsın, karnını doyursun. Hesaplarıyla basitliklere tevessül ediyoruz. Vâ esefâ ki koca bina sahipleri Kur`an öğretmek için öğrenci arıyor gazetelere duyuru veriyor.

Şüphesiz süreklilik gerektiren Kur`an eğitimlerinin önündeki en büyük engel sistemin kendisi olmuştur. Cürmün büyüğü şüphesiz çocuklarımızın Kur`an Eğitim Kurslarına gitmelerini engelleyen yasaları çıkaranlarındır.

Mevcut iktidarın bu ülkeye sağlayacağı en büyük fayda, Kur`an öğrenmenin önündeki irili ufaklı tüm engelleri kaldırması ve bu hizmette bulunanlara maddi-manevi tüm imkanları seferber etmesi olacaktır.

Ancak kişilerin veya sistemlerin Kur`an öğrenmeye çıkardıkları engeller aileler için mazeret değildir. Her halükarda imkanları iyi değerlendirip çocuklarımızı o kurslara gönderebilmeliyiz.

Nimet şükür ister. Verilmediğinde çekip gider. Kur`an aşığı bir toplum oluşturabilmemiz için, illa Somali gibi olmak, esaretin iliklere kadar hissedildiği zindanlara mı düşmek yada Gazze gibi ölümün, ambargonun bizi kuşatmasını mı beklemek gerekiyor.

Şükrünü eda etmediğimiz nimetin bize vuracağı tokadın şiddeti kesinlikle Somali`den farklı, zindanlardan acı, ölümlerden, ambargoların şiddetinden daha acı verecek. Çünkü Somalili çocuk hiçbir zaman, bizim çocuğumuzun sahip olduğu şartlara sahip olmadı, annesi de babası da hakeza…

Güneş Batı`dan doğmadan defterler kapanmadan ya da ölüm meleği yanıbaşımızda belirmeden kendimizi ve çocuğumuzu İslam`ın, Kur`an`ın Cennet misali bahçelerine atalım.

Tüm kardeşlerimin Bayramını tebrik eder, hayır dualarını bekleriz.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar