Fikret Gültekin

İslam ile barışılmadan asla...

22.07.2011 15:27:46 / Fikret Gültekin

Bu mükellefiyet yerine getirilirken yol rehberi, Allah ve Resulünün belirlediği emir ve yasaklardır.
Ana hedef ise, özellikle günümüz insanının ulaşmayı arzuladığı gerçek mutluluğun ancak Allah`a kullukla gelebileceğini anlatmak ve böylece toplumu cehalet bataklığından kurtarmaktır.
Sorumlu Müslümanlar maksatlarına ulaşmak için gayret sarfederken engel çıkaranların kimliklerine göre pozisyon alamazlar. Hele de bu pozisyon alma sizi hedefinizden alıkoyuyorsa veya geciktiriyorsa orada bir sıkıntı var demektir.
Şüphesiz Sünnetullah gereği toplumu hem siyasi hem de ahlâki olarak bozanların varlığı kıyamete dek devam edecek. Bu bozucu kişilerin adlarının ne olduğu önemli değil. İster kemalist, laikçi zihniyet; ister marksist, sosyalist zihniyet farketmez. Aynı zulüm, adını İslam`la özdeşleştirenlerce de yapılsa durum değişmez. Hatta bu kişilerin İslam`ı kalkan yaparak zulümlerini meşrulaştırmaları Allah nezdinde daha çetin bir azabı gerektirecektir.
Sorumlu Müslüman belirlediği hedefinden gelişmelere göre vazgeçemeyeceği gibi gelişmelerin etkisinde kalarak gevşeklik de gösteremez. Çünkü İslam dışındaki güçler çok güçlü görünselerde onlar Rabbimizin tarifi ile suyun üzerindeki köpük gibidirler.
Türkiye`de sorumlu Müslümanlar mevcut iktidarın pozisyonunu saptamakta problem yaşamaktadırlar. Lakin iktidar durduğu yeri tam olarak belirlememektedir.
İktidar İslami görüntüsüyle İslam karşıtlığı temelinde inşa edilen laik cumhuriyetin temsilcisi olarak mı kendini görüyor? Böyle olmadığı iddia ediliyorsa özellikle 90 yıldır zulme maruz kalan asli unsur Müslümanlık, neden hâlâ suç unsuru olmaktan çıkarılamıyor. Komünist olan idealleri için resmiyet kazanıp mücadele verebildiği halde, bırakın “biz Şeriatın hakim olmasını istiyoruz” diyenlere tahammülü, insanlara gıda yardımı yapan sorumlu Müslümanlara bile göz yumulmamaktadır.
O halde sistem Müslümana zulüm üzerine bina edilmiştir. Bu binaya girip kendini oradan ifade etmek isteyenler ister beş vakit namaz kılsınlar isterse de eşlerinin başı kapalı olsun farketmez. Bakmayın öyle üç beş kuruşluk hizmet kârı elde edildiğine…
Çok büyük bir vebal altına girilmiş sistemin tüm yükü omuzlara alınmış, ahından sorulmayacak kimse kalmamıştır.
Hiç düşünülmez mi Rabbimizin de bir hesabının olduğu ve hiç aklımıza gelmeyenin aslında onun ince hesabının ürünü olduğu... Örneğin Bedir`de esir edilmeyip öldürülmeleri gerekenler esir edildiği için tam da bu sayıya denk gelen Müslümanların Uhud`ta şehid edilmeleri tesadüf değildir.
Şehid Ubeydullah`ın herkesin gözü önünde gündüzün ortasında Pkk canilerince katledilmesinden bir tek kelimeyle bahsetmeyen bu sistemin görevlilerine Rabbimizin bir şekilde karşılık vereceğini kimse gözardı etmemeliydi.
İki uzman çavuşun, şehid Ubeydullah`ın katledildiği Yüksekova`da aynı Pkk`lı canilerce katledilmesinin ilahi bir ikaz olmadığını kim söyleyebilir.
Bu sistemin zulmünden etkilenen mazlumların duaları ile Allah arasında hiçbir perde yoktur. Tabi sonuçta hayatını kaybedenler maalesef ne uğruna öldürüldüklerini bilmeden köhnemiş bir sistemin kurbanı olarak hayata veda ediyorlar. İşte bu çocukların da ahları sisteme toz kondurmayıp onun devamından yana olanlardan milim milim çıkacaktır şüphesiz.
50 bini aşkın insanın katledildiği, yüz milyarlarca liranın harcandığı çatışmaların, sistemin kurulduğu günden bugüne özellikle Müslümanlara yönelik gerçekleştirdiği katliamların, tehcirlerin, işkencelerin sisteme bir bedeli olmadığını kim söyleyebilir? Tarih, zalimlerin, hainlerin bedel olarak neyle karşılaştıklarına şahitlik etmedi mi? Hz. Hüseyin`e Kerbela`da zulmeden herkesin bir şekilde daha bu dünyada iken feci bir akibete uğradığını tarih kitapları yazar. Üstad Bediüzzaman`ın naaşını çöp arabasına atmak isteyen yetkiliyi ölümünde kaldıracak çöp arabasından başka araç bulunamamasından, çöp arabasına atılmasından tutun Şeyh Said`e ihanet edenlerin uğradıkları kötü akibete kadar tarih ibret sayfaları ile doludur.
Evet sistemin tarihi, zulüm doludur. Ne Ak Parti ne de başkaları onun savunuculuğunu yapmakla o cürümlere ortak olmaya kalkışmamalı. Bu ülkeye bir faydasının dokunmasını istiyor ve bir noktada da sistemin gencecik çocuklara daha fazla bedel ödetmesini istemiyorsa her ne pahasına olursa olsun sorumluluk sahibi mağdur Müslümanlara kucak açmalı, onları bağrına basabilmelidir. Bedeller daha da ağırlaşmadan, mazlumların bedduası farklı tecelli etmeden Allah`dan af, özellikle sorumluluk sahibi Müslümanlardan özür dilenmeli, tüm kurumlarda zihniyet değişikliği şiddetle sağlanmalıdır.
Bdp, Pkk, Kck her ne ise adları, onların zulümlerinin sistemden geri kalır yani yoktur ki, onlar da Kürtlerin kanlarına ihanette sınır tanımamaktadırlar. Kürt ve Müslüman olanların camilerde katledilişleri, çarşaf giydiği, sakal bıraktığı için her türlü zulme maruz kalanların bedduaları onların da peşini bırakmayacaktır. Ne adla kendilerini adlandırsalar da ömürleri kanatlanmış karıncanın ömrünü geçmeyecektir.
SONUÇ OLARAK: Geçmişten günümüze sorumlu Müslümanların vazifelerinde bir değişiklik veya eksiklik vaki olmamıştır. Zulüm devam ettikçe hizmet devam edecektir. Unutmayalım ki bizler de tıpkı zulmedenler gibi, görevimizi yerine getirmeyip gevşeklik, tembellik, ürkeklik gösterirsek sünnetullah gereği şefkat tokatları veya daha ağır şartlarda bedeller öderiz. Hiçbirimiz müstağni değiliz Sünnetullah`tan.
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emrince gevşemeden, üzülmeden gece-gündüz kendini davasının hizmetine adayanlara selam olsun.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar