Bakara/283. ayeti üzerinden alışverişte malı rehin almanın dinimizdeki hükmünü anlamaya çalışacağız:
Alışverişte bir başka mala ipotek koyma veya rehin alma hususu, İslam hukukçularının üzerinde durduğu fıkhi bir konudur. İslam hukukçuları “rehin” alma ve ipotek koyma kavramlarının dindeki yerini kitap ve sünnete dayandırırlar. Kur’an, “rehin” ve “emanet” mefhumlarını zikreder. Bakara/283’te ipotek kelimesine mukabil yapılacak muameleyi “emanet” mefhumu üzerinden zikre bahis eder. Tur/21 ve Müddessir/38. ayetlerinde ise, mahşer yerinde kişinin amelinin sahibini rehin alacağı şeklinde zikreder.
İktisadi açıdan bir mala ipotek koymayı caiz gösteren fukaha, Bakara/233. ayetini delil gösterirler. Bu konuda birçok hadisi şerif mevcuttur.
Rehin, herhangi bir alışverişte sonradan alacaklı olan şahsın alacağına karşılık o anda bulunan bir şeyi yanında tutma muamelesine verilen iktisadi bir isimdir. Bu rehin konusunun İslam öncesine dayanan tarihi bir geçmişi vardır. İslam onu merhamet giydirecek hale getirdi. İslam öncesinde alacaklı insan borç zamanına kadar karşı taraftan bir malı yanında tutardı. Kişi ödemesini yapmayınca o mal alacaklının mülkiyetine geçerdi. İslam bu konuda bazı değişiklikler yaptı. Mesela; alacaklı varlıklı, karşı taraf yoksul duruma düşmüşse, ona ödeyebileceği vakite kadar zaman tanımayı tavsiye edip malın zekatından ona pay ayırmayı emreder. İslam dini bu duruma düşene, alacaklı olan ve olmayan her varlıklıya ona zekatını vermeyi dinin temel esasları arasına alır. Ve rehin alınan mal alacağından fazla ise, onu satıp hakkını aldıktan sonra gerisini sahibine vermeyi taahhüt eder.
Demek ki, alışverişte bir malı rehin almak veya ipotek koymak dinen meşrudur. Meşruiyet, kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Rehin almayı ayette emir kipiyle geldiği halde onun nedb(mendup) olduğu hususunda İslam hukukçuları söz birliğine varmışlar. Buna göre iki kişi arasında borç ile alışveriş yapıldığında alacaklının karşı taraftan rehin almak istediğinde alabilir. Ama şart koşulmaz. Çünkü Müslümanlar arası muamelelerde güven esas alınır. Müslüman Müslümana güvenmeli. Ancak burada İslam hukukçularının takip ettikleri bir ince detay vardır. O da şudur: Şartlar her zaman bir olmaz. Bu konuda dünya düz değildir. Güven zamandan zamana ve şahıstan şahsa değişebilir. Çünkü ayeti bir bütün ve kendi bağlamında değerlendirdiğimizde her iki durumun zaten ayetin içeriğinde mevcut olduğunu görebiliriz.
Başka bir husus; ayette geçen yolculuk esnasında herhangi bir kâtip ve şahit bulunmaması halinde rehin almak tahsisen görülse de, fukahamız sefere kıyasla gerekli görüldüğü her ortamda alınabilir diye meseleyi daha geniş bir hükme bağlamışlar. Böylece İslam hukukuna göre, rehin alıp mala karşı başka bir mala ipotek koymanın cevazında hukukçular icma etmişler.
Başka bir husus da rehin için ipotekin, mal alışveriş yapandan değil de bir üçüncü şahıstan alma hususudur. Bunun hükmü üzerinden şeriatımız buna kefalet başlığı altında özel bir bahis açar. Asaleten yapılan ile, kefaleten yapılan rehinin hükmen aynı olduğu üzerine fukahamız icma etmiştir.
Kısaca alışverişlerde mala karşı, bir başka mala ipotek koyup rehin almak caizdir. Bugün kimi bankalar İslam’ın uygun gördüğü usul üzere çalışırken kimi bankalar da İslam öncesi cahili zamandaki gibi rehin aldığı malı mülkiyetine geçirirler.
Öyle ise bu işin meşru olanı da olmayanı da vardır.