Yapmaya karar verdiğimiz her işi edindiğimiz bir ilim ve tecrübeye dayanarak mı yapıyoruz? İlimsiz yapılan her iş birçok tecrübeler neticesinde öğrenilmiş olsa bile bazı yönlerden eksiktir. Tecrübe edilmeyen bir ilim ise tecrübeden geçirilmediği müddetçe faydasızdır. İlim ve tecrübenin bir işte beraber kullanılmasına teori ve pratik beraberliği denir. Teori pratik ile beraber anlam kazanıp verime dönüşür.
Bir kitaptan tenis topuyla nasıl oynanılacağını öğreniyoruz. Hatta birisi bize nasıl oynanacağını da anlatıyor. Ancak öğrendiğimiz bilgiler ışığında tenis masasına geçip oynamayı denemediğimiz müddetçe oynamayı öğrenemeyiz. Oynamaya başladıktan sonra bile bir süre acemilik çekecek ve öğrendiklerimiz ile tecrübemiz birleştikten sonra iyi bir oyuncu olabiliriz.
İyi bir bilgiye sahip olunmadan deneme yanılma yoluyla da bazı işler öğrenilebilir. Ancak emin olun ki bazı tarafları eksik kalır. Kürsüye çıkan hatipleri gören çok kişi ben de hitap ederim, der. Ama kürsüye çıktıktan sonra afallayıp durur. Kızarıp morarır. Ne söyleyeceğini bilemez hale gelir. Zaman içerisinde hitap etmeyi öğrendiğini sansa da bazı noktalarda eksik kalır. Bunun sebebi, hitabet ilminin öğrenilmeden kürsüye çıkılmasıdır.
Roman hakkında bilgisi olmadığı halde roman yazmak isteyen kişinin durumu da pek farklı değildir. Roman yazmak istiyorum diyen kimisine Hasan Sabaz Hoca`mın “Şu ana kadar kaç roman okudunuz?” sorusu ne kadar yerinde ve güzel bir sorudur.
Aracı sadece sürmeyi bilen, bunun dışında aracın hiçbir şeyinden anlamayan bir öğretmenin sadece internet üzerinden aldığı aracı iyi bir araştırmadan geçirmeden alması neticesinde sonradan aracın pert olduğunu öğrenmesi ne kadar acıdır. Ya da araç sürülmesini sadece yanına oturduğu şoförden gördükten sonra araç sürmeye başlayan kişinin halini varın siz düşünün, bu tip kişilere daha çok şoför değil de “yol canavarı” dendiğini bilirsiniz. Hâlbuki doğrusu, birkaç kez pistte aracın sürülmesi, ne şekilde sürüleceğinin torik olarak öğrenilmesi, daha sonra sapa ve trafiğin seyrek olduğu yerlerde biraz denemelerden geçtikten sonra trafiğe çıkılması en doğru olan değil midir? Buna rağmen tecrübe kazanılıncaya kadar kaza yapılmayacağı anlamına da gelmez. Hani “kaza yapmadan usta olunmaz” derler ya.
Çarşıdan geçerken ya da pazarda dolaşırken hoşumuza giden bir iş yeri veya tezgâhı gördükten sonra ben de bu işi yaparım demek ne kadar yanlıştır. Bu iş hakkında bir kere ne kadar bilginiz var? Bu işi daha önce yaptınız mı? Bunu iyi bilenlere sordunuz mu? Malların nerelerden en uygun fiyata alınacağını biliyor musunuz? Açacağınız işyerini nerede açacağınızı iyice araştırdınız mı? Kısaca yapacağınız iş konusunda iyi bir bilgi ve aynı zamanda iyi bir tecrübeye sahip misiniz? Değilseniz o zaman bir dakika durup düşünmeniz ve bu işe başlamadan önce iyi bir araştırma yapmanız daha doğru olmaz mı? Bazen bir işe girişildikten sonra geri dönüşü çok zor olabiliyor.
Ben iyi bir araştırma yaptım. Bu konuda bilgim de var tecrübem de, bu işi iyi bilen tüm esnaflara sorduğum halde işim iyi gitmiyor. O zaman da biraz sabır derim. Siz bilgi ve tecrübe sahibi olsanız bile, iş yerinizi açtığınız yerin acemisi olabilirsiniz. Her mamulün satıldığı bir piyasa vardır. Müşteriler de size karşı acemidir. Bir süre orada beklemeniz ve oranın piyasası hakkında bilgi sahibi olmanız, aynı zamanda sizin müşterileri, müşterilerin de sizi tanıması gerekir. İşyeri açıp da ilk etapta işsizlikten yakınan ve işyerlerini satışa sunan, ama aradan belli bir zaman geçtikten sonra benim işlerim elhamdulillah iyi, artık işyerimi satmayı düşünmüyorum, diyen çok esnafla karşılaştık.
Kısaca bir ilim ve tecrübe neticesinde yapılan işlerin sonu kazanç, ilim ve tecrübeye dayanmayan işlerin ise sonu çoğu zaman zarardır.
Dualarınızda bizi de hatırlamanız temennisi ile Allah`a emanet olun.