Bir baba farklı şehirlerde çalışan iki oğlunu ziyarete gidiyor. Ziraat ile uğraşan oğlunu ziyaret ettiğinde “oğlum işlerin nasıl” sorusuna ”baba yağmur yağarsa işlerimiz iyi olacak” cevabını alıyor. Yün yıkayıp güneşte kurutmakla meşgul olan oğlunu ziyaret ettiğinde, “oğlum işlerin nasıl sorusuna karşılık” “baba yağmur yağmazsa işler iyi olacak” cevabını alıyor.
Döviz ve altın borcu olan ile alacağı olanın durumu bu iki kardeşin durumundan farklı değil. Dolar, Euro ve altının yükselişi, elinde döviz ve altını olan, döviz ve altın alacağı olanları sevindirmektedir. Ancak döviz ve altın borçlanmış olanları ise üzmektedir. Altın tarihi rekorunu kırarak gram başı 20 TL yükseldi. Bu 100 gr altın borcu olan için 2.000 TL ek borçlanma 200 gr altın borcu olan için 4.000 TL ek borçlanma demektir. Aynı şeyi dolar için de söyleyebiliriz. Bir Ocak`ta 1.000 dolar borcu olan kişi 3.540 TL borçlu iken şimdi 3.900 TL borçlandı. Arada 360 TL gibi bir fark oynuyor ki borç rakamı yükseldikçe bu yük artıyor.
Cebinde döviz ve altını olanlar da elbet seviniyor.
Ne gariptir değil mi? Döviz kuru yükseldikçe yükseliyor. Ancak müdahale eden yok. Hükümet kanadından tatmin edici bir açıklama da yok. Merkez bankası 1,5 milyar dolar piyasaya sürdü. Ancak pek etkili olamadı.
Acaba hükümet kanadı bilinçli olarak mı müdahale etmiyor? Anayasanın değiştirildiği bu günlerde, halkın dikkatleri kur artışındayken, maddeler mi geçiriliyor. Bu mümkündür. Çünkü bütün dikkatler kur ve altındaki artışa odaklanmış durumda. Kimsenin anayasayı düşündüğü, dikkat ettiği falan yok.
Şayet durum buysa anayasa maddeleri geçtiğinde kura müdahale edilir ve bir miktar geri çekilebilir diye düşünebiliriz. Ancak böyle değilse o zaman durum kötü. Çünkü Türk Lirası kendi kategorisinde olan ülkelerin para birimlerine kıyasla sene başından beri negatif bir performans gösteriyor. “Kırılgan Beşli” olarak adlandırılan ülkelerden Rusya, Güney Afrika ve Brezilya`nın para birimleri sene başından beri bırakın değer kaybetmeyi, sırasıyla yüzde 2,2, 2,7 ve 6,0 kadar değer kazanmış durumdalar. Hindistan rupisi ise sadece yüzde 0,6 kadar değer kaybetmiş durumda. TL`nin kaybı yüzde 10,5`i geçti. Açık bir şekilde TL negatif olarak ayrışmış vaziyette.
TL neden bu kadar değer kaybediyor?
Birincisi, ekonomi yönetimi çok başlı görünüyor. Dümen kimin elinde belirsiz ve patronun kim olduğu açık değil.
İkincisi, faizler düşük (elbet düşük kalması gerekiyor) olduğundan paradan para kazanmaya çalışan yatırımcılar döviz ve altından kolay para kazanma yoluna gidiyor.
Üçüncüsü, ABD ekonomisindeki canlanma ve özellikle Trump`ın iktidara gelmesiyle bu canlanmanın enflasyonu da yukarı yönlü etkileyebileceği beklentisiyle küresel düzeyde ABD varlıklarına talebin artması ve dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerden döviz çekilişi yaşanması.
Dördüncüsü, bu ay sonunda Moody`s`den sonra Fitch derecelendirme kuruluşunun Türkiye`nin notunu ‘yatırıma uygun olmayan` statüsüne indireceği beklentisidir.
Beşincisi, OHAL`in devam ediyor olması olumsuz bir gelişme olarak karşımızda duruyor.
Altıncısı, döviz kurları başıboş, nerede dengelenirse dengelensin mantığı da yanlış bir uygulama. Bu uygulama ekonomide büyük tahribatlara yol açıyor.
Yedincisi, kuru böylesine artıran döviz talebinin aslında çok sığ bir talep olduğu dile getiriliyor. Nasıl oluyor da bu kadar sığ bir talep varken döviz kuru böylesine artıyor?
Döviz talebi sığ değil de çok fazla olsaydı, halimiz ne olurdu?
Bu yükseliş devam ederse, borcu olanların Allah yardımcıları olsun demekten başka çare kalmıyor.