Semah İslam`ın 6. Şartı mı Olacak?
Yüzyıllardan beri, İslam Âlemi`ni Kiliseye bağlamak adına Vatikan tarafından programlanan Dinler Arası Diyalog fikri, 1962 yılında Papa 23. Jean tarafından bir kez daha ortaya atılmasından sonra yıllarca atıl ve anlamsız olarak kaldı.
Papalık, Afrika`daki Hrıstiyanlaştırma başarısını, Müslüman ülkelerde gösteremeyince İslam Âlemi`nde Misyonerlik faaliyetlerinin daha rahat yapılması için Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü şemsiyesi altında sürekli projeler geliştirdi.
Bu Projelerin sonuncusu ise, Papa 2. Jean Paul tarafından 1991`de yeniden ortaya atıldı. Bu son girişim, diğer denemelerin aksine Fethullah Gülen`in 1998 Yılı`nda Papa`yla görüşmesi sonucu atıl ve anlamsız kalmaktan kurtulup hayata geçirildi.
1991 Yılında Papa 2. Paul tarafından ilan edilen, Redemptoris Missio yani Kurtarıcı Misyon genelgesinde bu diyalogun hedefi şöyle açıklanmaktadır. "Dinler Arası Diyalog, Kilise`nin bütün insanları Kilise`ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon, aslında Mesih`i ve İncil`i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir.
Vatikan`ın Hrıstiyan Olmayanlar Sekretaryası yetkililerinden Pietro Rossano ise bu durumu şöyle açıklamıştır. "Diyalog`dan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti Kilise şartları çerçevesinde Misyoner ve İncil`i öğreten bir Cemaat olarak yapıyoruz. Kilise`nin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri; yani, Mesih`in sevgisini ve Mesih`in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog, Kilise`nin İncil`i yayma amaçlı Misyonu içinde yer alır.
Vatikan`ın, yüzlerce yıllık İslam Âlemini Hrıstiyanlaştırma rüyası, yeni gelen her Papa tarafından tekrar tekrar görülmüş, ancak İslam Âlemi`nde muhatap bulamadıkları için bir türlü hayata geçirilememiştir. Ta ki; Fethullah Gülen ve Hezimet Hareketi bu işe el atıncaya kadar. Nitekim bu işe el attıktan sonra Gülen ve Hareketi`nin önlenemez yükselişi başlamış ve başta ABD olmak üzere bütün şer güçleri tarafından kabul görmüşlerdir. Bu günkü ABD ilgisi ve himayesinin altında da bu tavır yatmaktadır.
1998 yılında Papa ile görüşen Gülen; "Papa 6. Paul tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler Arası Diyalog için, Papalık Konseyi (PCID) Misyonun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu Misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz." Diyerek İslam Âlemini Hrıstiyanlaştırma projesine destek vermekle kalmamış Misyonun bir parçası olmuştur. Bu hedefin yani Âlem-i İslam`ı Hrıstiyanlaştırma projesinin, gerçekleşmesini görmeyi arzu ettiklerini belirtmiştir.
Bu açıklamadan sonra, özellikle kendisine ait basın yayın organları aracığıyla bu hedefin inançlı savunucusu olan Gülen; batının gözüne girmiş, tabir-i caizse Batılı ve Emperyal sisteme entegre ve akredite olmayı başarmıştır. Bu durum, hareketin kuruluşlarından biri olan ve Gülen`in onursal Başkanlığını yürüttüğü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından yayınlanan Küresel Barışa Doğru isimli kitapta, "Dinler Arası Diyalogun Müslümanlar Cephesindeki kararlı destekçisi ve teşvikçisi Sayın Fethullah Gülen`dir" diye vurgulanmaktadır.
Nitekim bu projenin güçlü bir destek bulmasından sonra, Türkiye`de Misyonerlik Faaliyetleri hızlanmış hemen hemen her ilde, hatta bir tek Hrıstiyanın dahi yaşamadığı illerde bile, Ev Tipi Butik Kiliseler faaliyete geçirilmiştir. Özellikle o dönemlere denk gelen ekonomik krizleri iyi kullanan Misyonerler, İçerdeki diyalogcuların da yardımıyla ekmek arası İncil dağıtma konusunda başarılı olmuşlardır.
Türkiye`de hız kazanan Misyonerlik Faaliyetleri, Dinler Arası Diyalog Projesi, Ülkede yaşanan ekonomik krizler ile Gülen ve hareketinin bu döneme denk gelen baş döndürücü yükselişleri ve Uluslar Arası kabul ve itibarları iyice irdelenmelidir. Yine bu döneme denk gelen İslam Ülkeleri`ni işgal etmeler, özellikle de ABD işgalleri tüm bunlarla paralellik arz etmektedir.
Dinler Arası Diyalog Projesi, en başta camileri hedef alarak camilerin içerisine Kilise yerleştirilmesini, Pagan Kültürü`nün bir neticesi olarak put ve heykel yerleştirilmesini amaçlamıştır. Diyalog adına, Camilere Kilise ekleyerek hrıstiyanlaştırma projesine tüm gücüyle destek olan Hezimet hareketi ve medyası, bu konuda iman gücüyle çaba sarf etmiştir.
Aynı durum, bir kez daha yaşanıyor maalesef. Dinler Arası Diyalog Proje`siyle Ümmeti hançerleyen Gülen ve Hezimet hareketi, şimdi de Cami - Cem Evi Projesi`yle bir kez daha sahnede. Neden acaba bu tür parlak(!) fikirler sadece Gülen`in aklına geliyor. Bu güne kadar İslam Âlemi`nin sorunlarıyla, uğradıkları zulümlerle hiç ilgilenmeyen Gülen, her seferinde yeni bir icat çıkararak doğrudan doğruya İslam`ın temellerini sarsacak adımlar atıyor.
Bir kısım İnsan, yıllardan beridir Cem Evlerini Camilere alternatif olarak yeni bir ibadethane diye kabul ettirmek için çabalayıp durdular. Ama asla ve asla kabul görmeyen bu çabalar, gelinen bu aşamada Gülen tarafından meşrulaştırılmıştır.
Cem Evini İslami ibadethanelerden biri olarak algılayıp Cami seviyesine çıkarmak yeni bir fitne ve ihanet projesinden başka bir şey değildir.
Yeni geliştirilen Alisiz Alevilik anlayışıyla neredeyse Ateizme doğru giden bir Aleviliği getirip camiye sokmak, her şeyden önce camilerin müdavimlerine hakarettir.
Ne yani Yatsı vakti Müslümanlar Camide namaz kılarken hemen yanı başlarında Aleviler bağlama çalıp kadın erkek iç içe Semah mı dönecekler.
İslam Sancağı sürekli kan getirmiştir, diyen Hüseyin Aygün ve benzerlerinin iftira ve fikirlerini meşrulaştırmak, Semah`ı, Kadınlı erkekli oynanan oryantal bir dans biçimini ibadet olarak tescil etmek için mi ortaya atıldı bu proje. Ayrıca, Gülen bu takrib yetkisini kimden aldı acaba?
Her şeyden önemlisi neden acaba Hezimet hareketi ve Gülen, bu hoş görülerini Müslüman grup ve cemaatler için de sergilemiyorlar. İçlerinden çıktıklarını iddia ettikleri Risale-i Nur Camiası`na mensup onlarca cemaat var. Bu güne kadar hangisine böyle bir yakınlık gösterdiler acaba? Onlarca tarikat, kapısı kilitli dergâh, medrese ve İslami vakıf varken neden hiç birine bir an bile teveccüh etmedi bu hareket. Mesela Kürdistan`da yüzlerce yıl âlim yetiştiren Kürt Medreselerinden birine de yer var mı yeni yapılacak bir camide? Mesela Bediüzzaman Hazretlerinin kabrinin bulunması için bir çaba var mı hareketten sadır olan? Tabi ki yok ve asla da olmayacak.
Cem Evi bir ibadethaneyse eğer, hangi dine ait bir ibadethane olduğu da açıklanmalıdır? Aleviliği ayrı bir din olarak mı yoksa İslam`ın içerisinde bir mezhep olarak mı değerlendiriyorlar? Cami Müslümanların İbadethanesidir ve onun temel ibadeti de Namazdır? Eğer Cem Evleri ibadethaneyse orada hangi ibadet ifa edilmektedir? Semah mı? Sizce Semah bir ibadet midir?
Ne yapıyorsunuz? Dinler Arası Diyalogun yerel boyutu olan Cami - Cem Evi birlikteliğiyle Semah`ı İslam`ın 6. Şartı mı kılacaksınız Sayın Gülen? Bağlama öğrenip, mavi gözlüm sarı saçlım bir daha gel Samsun`dan, diye haykırmak farz mı oldu bize?
Evet, bu bir fitnedir, bu bir ihanettir. Bu proje İslam`ı sulandırma, yeni yeni İsrailiyatları, hurafeleri İslam`a dâhil etme projesidir. Sözün burasında Kişi sevdiği ile beraberdir, onunla haşr edilecektir kaidesini de hatırlatmakta fayda var.
Bu konuda son olarak Bediüzzaman`a kulak verelim. İsrailiyatın bir taifesi ve hikmet-i Yunaniyenin bir kısmı, daire-i İslâmiyet`e duhûl etmeleriyle, din süsüyle görünerek, efkârı ihtilâle verdiler. Diye yazmış Üstad Muhakemat`ta.
Üstad`ın da belirttiği gibi bu durum, din süsüne bürünerek efkârı yani fikirleri, akılları karıştırmak fitneye ve fesada sebep vermektir.
Rabbim Ümmet-i Muhammed`i her türlü fitneden korusun.
Selam Ve Dua ile…
Zülküf Er / doğruhaber