• DOLAR 32.197
  • EURO 35.422
  • ALTIN 2523.594
  • ...
‘Kosova Modeli’ değil; ‘Kerry Modeli’
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Hüseyin Sağlam / Haber-Analiz

Düzenlenen kimyasal saldırıyla gerçekleşen korkunç katliamın yankıları sürerken, Suriye’ye yönelik olası Amerikan saldırısı bir anda infiale yol açan katliamın önüne geçti.

Olası saldırı haberleri ve planlama aşamasına işaret eden diplomasi trafiği baş döndürücü bir hızla ilerlerken saldırı öncesi planlamayla ilgili detaylar da tartışılmaya devam ediliyor.

Planlama detaylarına göre olası saldırı hamlesi ve buna eşlik edecek aktörler, “Kosova Modeli” üzerinde yoğunlaşmış bulunuyor.

Peki ama neden “Kosova Modeli?”

Bildiğiniz gibi Kosova’da düzenlenen harekattan ismini alan “model”, BM gibi uluslar arası karar mekanizmalarını by-pass ederek kafa-kol ilişkisine giren devletlerin re’sen harekete geçerek belirledikleri hedefleri vurmasıdır.

Suriye için öne çıkan saldırı ihtimalinin bu modele göre, yani kafa-kol ilişkisi içerisindeki ülkelerin re’sen hareket ederek bu ülkeyi vurmak istemelerinin temel sebebi, öngörülen harekatın BMGK’den çıkmayacağının anlaşılmasıyla ilişkilidir.
Daha önce Suriye’ye yönelik saldırı planları özellikle BMGK’daki Rusya ve Çin vetosuna takılması nedeniyle bu yönde bir karar çıkarılamamıştı. Bu kez de yine BMGK’dan saldırı kararının vetolara takılmadan çıkarılması imkansız görünüyor. Ancak bu defaki imkansızlık, Çin ve Rusya’nın Suriye ile ittifak ilişkilerinden ziyade, olası saldırıya gerekçe kılınan son kimyasal saldırının niteliği üzerine anlaşılamamasından kaynaklanıyor.

Kimyasal saldırıdan sonra, yine her zamanki gibi muhalifler ve rejim birbirini suçlamaya başladı ve BM heyetinin konuyu araştırmak üzere bir heyet göndermesine karar verildi. İlkin Suriye yönetiminin araştırma heyetine izin vermediği, dolayısıyla suçlunun Esad yönetimi olduğu açıklamaları yapıldı. Suriye yönetiminin izin vermesinden sonra ise bunda geç kalındığı, rejimin bu süre zarfında kimyasalın izlerini yok etmiş olabileceği yönünde ABD cephesinden sert açıklamalar yapıldı.
Kimyasalın izleri yok edilebilir mi, doğrusu teknik bir konu olduğundan bu konuda söz söyleme durumunda değiliz. Ancak kimyasal kullanımı rejim ile muhalif gruplar arasında tartışma konusu olduğu gibi, BM’de de tartışma konusu ve rejim tarafından bu saldırının yapıldığı konusunda kanıtlanmış bir bilgi yok. Kaldı ki kimyasalın kim tarafından kullanıldığını araştırmak için bölgeye heyet gönderdiğine göre BM’de de bu konuda bir netlik zaten bulunmuyor. Bu durumda net olmayan bir olgu üzerinden BM’den müdahale kararının çıkması ihtimali de hiç bulunmuyor.

İşte burada “Kosova Modeli”nin öne çıkması, Amerikan aceleciliğini göstermesi bakımından ayrı bir önem taşıyor. Burada Amerika’nın alelacele davranarak BM’yi by-pass etmesi ve “Kosova Modelini” öne çıkararak dayatmada bulunması, bir taraftan Irak örneğinde olduğu gibi hem kuvvetli bir kuşkuya yol açıyor, hem de kimyasal perdesi altında özellikle israil’in arzu ve güvenlik kaygılarını giderme şüphesini beraberinde getiriyor.

Amerikan Dışişleri Bakanı Kerry’nin, henüz BM heyeti Suriye incelemelerini tamamlamadan re’sen hareket metoduna sarılması ve yaptığı felaket tellallığıyla beraber çok çetrefilli bir diplomasi trafiğine girişmesi, aslında vurgusu yapılan “Kosova Modeli”nden ziyade kuşkularla dolu bir “Kerry Modeli”ni öne çıkarıyor.

Kerry’nin bu aceleciliği ve İsrail ile yandaş lobilerinden yükselen sevinç çığlıkları göz önüne alındığında “Kerry Modeli”nin işleyişinde güvenlik kaygılarına ek olarak İsrail denen şeytan yuvasının kimyasalda olası rolünü düşünmemek oldukça zorlaşıyor.

Hatta “Kerry Modeli”nin artık bir dayatmaya vardığı gerçeğiyle karşılaşınca ister istemez “Kimyasal silahları” kim kullandı? Sorusunu bir daha sormak da zorunlu hale geliyor.

Kim kullandı?

Şunu her kes biliyor ki, rejimin elinde kimyasal silahlar olduğu gibi, muhalif örgütlerin bir çoğunun elinde de kimyasal etkisi yapan zehirli gazlar bulunuyor. Dolayısıyla elinde kimyasal gaz bulunduran hiç kimse süs olsun diye bunları bulundurmuyor. Bu noktada kimyasal potansiyele sahip herkes doğal olarak “şüpheli” konumuna düşüyor.

Bununla beraber kimyasal silahlar etrafında bir takım entrikaların daha önce de döndüğü de biliniyor ve bununla ilgili detaylar da ortaya çıkmıştı.

Geçen Mart ayında yine kullanılan kimyasal silahlar gündeme gelirken, konuyla alakalı yine bu sayfada, kimyasal silah kullanımına ilişkin bir İngiliz güvenlik şirketinin bilgisayarlarından Hacker’lar tarafından elde edilip kamuoyuyla paylaşılan bir belgenin detaylarına yer vererek şunları yazmıştık:

“Hacker’lar tarafından İngiliz menşeli ve emekli SAS komandolarının kurduğu bir güvenlik şirketinden elde edilen belgeler, Cyberwarnews.info ve Rus haber ajansı Ridus’un internet sitesinde yayımlanıyordu. Belgelerden birinde Katar’ın Suriye’ye kimyasal silah sokup patlatma planından bahsediliyordu. ‘JasIrX’ kod adlı Hacker, İngiltere’de emekli SAS komandolarından oluşan ve özellikle Ortadoğu’da çalışan Britam Defence güvenlik şirketinin şifresini kırarak bilgisayarlarına girmişti. Şirketin web sayfasında Suriye ve Rusya’ya karşı büyük bir komplo hazırlandığı yönünde gizli bilgiler olduğunu söyleyen hacker, Image formatında yayımladığı bir belgeye dikkat çekiyordu. Belgede yer alan yazışmaya göre Britam’ın müdürü David Golding, şirketin başkanı Philip Doughty’ye şu mesajı yolluyor:

“Philip selam. Yeni bir iş teklifi aldık. Yine Suriye ile ilgili. Katarlılar bize çekici bir anlaşma sunuyor ve bunun Washington’ın onayladığı bir fikir olduğuna yemin ediyorlar. Bizim yapmamız gereken Libya’da bulunan Rus yapımı bir CW’yi (Chemical Weapon-Kimyasal Silah) Suriye’nin Humus şehrine nakletmek. Bunların Esad’ın elindekilere benzer olması gerekiyor. Oraya Rusça konuşacak Ukraynalı personelimizin konuşlandırılmasını ve olayı videoya almamızı istiyorlar. İyi bir fikir değil ama para çok büyük. Ne düşünüyorsun?”

Ayrıca Hacker, bilgisayarda Humus’ta kimyasal bombanın Ukrayna vatandaşı Artaşes Manasyan tarafından infilak ettirileceğinin planlandığına dair bilgiler olduğunu da iddia ediyordu.”

İşte bu belgeye dayanan bilgilerle beraber “Kerry Modeli”nin dayandığı acelecilik, dayatma ve kafa-kol ilişkisiyle belli ülkeleri yanına alarak saldırıya hazırlık çabaları birlikte değerlendirildiğinde, kimyasalın tetikçileri konusunda kocaman bir soru işareti ortaya çıkıveriyor.

Katliamın tetikçileri ister muhalifler olsun ister rejim güçleri fark etmez, kimyasal saldırı kodlarının “Kerry Modeli”nin içinde gizli olduğu kocaman bir ihtimal!

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir