Uyan Annem, Esma`nın Düğünü Var Adevviye`de
Uyan Annem, Esma`nın Düğünü Var Adevviye`de
Lütfen uyan anne! Lütfen Uyan! Uyan Annem Uyan… Anne Ne olur Uyan… Uyan da beni öksüz koyma şu Nil`in kıyısında. Uyan da beni sar ve sarmala. Işık ol göz yaşıma, yetim kalışıma… Bunlar zalim anne, bunlar Gaddar. Senden sonra beni de vururlar, bakmadan hiç yaşıma. Sakın, bana daha çocuksun sana kıymazlar, deme annem. Kundaktaki bebelere kıyanlar bana da kıyarlar Annem. Lütfen uyan! Uyan da sar sarmala beni…
Bebeler vurulur Kucağında Annesinin.
Seni vuranlar bana da kıyarlar anam.
Esma`ya kıyanlar
Beni de biçerler benden ağır silahlarıyla.
Adım Ahmet, Esma, Ayşe, Ali, Mustafa benim ve ben kefenler içindeyim. Katillerimin de isimleri benim gibi; Muhammed, Abdulfettah, Ahmet, Mustafa ve Yusuf onların da adları.
Ben kefenler içindeyken
Onlar sevinç içinde,
Ben ötesindeyken bir adım bu hayatın,
Onlar zirvesinde tam aşağılığın.
Dedim ya Esma benim adım. Hatırlar mısın Ey Mücahid Babam, hani oturtur dizlerine okşardın saçlarımı ve severdin beni; sevdiği gibi Ebubekir Esmasını. Hep, iftiharım ol, derdin bana tıpkı Ebubekir`in Esması gibi… Direnişi fısıldardın ruhumuza, izzetle süsler de öyle koklardın saçlarımı. Ve tekrar takrar çağırırdın beni, Şehidem Esmam, diye.
Bana Esma`yı anlatırdın. Hicretin görünmez kahramanını. Çift kuşak sahibi, babasını çiçeği, Aişe`nin kardeşi… Ve derdin ki bana; sen de onun gibi ol kızım. Babası onunla iftihar etti, sen de benim iftiharım ol.
Oldum mu Ey Mücahid Babam,
Şimdi oldum mu iftiharın?
Yürüdüm mü adıma layık olarak Rabbimin Rızasına?
Ben 17`imdeyim.
Tam gelinlik çağım
Varsın yaşıtlarım çeyiz dizsin sandık sandık
Varsın yaşıtlarım hayallerini kursun beyaz gelinliğin
Ve beyaz atlı prensin.
Ben giydim kefenimi
ak alnım
ve iffetimle, gelinlik niyetine.
Kırmızı kuşak bağlamadım diye üzülmesin anam;
kanım kuşağımdır,
İffetimse şehadet.
Benin prensim,Cennet Yurdunda.
Altından Irmaklar akan Firdevs Düğün Salonunda
İşte benim düğünüm Adevviyede, Nahda`da Amed Meydanlarında… Ne de kalabalık benim düğünüm, âlem gelmiş düğünüme. Nikah şahidim Cebrail ve melekler, kıyar nikahımı benim yüce Nebiler… Ben senin Şehadet kokulu cennetlik çiçeğinim, Yeşil Kuşun kursağıdır cennetten gelen mihrim.
Bilirim yas tutmazsın ardımdan.
İstemem ben de yas tutmanı.
Yas mı olurmuş düğün günü.
Yas mı olurmuş kıyam günü.
Yas mı olurmuş Cihad günü.
Sen Diren Mücahit Babam…
Sen diren kardeşlerinle
Hepimizin namusu ve azadlığı adına…
Yas tutmayın ardımdan sakın. Taziye değil, tebrik verin babama. Kutlayın babamı benim şehadetimle. Bir olun, vahdet olun, Varın da yıkın şu Cuntayı. Geçirin başlarına Binasrillah tahtlarını. Görsünler yıkmak neymiş İhvan`ı.
Hani hep derdin ya bana, Şehadet Güvecinim, Esmam diye…
İşte şimdi kanatlandım ben Mücahid Babam.
Bilirim yanar yüreğin Şehadet güvercinine.
Ama Sen, bu günler için öğrettin bana uçmayı,
sen bu günler için sevdirdin bizlere meydanları.
Hani hep derdin ya; sevgimizle ışıldasın diye Mahşer meydanı.
İşte o gün o meydanda bir kez daha öpüp koklarsın Şehideni ,
Cennet kokulu Esmanı…
Kahramanlar ölüyor Mısır`da toprağa saçılan tohum misali. Musa mı toprağa ekilen yoksa Yusuf mu? Yoksa Asa-yı Musa mı mahsulün adı. Haydi Ey Musa! At artık asanı da zelil olsun tasmalı Firavunlar, Secde görsün yüzleri Sahirlerin ve vur artık şu asanı da yarılsın tüm denizler ve Kurusun soyu çağdaş
Firavunlarıni Pisi Pisi Köpeklerin.
Neredesin Ey Musa
Tur dağına mı takıldın.
Medyen`de mi kaldın?
Bak binlerce Harun beyazlar içinde,
İntizar içinde, Gözyaşları içinde.
Ey Musa`yı gönderen, Ey Firavun`u boğan, Ey Karun`u yerin dibine batıran!
Alêm Sahir olmuş, Alêm Firavun.
Krallar türemiş irili ufaklı Arap ve Acem.
Bir yandan samiri,
Bir yandan Karun kuşatmış İhvanı,
Ümmet-i Muhammedi.
Bel`amlar havlıyor Ezherîn avlusunda,
Bilgi yüklü Eşşekler anırıyor, ağır kitaplar altında.
Ve Hamanlar kahkaha içinde
Firavun`un kasrında…
Ve Yüreği bir kez daha yanık Ümm-ü Musa`nın. Ne Asiye var sudan alacak Musa`yı, ne de bacılar kaldı koruyacak minik fidanları. Bacıları, anaları Mescidte kuşatıp kurşunladılar. Harunları bir grup eli baltalı doğradı.
Ey Musa`yı Koruyan!
Ey Harun`u Musa`ya veren!
Ey Yusuf`u Mısır`a Aziz Kılan. Ey denizleri yarıp kullarını kurtaran.
Halimiz Rabbimize Malumdur.
Zamanı gelmedi mi Ya ilahi Firavunları boğmanın.
Zamanı gelmedi mi ya ilahi Şu kralları zelil kılmanın
Zamanı gelmedi mi denizleri bir kez daha yarmanın...?
Rabbimiz! Yüce Kitabında "Biz yeryüzünde zayıf düşürülmüş olan mustazaflara lütufta bulunarak, onları imamlar ve varisler kılmak istiyoruz" Diye ferman buyurmaktasın. Ve sen va`dine en sadık olansın…
Rabbimiz! Mısır`ın yeni Firavunlarını sana havale ettik. Onları Mustazafların ellerliye zilletin esfeline yollananlardan eyle. Biliriz ne Musa gelecektir Mısır`a ne de İbn-i Yakub. Ama Senden dileğimiz; Musa`nın asası ve Yusuf`un kudretidir Mısır`a
Ya Rabbel Alêmin! Kemiğe dayanan zalim kılıçları, Meta Nasrullah feryadını, gözyaşını kucağındaki cansız bebesinin yüzüne akıtan anaları, Kurşunlanan mescidleri, mescidlerde kuşatılan Mü`minleri yardımınla rızıklandır.
Rabbimiz! Müslümanlara kıyan zalimleri,
Zalimlere kudret akıtan içimizdeki hainleri,
Asrın Ebu Cehillerini
Petrol şeyhlerini
Züntikam olan ismine havele ettik…
Gazabınla kuşat, kahrınla kahr-u perişan eyle onları…
(AMİN)
Zülküf ER/ Doğru Haber 19.18.2013…