• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...
Muhabbetten Hasıl Olan Muhammed’in Hanımlarına Olan Sevgisi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Hamd, sevgi ve muhabbetin kaynağı olan Vedud sıfatının sahibine; salat-u selam, muhabbetten hâsıl olan Muhammed’e ve Onun muhabbet pınarından beslenen peygamber sevdalılarının üzerine olsun.

“O’nun ayetlerinden biri de size nefsinizden, kendileriyle sükûn bulacağınız eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır…” (Rum / 21)

Sevgi ve muhabbet, yüce Hâlık’ın isteklerini hayatta gerçekleştiren bir vasıtadır. Sevgi esrarengiz bir kuvvete sahiptir ve büyüyen ağacın damarlarının kocaman kayaları parçaladığı gibi büyüyen sevgi de dağları delip geçer.

İnsanoğlunu yok olacağını bildiği halde ayakta tutan ve ona gayret veren, gönlüne merhem dizine derman olan şey sevgi ve muhabbettir! Bu nedenledir ki Allah ve Resulü de sevgi ve muhabbete önem vermişlerdir. Muhabbetin kaynağı olan Muhammed (SAV); hanımı, destekçisi, yoldaşı ve sırdaşı olana muhabbetini şöyle dile vuruyor:

“Ey Hatice, senin sevgin benim rızkımdır.”

Bu iltifat, Hz. Hatice(R.Anha)’ye olan sevgi ve muhabbetini ifade ettiği gibi sevginin gücünün büyüklüğüne de işaret etmektedir. Nasıl ki rızıksız bir insanın yaşaması mümkün değilse manevi gıda hükmünde olan sevgiden nasibini alamayan kişinin de manen sağlıklı yaşaması mümkün değildir. Dolayısıyla içinde sevgi ve muhabbeti barındırmayan bir kalp, maneviyatta bir ölü gibidir. Hakeza kalplerimizin diri kalmasını istiyorsak içini Allah ve Resul’ünün muhabbeti ile doldurmalıyız.

Allah ve Resul’ünün hatırına eşlerimize de muhabbet ile bakmalıyız. Allah Resulü bu hakikati bildiği için “Senin sevgin benim rızkımdır” demiştir. Sadece Hz. Hatice’ye değil bütün hanımları arasında adil davranır ve onları eşit tutardı. Sabah namazından sonra hepsini tek tek ziyaret eder, onları selamlar ve onların hal ve hatırlarını sorardı. Sevgi ve şefkat peygamberi, hanımlarına karşı son derece sevgi ve muhabbetle dolu idi. Öyle ki bazen onların davet edilmediği davetleri dahi reddederdi.

Enes b. Malik(RA)’ten rivayetle: “Resulullah’ın Farisi bir komşusu vardı. Çok güzel et yemeği yapardı. Resulullah için yemek hazırladı, sonra davet etmeye geldi. Resulullah (Aişe’yi göstererek) ‘Şunun için?’ diye sordu. Adam, ‘Hayır’ deyince Resulullah da “Hayır (davetinizi kabul etmiyorum)” dedi. Adam tekrar dönüp ‘Tamam, Aişe de gelsin’ dedi.”

Şu sevgiye, şu muhabbete bakın Allah aşkına! Acaba daha önce böyle bir sevgi ve muhabbete şahit oldunuz mu? Tabii ki bu sevgi ve muhabbetin sebebi Hz. Aişe’nin güzel ahlakı ve takvasıydı. Yani aslında o, bu sevgiyi hak etmişti. Çünkü Aişe (R.Anha), ilim denizinde iman gemisiyle fırtınada helak olmak üzere olan insanlığı kurtarmaya çalışıyordu. O çok güzel davetçi bir âlime idi. Eşine tebliğ konusunda en güzel bir destekçi idi. Rabbim de onu Habibine mahbup eyleyerek en güzel bir şekilde mükâfatlandırdı. Kim bilir ahirette ne güzellikler Aişe’yi beklemekte!

Hz. Aişe şöyle diyor: “Bir gün elimde etli bir kemik yiyordum. Resulullah onu elimden aldı, benim ısırdığım yerden ısırıp yedi. Su içtiğim zaman bardağı çevirir, benim içtiğim yerden içerdi.”

İnsanlar, Resulullah(AS)’a hediye vermek veya herhangi bir arzularını bildirmek istedikleri zaman Aişe’nin nöbet gününü beklerlerdi. Çünkü Resulullah, Aişe’nin yanında olunca çok mutlu oluyor ve bu nedenle sahabelerin isteklerini reddetmiyordu. Tabii ki bu sevgi ve muhabbeti sadece Aişe için değildi. Diğer hanımları için de aynı sevgi ve muhabbeti beslerdi. Hakeza Resulullah’ın bu sevgi ve muhabbeti, (hâşâ) şehevi arzudan ziyade manevi bir sevgi idi. Şayet öyle bir şey söz konusu olsa idi henüz gençliğinin baharında iken kendisinden tam on beş yaş büyük olan Hz. Hatice ile evlenmezdi.

Hz. Hatice’ye olan sevgisi diğer hanımlarına kıyasla çok daha farklı idi. Onu o kadar çok seviyordu ki ahirete irtihalinden sonra da onu asla unutmamış ve sürekli hayırla yâd etmiştir. Hz. Aişe bu konuda şöyle söyler:

“Ben hiç kimseyi Hatice’yi kıskandığım kadar kıskanmadım. Çünkü Resulullah ondan çok bahsederdi. Yine bir gün koyun kesmiştik. Allah Resulü koyunun budunu kesip ‘Bunu Hatice’nin akrabasına götürün’ dedi. Bunun üzerine ben ağlayarak ‘O ancak yaşlı bir kadındı. Allah sana daha hayırlısını nasip ettiği halde niçin halen Hatice’den bahsediyorsun?’ dedim. Bu söz üzerine Resulullah’ın adeta rengi değişti ve ‘Hayır, vallahi Rabbim bana Hatice’den daha hayırlısını nasip etmemiştir. Çünkü insanlar beni dışlarken o, Allah ve Resulüne iman ederek bana imanı ve malı ile destek oldu. İnsanlar bana eziyet ederken o bana şefkat kucağını açarak teselli oldu. Hiç kimseden değil, Rabbim sadece o mübarekten bana cennet gülleri olan çocuklar bahşetti. Şimdi söyler misin ya Aişe? Bu kadar güzellikleri kendisinde toplayan biri sevilmez mi?’ buyurdu.”

Evet değerli bacılarım! Hatice gibi gönüllerin sultanı olmak istiyorsak, Hatice gibi fedakâr ve vefakâr bir eş olmalıyız. Ki Rabbim bizleri de Muhammedilerin gönüllerine sultan eylesin. Hz. Hatice misali başta aziz İslam davası olmak üzere her konuda eşlerimize en büyük destekçi biz olmalıyız. İnanın kardeşler, eğer bizler de Hz. Hatice’nin misyonunu azim ve samimiyetle üstlenip onun davasına azı dişlerimizle sımsıkı tutunursak vallahi Rabbim Hatice’ye bahşettiği manevi ve uhrevi güzellikleri bize de nasip edecektir.

Hz. Hatice’yi dünya ve ahrette böyle yüce bir şerefe eriştiren; onun davasına, Allah ve Resulüne olan derin sevgi ve muhabbeti ve bu sevgi uğruna sergilediği fedakârlığı idi. Çünkü o biliyordu ki gerçek sevgi fedakârlık ister. Ne zaman ki bu sevgi uğruna serden ve maldan geçtin, işte o zaman Rabbim seni de eşinin gönlünün mahbubu kılar. Kalplerin mahbubu olan yüce Rabbe emanet olun. Vesselam…

Esma Akbalık / Nisanur Dergisi - Temmuz 2013
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir