• DOLAR 32.494
  • EURO 34.917
  • ALTIN 2420.14
  • ...
Dindarlara yaşama hakkı yok
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Yüksekova’da hicaba bürünen bayanların mücadelesi - 2

Elif Yüksek / Doğruhaber

İslam’ın izzetini omuzlayan ve her türlü zorluğa göğüs geren Yüksekovalı bilinçli Müslüman bacıların yaşadıkları sıkıntıları dile getirmeye bu hafta da devam ediyoruz. Her ne kadar yaşanan acılar, sıkıntılar kelime ve cümlelere sığmasa da onların dilinden zorlu mücadelelerini sunmaya gayret ediyoruz. İşte o zorlu mücadelenin farklı boyutları…

BABA OCAĞINDAN KOVULDULAR

Yüksekova’da bilinçli Müslüman olmanın ne kadar zor, İslami bir hayat yaşamanın ne kadar meşakkatli bir durum olduğunu anlatan H.B, özellikle Ubeydullah Durna’nın şehadetinden sonra büyük sıkıntılar yaşamış. Korku, baskı ve tehdit sonrası kaldıkları kayınbabasının evinden kovulduklarını anlatan H.B, yaşadıkları süreci şöyle anlattı: “Evlendiğimden bu yana eşimle beraber kayınpederimin yanında kalıyordum. Bu süre zarfında İslamî yaşantımızdan kaynaklanan birtakım sıkıntılar çekmemize rağmen geçiniyorduk çok şükür. Ancak Ubeydullah ağabeyin şehadetiyle çevrenin kayınpederime ve kayınpederimin de bize olan baskısı arttı. Kayınpederime baskı yapanlar bizi evinde tutması halinde evini bombalayacaklarını ve kendisine de zarar vereceklerini söyleyerek korkuttular. Kayınpederim bu nedenle bizi evinden kovdu. Bir süre bir kardeşimizin evinde kaldık. Kısa zaman önce de kiralık bir ev tutup yerleştik. Benim en çok üzüldüğüm nokta birkaç kalitesiz insan yüzünden baba ocağından kovulmamız oldu. Ancak İslam için olduktan sonra cefa çekmek de bizi mutlu ediyor.”

KENDİ HALKINA OLDUKÇA SAYGISIZ

Yakın çevresinin yanı sıra toplum içinde de İslamî yaşantısı ve örtüsünden dolayı zorluklar yaşadıklarını dile getiren H.B, şehir içinde yaşadığı bazı olayları anlattı. H.B, “Geçenlerde hastanedeydim ve yalnızdım. 20 yaşlarında bir genç bana bakarak ‘Sizin gibiler için ölüm lazım…’ diye homurdandı. Gerisini duyamadım. Bir defasında da servise bindim ve kucağımda çocuğum vardı. Kimse kalkıp yer vermedi. Kısa süre sonra servise açık giyimli ve halinden buralı olmadığı anlaşılan bir bayan bindi. Adamlar kalkıp bayana yer verdiler. Bayan ise yeri bana verdi ve ‘hanımefendi kucağınızda çocuk var buyurun siz oturun’ dedi. Düşünün bu adamların kendi halkına reva gördüğü zulmü. Şayet Müslümanca yaşıyorsanız size insan muamelesi de yapılmaz anne muamelesi de” diyerek yaşadığı zorlu hayatı ifade etti.

ÇARŞAFLI BAYANLARA TAŞ ATIYORLAR

Yüksekova’da İslami değerlere yönelik saldırıların haddi hesabı olmadığını dile getiren H.B. “Yüksekova’da İslam düşmanları tarafından çocuklara ve gençlere çarşaflılar başta olmak üzere tesettürlülere hakaret edip taş atmaları öğütleniyor. Zira o küçük bedenler kendi başlarına böyle çirkin davranışta bulunamazlar. Maalesef takıldıkları çevre onları çok kötü yönlendiriyor. Çocuk yaşta İslam’a düşmanlık yapmaları öğretiliyor. Bu da başka vahim bir durum” dedi.

ŞEHİDİN KANI UYANIŞA VESİLE OLDU

Ubeydullah Durna’nın şehadetiyle çoğu insanın gafletten uyandığını sözlerine ekleyen H.B. şunları dile getirdi: “Ağabeyin şehadeti gerçekten de çoğu insanı gafletten uyandırıp kendine getirdi. Diğer taraftan tanıdığımızı sandığımız bazı insanların iç yüzünü net bir şekilde görmemize de neden oldu diyebilirim. Şehidin kanı çok bereketli oldu elhamdülillah. Bizler için bir silkiniş vesilesi oldu ve âhirete olan bağlılığımızı arttırdı. Yüreğimize motif motif şehadet aşkı nakşetti, mekânı cennet olsun”

HAREMLİK SELAMLIK UYGULANMIYOR

Yüksekova’da geleneklere bağlı cahili birçok anlayışın hüküm sürdüğünü bundan dolayı İslami yaşantıyı benimseyenlerin hayli zorluk çektiğini belirten S.D. “Evet, ben Müslüman bir kadınım ve bir anneyim. Çocuklarımı İslam terbiyesiyle yetiştirmek istiyorum ve ne yazık ki bu sadece benimle sınırlı değil. Çevreden soyutlanabilmek hayli zor olduğu için ben de çevreme uymaktansa çevreyi de, kendimi de İslam’a uydurmaya çalışıyorum. Tabi bu o kadar da kolay değil. Hele de Yüksekova gibi bir beldede bilhassa haremlik-selamlık noktasında gerek aile içerisinde gerek komşular ve çevrede bir bilinçsizlik almış başını gidiyor. Hatta bu durum komşu ve akraba ziyaretlerini de olumsuz etkiliyor. Şahsen ben bu konuda yalnızca kendi evimde ve eşimin ailesinde rahatım. Bunun dışında yakın çevremde en çok karşılaştığım zorluk İslam’ın bu adabından gafil olunmasıdır” dedi.

ÇARŞAFLI OLDUĞUM İÇİN HAKARET EDİYORLAR

İhtiyaç gereği çarşıya ya da hastaneye gittiği vakit birtakım kimselerin iğneleyici laflarına maruz kaldığını belirten S.D. “Dışarıya çıkacağım vakit Rabbimin emrine itaat ediyorum ve Nur Suresi ışığında ‘tanınıp ta eziyet görmeyeceğim’ bir hicaba bürünüyorum. Elhamdülillah hiç kimse şehvet nazarıyla bakıp ta heveskâr hakaretlerde bulunamıyor. Ancak birtakım kin ve gaflet kaynaklı sözlere de maruz kalmıyor değilim. Çocuk denemeyecek kadar büyümüş erkeklerin ‘İranlı, Arabistanlı, Iraklı’ gibi sözlerle sataşmaları oluyor” diye konuştu.

‘‘MÜSLÜMAN BİR KÜRDÜM, IRKIM ASLA İNANCIMDAN ÖNCE GELMEZ’’

Yaşanan sıkıntılar içerisinde tatlı tebessümlere de sebep olan olaylarla da karşılaştığını belirten S.D, yaşadığı olaylardan birini şöyle anlattı: “Bir defasında geçtiğim mahalledeki çocuk grubu benim için ‘Aa bakın İranlı gelmiş buraya’ demişlerdi. Onlara dönüp Kürtçe ‘hayır ben İranlı değil Müslüman’ım’ dediğimde daha da şaşırarak ‘üstelik Kürtçe de biliyor’ demişlerdi. Buna karşılık ben de ‘Ben Müslüman olduğum gibi Kürdüm de’ diyerek ırkımın asla inancımdan önce gelemeyeceğini onlara anlatmaya çalışmıştım. O nazenin bedenler üzerinde anlamlı bir etki bırakabilmişsem ne mutlu bana.”

HALKA VERİLEN ZARARIN HESABI YOK

Yüksekova’da insanların kimliği üzerinden çevrilen kirli bir oyunun olduğunu vurgulayan S.D. halkın da yaşanan olaylar dolayısıyla sıkıntılar yaşadığını söyledi. S.D sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt Halkının kimliğini kullanarak rant sağlayan kimselerin bilhassa Yüksekova halkına verdiği zararları saymak mümkün değil. En barizinden bu kepenk kapattırma olayları. Ben bu durumdan en çok fakir fukaranın etkilendiğini biliyorum. Halkın ekmeğine ne yazık ki engel olunuyor. Halk bunu bilmesine ve görmesine rağmen korkudan sesini çıkaramıyor. Bu durumu sineye çekmiş bir haldeler”

İSLAM`A DÜŞMAN OLANLAR BENİ TEMSİL EDEMEZ

Yüksekova’daki kepenk kapattırma olaylarında ilk hedefin İslami faaliyet yürüten camialar ve fertler olduğunu, hâlbuki hedef alınan insanların da Kürt olduğunu ve Kürtçe konuştuklarını belirten S.D. ‘‘Burada yaşanan gerginliklerde hedef alınan kimseler de Kürt ve bir gün bunu inkâr ettikleri olmamıştır. Aksine Kürt sorununa ‘İnsanların dillerinin ve renklerinin Allah’ın ayetlerinden olduğu’ bilinciyle yaklaştıklarını ve çözüm arayışında olduklarını birçok faaliyetlerinden anlamak mümkündür. Her fırsatta İslam’a ve Müslümanlara yapılan bu saldırı ve sindirme politikaları göstermektedir ki sözde Kürt halkının temsilcisi ve haklarının savunucusu olan bu zihniyet asla Müslüman Kürt Halkının temsilcisi olmamıştır ve olmayacaktır. Beni; imanının gereğini yapanları hedef alan bu zihniyet asla temsil edemez. Zira ben imanımla, hicabımla ve hayâmla varım. Eğer benim değerlerimi yok sayıyorlarsa beni de yok sayıyorlar demektir. Beni tüm bunlardan soyutlayarak vaat ettikleri o sözde özgürlüğü istemiyorum. Öte yandan halk, ekmeğine mani olan ve daha da önemlisi inancını yok sayan ve bunu her fırsatta İslam’ın değerlerine dil uzatarak resmen tescil eden bir topluluğu hala kendine temsilci olarak seçiyorsa orada bir sorun var demektir. Ve bu soruna ciddi anlamda el atılmalıdır’’ yorumunda bulundu.

Bu haberler de ilginizi çekebilir