• DOLAR 32.258
  • EURO 34.83
  • ALTIN 2423.645
  • ...
Kirlendik, çürüdük, paslandık… Güzel bir temizliğe ihtiyacımız var.
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Beş duyusunun yanı sıra santralın genel merkezi durumundaki beyniyle kirleniyor, ruhuyla kirleniyor.
İnsan bir yıl boyunca gerçekten kirleniyor, çürüyor ve paslanıyor. Hem de insanı insan yapan bütün uzuvlarıyla birlikte kirleniyor. Beş duyusunun yanı sıra santralın genel merkezi durumundaki beyniyle kirleniyor, ruhuyla kirleniyor.

Allah (cc) Teâlâ’nın gönderdiği Resullerin değişmeyen özelliklerinden birisi de tezkiyedir, insanları temizleyip arındırmasıdır.

Evet, Resuller gönderildikleri toplumları görünür görünmez bütün pisliklerden pırıl pırıl temizleyip arındırmakla görevlendirilmişlerdir. Bedenlerini, elbiselerini, evlerini ve yaşadıkları evlerini ve yurtlarını her türlü necasetten arındırmışlardır

Bedenlerinin yanı sıra kalplerini, beyinlerini, düşüncelerini kirli düşüncelerden, batıl inançlardan temizlemişlerdir.

Resuller tarih boyunca kendilerine yüklenen bu değişmez görevlerinin önemli bir bölümünü oruç ibadetiyle yerine getirmişlerdir.

Evet, insan bir yıl boyunca ciddi anlamda kirleniyor. Sıradan insanlar bir yana, yılın tamamını Allah (cc) yolunda mücadele ile geçiren, İslam davası için koşuşturan Müslümanlar bile değişik anlamda kirleniyor. Dengeleri değişiyor, sarsılıyor. Ya gereğinden fazla siyasallaşıyor, gereğinden fazla ideolojik düşünüyor, İslam adına da olsa gerginleştikçe gerginleşiyor. İslam adına ve haklı da olsa bir takım münakaşaların içinde buluyor kendisini…

Bütün bunlar da bir nevi kirlenme değil midir? Neticede insanın huzuru bozuluyor, dengeleri sarsılıyor. Bu durumun hep böyle sürüp gitmemesi gerekiyor.

Elhamdülillah Rabbimiz bizlere Ramazan ayını lütfeylemiş. Bizler şimdi bu gözle, bu ümitlerle oruç ayını bekliyoruz. Gelsin ki bütün bu çarpıklıklarımızı, dengesizliklerimizi düzeltelim. Gelsin ki bütün kirlerimizden arınalım.

Açlık bir insan için ne muhteşem bir terbiye ve haddini bilme yoludur.

Azgın nefislere açlıktan başka hangi şey gem vurup sakinleştirebilir ki?

Hani Rabbimiz Hazreti İsa ve Hazreti Meryem’i ilahlaştırmaya kalkışanlara seslenirken Maide Suresinde “Onların ikisi de yemek yerlerdi” buyuruyor. Kendi zatını anlatırken de “O herkese yedirir fakat kendisine yedirilmez” buyuruyor. Yani oruç insana insan olduğunu, Allah (cc)’ın da Allah (cc) olduğunu bildirir. Özellikle şu uzun yaz günlerinde.

Düşünebiliyor musunuz? Akşam daha ne zaman olacak, iftar saati ne zaman gelecek diye durmadan bir güneşe bakan bir saate bakıp bekleşen insanlar için bu ne muhteşem bir acziyet fotoğrafıdır öyle değil mi?

Tuğyan edip firavunluğa kalkışan insan nerede, susuzluktan dudakları çatlamış, gözlerinin kapaklarını bile kaldıramaz duruma gelmiş bir insan nerede? Yeltensin bakalım nasıl yeltenecekse ilahlığa. Haydi, söylesin bakalım Firavun gibi “ben sizin yüce Rabbinizim” diye. Hiç olacak şey midir?

Açlık ve susuzluk, açları ve susuzları anlayabilmenin, açlara ve susuzlara yönelip onlara el uzatmanın en etkin yoludur. Açları ve susuzları ancak aç ve susuz kalanlar anlayabilir. Bir atasözümüz var: ”Paşanın karnı tok olunca: Orduya bir somun yeter dermiş.” Tok olan acın halinden kesinlikle anlamaz.

Bir insan için açlık ve susuzluk Allah (cc) Teâlâ’yı kabullenmenin, O’nun yüceliğinin tartışmasızlığın muhteşem bir delilidir. Böyle olunca insan için çok büyük bir rahmettir Ramazan.

Ve Ramazan Kur’an ayıdır, Kur’an’la yoğunlaşma ayıdır, Kur’an’ı her şeyin önüne geçirerek kendimiz için tek gündem yapma ayıdır. Dolayısıyla insanın tam anlamıyla Allah (cc) ile beraber olabilme ayı, O’na en yakın olabilme ayıdır.

Bugüne kadar ömrümüzün tamamında kaç Ramazan yaşadık ve bunları ne kadar ve nasıl değerlendirdik, şöyle bir gözümüzün önüne getirmeliyiz. Bilmem ki bir daha kavuşabilecek miyiz Ramazana.

Bu düşünceyle Ramazan için çok etkili bir program yapmalıyız. Birçok şeyden elimizi çekmeliyiz ve kendimizi ciddi bir arınmaya tabi tutmalıyız.

Ramazan’ı ciddi anlamda ihya edebilmek için ağır ve yorucu işlerde çalışanlarımız mümkünse izin kullanmalıdırlar. Böyle yapmamız her şeyden önce Allah (cc) için bir fedakârlıktır, Allah (cc) bunu asla zayi etmeyecektir.

Ramazan günlerinde yine mümkün olduğu kadar az konuşmalıyız, dilimizi sadece kötü şeylerden değil, normal ve mubah bildiğimiz konulardan da uzak tutmalıyız. Çünkü yorulan bir çene ile Kur’an okumak, Allah (cc)’ı zikretmek çok zordur.

Bu anlamda Ramazana kavuşmanın huzuru ve coşkusu içindeyiz.

Hoş geldin, sefalar getirdin sultanımız.

Mehmet Göktaş / İnzar Dergisi – Temmuz 2013

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir