Zekât, Malı Temizler Toplumsal Huzuru Sağlar
İslamın beş şartından biri olan zekâtın ferdi bir ibadet olduğu gibi aynı zamanda toplumsal yönünün de olduğunu ifade eden bölgenin kanaat önderleri, zekât ibadetinin hakkıyla anlaşılıp yerine getirilmesi halinde toplumsal huzurun olacağını ve fakir ile zengin arasında sevgi ve saygının oluşacağını söyledi
M.Fatih Akgül /Doğruhaber / Batman
Ramazan ayı oruç farziyetinin yanında yardımlaşma, dertlilerin derdini azaltma, sevinçleri arttırma ayıdır. Ramazan ayında maddi durumu iyi olan müminlerin yerine getirdiği farzlardan birisi de zekâttır. Zekâtın manevi ve toplumsal önemi hakkında Doğruhaber’e konuşan bölgenin kanaat önderlerinden Âlimler Cemiyeti Genel Başkanı Molla Enver Kılıçarslan ve Batman İl Müftülüğü Din Hizmetleri ve Eğitim Şube Müdürü Mahmut Erin, İslam’ın beş şartından biri olan zekâtın, Kur’an-ı Kerîm’in 28 yerinde ve namazla birlikte emredildiğini söyledi.
İşte Mola Enver Kılıçarslan ve Mahmut Erin Hoca’nın sorularımıza verdikleri yanıtlar!
Öncelikle zekâtın fıkhi boyutunu açıklayabilir misiniz?
Molla Enver Kılıçarslan: Zekât İslam’ın beş farzından bir tanesidir. Allah, Kur’an-ı Kerim’de 28 defa zekâta değinerek, “Namaz kılın, zekâtınızı verin” buyurmaktadır. Malum, namaz Allah’a ibadet etmektir. Zekât ise fakirlerin kalp hoşluğudur. Yani Allah buyuruyor ki: “Beni tanıyın ve bana ibadet edin. Fakir ve yoksula bakın ve onların haklarını verin.” Allah, başka bir ayette Peygamber Efendimiz (SAV)’e yönelik, “Ey Muhammed! Zenginlerden zekât malını al ki onların malı temizlensin ve onlara rahmetle dua et” şeklinde hitap ediyor. Zekâtın başka bir manası ise zenginler mallarının bir kısmını fakirlere verirler ki bu malın Allah’tan geldiği unutulmasın. Allah insanları iki şeyle imtihan etmiştir. Birincisi ibadet ve ikincisi ise mal sevgisidir. Kişi eğer malından bir bölümünü karşılık beklemeden başka birine verirse o kişinin Allah sevgisi mal sevgisinin önündedir. Yok, eğer malının zekâtını vermez ise kişinin mal sevgisi öne geçmiştir ki bu insan imtihanı da kaybetmiş olur.
Mahmut Erin: Zekât, Allah’ın Müslüman zenginlere farz kıldığı bir farizadır ve İslam’ın beş şartından birisidir. Bu zekâtın verilmesiyle zenginler cimrilikten kurtularak cömertçe davranmaya teşvik edilmiş olurlar. Çünkü insanların eli vermeye alışkın değildir ama verdikçe eli alışır. Kişi zekât ve sadaka verdikçe hem eli bollaşır ve cimrilikten kurtulur hem de fakir fukaraya bu malı vermek suretiyle gönlünü hoş etmiş olur. Bunun da manevi boyutu çok yüksektir.
HESABI DİKKATLİ YAPMAK GEREKİYOR
Zekât sorumluluğunu yerine getirmek isteyen Müslümanlar nelere dikkat etmelidirler?
Mahmut Erin: Allah, zekâtı değişik mallara koymuştur. Hayvanların zekâtı var, ticaret malının zekâtı var, altın ve gümüşün zekâtı var ve kullanılan paranın zekâtı var. Allah, bütün bu sayılan mal ve paranın belli bir miktarını zekât olarak farz kılmıştır. Hayvanların, ekinlerin, ticaret malının, paranın, altın veya gümüşün zekâtının ayrı ayrı düşünülmesi gerekiyor. Zekât sadece Ramazan’da verilen bir fariza değildir. Malının üzerinden bir yıl geçtiği takdirde zekât verdiği gün hangi güne denk geliyorsa o gün itibariyle zekât farz kılınır. Ama zekâtı aceleye getirmek suretiyle Ramazan’dan sonra zekât günü gelen kimse isterse Ramazan ayında da verebilir. Ticaret malını verirken bir insan kendi dükkândaki tüm malını hesaplayacak. Diyelim ki 40 bin TL malı var. Ama o ticaretten kaynaklanan, daha parasını vermediği mal var. O parasını vermediği malı düşürecek ve alacaklarını da katmak suretiyle hesaplayıp 40’ta birini yani yüzde 2 buçuğunu zekât olarak fakire dağıtacak. Aynı şekilde elinde bir miktar para veya altın nisaba gelmişse yani nisap dediğimiz 84 grama ulaşmışsa elinde para, altın veya gümüş birikmiş ve üzerinde bir yıl geçmişse bunun zekâtını hesaplayarak 40’ta bir veya yüzde 2 buçuğunu zekât olarak vermesi gerekir.
SADAKA ÖMRÜ UZATIR
Zekât vermenin manevi boyutunu anlatır mısınız? Zekât veya sadaka veren bir insan nasıl bir halet-i ruhiye içerisine girer?
Molla Enver Kılıçarslan: Zekâtın hikmetlerinden biri de fakirin zengine dua etmesi ve fakirin kalbinde olan kin ve hasedin yok olmasıdır. Eğer ki zengin kişi keyif ve sefa sürerse ve fakir de fakirliğin içinde yoksulluk çekerse bu fakirin kalbinde, zengine karşı kin ve hased oluşur. Aralarında sulh oluşması için Allah, zekâtı ümmetin zenginlerine farz kıldı. Amaç, fakirler zenginlere dua etsin ve onların malına bereket girsin. Peygamberimiz (SAV) bir hadisinde “Sadaka malın bereketidir. Sadaka, ömrü uzatır, belaları defeder. Sadaka, malı korur. Sadaka vererek hastalarınızın tedavisine sebep olun” buyuruyor. Bir başka hadis-i şerifte Peygamberimiz, “Siz eğer ki bir lokma dahi Allah yolunda sadaka verirseniz o sadakayı Allah kendi eliyle sizden alıyor ve kıyamet günü Allah, o lokmanızın sevabını bir Uhud Dağı gibi büyük yapıp mükâfatını size verir” diyor.
Zekâtın toplumsal etkisinden söz edebilir misiniz?
Molla Enver Kılıçarslan: Her sabah görevli meleklerden biri “Allah’ım kim kendi malını verirse sen de o malın yerini doldur” diye dua ederken bir diğeri ise “Allah’ım kim kendi malından sadaka çıkarıp vermezse malını telef et” şeklinde beddua eder. Malumdur meleklerin dua ve bedduaları makbuldür. O yüzden sadaka mal bereketidir, ömür bereketidir ve belaları defeder. Bir hadiste Peygamberimiz, “Malınızı zekâtla koruyun” diye buyuruyor. Peygamberimiz zekât konusunda insanları uyararak “Bir memlekette zekât verilmiyorsa, faiz yeniyor ve fuhuş yapılıyorsa Allah, belayı ve musibeti o memlekete gönderir” diyor. O yüzden insanın katiyen bilmesi gerekir ki bu mal, Allah’ındır. Bizler de Allah yolunda zekâtlarımızı fakirlere vermeliyiz. Zekât vermedeki en büyük hayır Ramazan ayındadır. Sahabeler, “Peygamberimiz, Ramazan ayında rüzgârda yağan yağmur gibiydi” demişlerdir. Peygamberimiz her zaman cömertti. Fakat Ramazan ayında bir başka cömertti. O yüzden Ramazan ayındaki bir farz 70 farza ve bir sünnet 70 sünnete bedeldir. Müslümanlar Ramazan ayında ellerinden geldikçe zekâtlarını versinler. Zekâtları yoksa dahi sünnet olan sadakalarını versinler. Allah, şimdiden yapacağımız zekât ve ibadetlerimizi kabul etsin.
Mahmut Erin: Zekâtın toplumsal faydaları çoktur. Fakir ve fukaraların zenginlere karşı kin duyguları oluşabiliyor. Kendileri fakirlik içerisindeyken zenginleri gördükçe onlara karşı ister istemez bir kin, nefret ve çekememezlik duygusuna kapılırlar. Ancak zengin olan bir insan zekâtını hesaplayıp o fakirlik içerisinde olan yoksula dağıttığı takdirde hem onların gönlünü almış olur hem o fakirin o zengine karşı sevgi ve saygısı artar. Böylece bu, toplumda anarşiyi ve terörü engeller. Zekât, hoşnutsuzluğu ve kaosu engelleyen en güzel müessesedir. Zenginler kendi zekâtını zamanında fakir ve fukaraya verdiği zaman o fakirin zengine karşı hiçbir kin ve nefret duygusu kalmaz. Bilakis o kin ve nefretin yeri, sevgi ve saygı olur. Zekât vermek toplumsal barışa en büyük katkıyı sağlar. Toplumsal barışı istiyorsak gerçekten zekâtı iyice işlemek lazımdır. Zamanında zekâtı verdiğimiz takdirde fakir ve fukaranın gönlü alınmış olur. Zenginler ile fakirlerin arasındaki o uçurum asgariye iner, nefret ve kin duyguları sevgi ve saygıya dönüşür.