• DOLAR 34.347
  • EURO 37.411
  • ALTIN 3014.384
  • ...
Allah’tan uzak olan insanların üç vasfı - Şu üç türlü insan Allah'tan uzaktır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Allah’tan Uzak Olan İnsanların Üç Vasfı

Allah’tan uzak olan insanların üç vasfı şöyle anlatılır…

Şu üç türlü insan, Allah’tan uzaktır:

⇒ Rahatlarını hesaplayarak hizmetten kaçanlar.
⇒ Hassas olduklarını öne sürerek ıztırap ve sefâletlerin civârına yaklaşmayanlar,
⇒ Zâlimler ve gâfiller topluluğu ile beraber olanlar.
Müʼmin, israf ve pintiliğin zıddına, kalbindeki îmânın seviyesi nisbetinde bol bol infâk edecek. Yani imkânı olan Müslüman, çok kazanmaya ve çok infâk etmeye gayret gösterecek. Zira Kurʼân-ı Kerîmʼde 200 küsur yerde “infak” vazifemiz hatırlatılıyor. Hadîs-i şerîfte de:

“Veren el, alan elden hayırlıdır.”[1] buyrularak infâk edebilecek bir müʼmin olmak, teşvik ediliyor.

Bununla birlikte, takvâ sahibi bir müʼmin, her yeni güne başlarken vicdânı ona sorar:

“Bugün Cenâb-ı Hak sana ömür takviminden yeni bir yaprak açtı. Bugünkü mesâinde ne kadar kendine, ne kadar kendinin dışındakilere çalışacaksın? Allah, nîmetlerini sana bol bol ihsân etti, fakat falana vermedi. Demek ki onu sana zimmetli kıldı…”

MALDA ÜÇ ORTAK VARDIR
Ebû Zer -radıyallâhu anh-’ın şu sözleri de ne kadar mânidardır:

Bir malda üç ortak vardır. Birincisi mal sahibi, yani sen, ikincisi kaderdir. O, hayır mı, yoksa felâket ve ölüm gibi şer mi getireceğini sana sormaz. Üçüncüsü mîrasçıdır. O da bir an önce başını toprağa koymanı bekler, ölünce malını alır götürür, sen de hesâbını verirsin. Eğer gücün yeterse, sen bu üç ortağın en âcizi olma! (En doğrusu, sağlığında kendi elinle infâk etmendir)...” (Ebû Nuaym, Hilye, I, 163)

Zira âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak:

“Allâhʼın sana ihsân ettiği gibi, sen de (insanlara) ihsanda bulun!” (el-Kasas, 77) buyuruyor.

Bu sebeple kâmil bir müʼmin, diğergâm bir gönülle mahlûkâta yönelerek onların ihtiyaç ve noksanlıklarını şefkat ve merhametle telâfî etmekten kendini dâimâ mes’ûl görür.

Dipnot: [1] Buhârî, Vesâyâ, 9; Vâkıdî, III, 945. İslam ve İhsan

Zulüm ve Zalimler ile ilgili ayetler
► (Hatırlayın!) Hani Rabbi, İbrahim’i bazı kelimelerle/olaylarla imtihan etmişti de İbrahim imtihanı (başarıyla) tamamlamıştı. (Allah) demişti ki: “Seni insanlara imam yapacağım.” (İbrahim) demişti ki: “Soyumdan gelenleri de (imam yap).” (Allah) demişti ki: “Benim bu sözüm zalimler için geçerli değildir.” (2/Bakara 124)

► Allah’ın kendisine mülk vermesi sebebiyle Rabbi hakkında İbrahim’le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim demişti ki: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür.” Demişti ki: “Ben de diriltip öldürürüm.” (Bu cevap üzerine) İbrahim demişti ki: “Allah Güneş’i doğudan getirir; sen de batıdan getir (bakalım).” (Bu hüccet karşısında) kâfir afalladı. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (2/Bakara 258)

► Şüphesiz ki kâfir olan ve zulmedenleri, Allah bağışlayacak ve onları bir yola hidayet edecek değildir. (4/Nisâ 168)

► (Onları ileteceği tek yol) içinde ebedî kalacakları cehennem yoludur. Ve bu, Allah’a kolaydır. (4/Nisâ 169)

► (Tevrat’ta) onlara şöyle farz kıldık: Nefse karşılık nefis, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamalarda kısas vardır. Kim de (kısas hakkını) sadaka olarak bağışlarsa (günahları) için kefaret olur. Her kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse (onlar) zalimlerin ta kendileridir. (5/Mâide 45)

► Allah’a yalan uydurarak iftira eden ve O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki o zalimler, kurtuluşa ermezler. (6/En'âm 21)

► İşledikleri (kötülüklerden) ötürü, zalimlerden kimini kimine veli/dost/yönetici/tabi yaparız. (6/En'âm 129)

► De ki: “Ey kavmim! Yapabileceğinizi yapın. Ben de elimden geleni yapacağım. (Güzel) akıbetin/sonun kime ait olduğunu pek yakında bileceksiniz/anlayacaksınız. Şüphesiz o zalimler kurtuluşa ermezler.” (6/En'âm 135)

► Cennetlikler, cehennemliklere seslenir: “Rabbimizin bize vadettiğinin hak olduğunu bulduk. Siz de Rabbinizin (size olan azap) vaadinin hak olduğunu buldunuz mu?” (Onlar:) “Evet.” der. (Bunun üzerine) aralarından bir münadi: “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun.” diye seslenir. (7/A'râf 44)

► Binasını/mescidini, takva üzerine ve Allah rızasını (gözeterek) tesis eden mi daha hayırlıdır; yoksa, binasını yıkılmaya yüz tutmuş, bir uçurumun kenarına kurup o yerle birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanacak olan mı? Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (9/Tevbe 109)

Ayet, yeryüzünde bulunan mescidleri “Takva” ve “Dırar” mescidleri olarak iki kısma ayırmıştır:

Takva mescidleri; içinde yalnızca Allah’a (cc) kulluk edilen, hiçbir şeyin O’na ortak koşulmadığı (9/Tevbe, 107-109), yalnızca Allah’ın (cc) adının anılıp yüceltildiği (24/Nûr, 36), içinde Allah’ın (cc) nur ve hidayeti olan vahyin okunduğu (24/Nûr, 35), müminlerin dünya hayatının kirinden arındığı (24/Nûr, 37) yapılardır.

Dırar mescidleri; müminlere zarar vermek, küfrü yaygınlaştırmak, müminleri bölmek ve Allah’a (cc) savaş açmış mücrimlerin karargâh olarak kullanması için inşa edilen ve adına “mescid” denen yapılardır.

Bugün, Allah’ın (cc) yasalarını yürürlükten kaldıran, tevhide ve muvahhidlere düşmanlık eden, zan, hurafe ve menkıbeyi din kaynağı kılmaya çalışan sistemlerin bir yandan İslam’a savaş açması, öte yandan ısrarla mescid inşa etmesi üzerinde dikkatle düşünülmelidir.

► Allah’a yalan uydurarak iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar Rablerine arz olunurlar. Şahitler: “Bunlar Allah’a karşı yalan söyleyenlerdendir.” derler. “Dikkat edin! Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.” (derler.) (11/Hûd 18)

► Biz, onlara zulmetmemiştik; fakat onlar, kendilerine zulmetmekteydiler. Rabbinin (helaka dair) emri geldiğinde, Allah’ı bırakıp da dua ettikleri ilahlarının onlara hiçbir faydası olmamıştı. (Evet,) onlara yıkım ve hasardan başka bir katkıları olmamıştı. (11/Hûd 101)

► Rabbinin zulmeden beldeleri yakalaması da işte böyledir. Şüphesiz ki O’nun yakalaması can yakıcı, çetindir. (11/Hûd 102)

► Evinde kaldığı kadın onu elde etmek istemiş, kapıları üst üste kilitleyip de: “Senin için hazırlandım, gelsene.” demişti. “Allah’a sığınırım. Çünkü o/kocan benim efendimdir, bana iyi bakmıştır. Şüphesiz ki (iyiliğe kötülükle karşılık veren) o zalimler kurtuluşa ermezler.” demişti. (12/Yûsuf 23)

► Allah, iman edenleri dünya hayatında da ahirette de sabit sözle (Lailaheillallah) sapasağlam kılar. Allah zalimleri saptırır ve Allah dilediğini yapar. (14/İbrahîm 27)

24-27. ayetler hakkında:

a. Lailaheillallah (Allah’tan başka ibadeti hak eden hiçbir ilah yoktur.) kelimesi, kökleri kalpte yer etmiş, amelleri ise Allah’a (cc) yükselmiş güzel bir ağaç gibidir. Onun müminin kalbindeki tesiri o denli güçlüdür ki her daim kula faydalı olacak ameller yapmasını öğütler. Bir öğretmen gibi mümini yönlendirip yol gösterir. Madem Allah (cc) tek ilah, madem razı edilmesi gereken yalnızca O, öyleyse O’na yönel, tevbe et, O’nu sev, O’ndan kork, namaz kıl, İslam’a hizmet et...

b. Lailaheillallah (Allah’tan başka ibadeti hak eden hiçbir ilah yoktur.) kelimesi, dünyada insanı sabit kılar. Neye inandığını ve niçin inandığını bilir mümin. Şüphe ve fitne rüzgârları onun imanına zarar vermez. Konjonktüre göre din değiştirip, şartlara göre akide belirlemez... Lailaheillallah akidesi, kalbini sabit kılar.

Kabirde münafıklar: “Rabbin kim? Resûlün kim? Dinin ne?” sorularına “Ah! Bilmiyorum. İnsanlar bir şey diyordu, ben de aynısını söyledim.” dediğinde Lailaheillallah (Allah’tan başka ibadeti hak eden hiçbir ilah yoktur.) kelimesinin ehli olanlar: “Rabbim Allah (cc), dinim İslam, peygamberim Muhammed (sav).” diyecek ve sabit kalacaklardır. (Ebu Davud, 4753; Ahmed, 18534, Bera bin Azib’ten)

Şirk ise köksüzdür. Müşrik neye inandığını bilmez. Dini zandan ibarettir. Bir esas üzere karar kılamaz. İnancında ve amellerinde hep bir belirsizlik vardır. En küçük bir şüphe, akidesini yerle bir edebilir.

► Kendilerine zulmedenlerin (ve helak olanların) yurtlarına yerleşmiştiniz. Onlara neler yaptığımız size açığa çıkmıştı. Size (onların durumuna dair) örnekler de vermiştik. (Buna rağmen ahiret yurduna inanmamış, yeniden dirilişi inkâr etmiştiniz.) (14/İbrahîm 45)

► Şayet yeryüzünün tamamı ve bir o kadarı daha zalimlerin olmuş olsa, Kıyamet Günü'nün kötü azabından (kurtulmak için) onu feda ederlerdi. (Çünkü o gün) hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından açığa çıkarılacak. (39/Zümer 47)

Ahirete inanmayanlar ahiretin hak olduğunu; putların şefaatini bekleyenler putların şefaat etmediğini; seçkin olduğuna inananlar azap ehli olduklarını görecekler...

► Kötülüğün karşılığı, misli ile kötülüktür. Kim de (haksızlığa uğramasına rağmen) affeder ve ıslah ederse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki O, zalimleri sevmez. (42/Şûrâ 40)

bk. 4/Nisâ, 148

► De ki: “Görüşünüz nedir? (Söyler misiniz?) Şayet (o Kur’ân) Allah’ın katındansa ve siz de onu inkâr etmişseniz; İsrailoğullarından bir şahit, onun bir benzeri üzerine şahitlik edip iman etmiş ve siz de büyüklenmişseniz (o takdirde sizden daha sapık kim olabilir)?” Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez. (46/Ahkâf 10)

Bu haberler de ilginizi çekebilir