Türkiye Aile Meclisi: Medeni kanun inanç ve değerlerimize göre yeniden düzenlenmeli
Türkiye Aile Meclisi Başkan Yardımcısı Hukukçu Mehmet Yaman, kanunlarla ülkenin inanç ve ahlaki değerleri ötelenerek bunun yerine batı kültüründen esinlenerek meydana getirilen hukuk düzenlerinin yerleştirilmeye çalıştırıldığını belirtti.
Yaman, 743 sayılı Medeni Kanunu'nun yürürlükten kaldırılışının 20'nci yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.
Yaman, Türk Medeni Kanunu adıyla Müslüman halka dayatılan ve 17 Şubat 1926'da İsviçre'nin katolik bir kantonundan kopyala yapıştır yoluyla Türkiye'ye getirilen kanunun 75 yıl boyunca yürürlükte kaldığını hatırlattı.
1 Ocak 2002 yılında yürürlükten kaldırılan Medeni Kanun'un, 'zamanın şartlarına göre yenilendi' tezinin bilimsel verilerle desteklenemediğini söyleyen Yaman, "Bugünkü Medeni Kanun ile ülkemizde uzunca bir müddettir tarihi birikim, inanç ve ahlaki değerlerimizle, kültürel varlıklarımıza aykırı bir biçimde batının netameli yasalarını sosyal ve aile kurumlarımıza uyarlamaya çalışan önemli bazı değişiklikler yapıldı. Kanunlarla da adeta bizim tarihi birikimlerimiz, inanç ve ahlaki değerlerimiz ötelenerek bunun yerine batı kültüründen esinlenerek meydana getirilen hukuk düzenlerinin yerleştirilmeye çalıştırıldığını görüyoruz." dedi.
"Genç evliliklerin teşvik edilmesini teklif ediyoruz"
Yaman, "Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse mahkeme yoluyla cinsiyetini değiştirebilir. Allah-u Teâlâ'nın yarattığı bitkiler, hayvanlar ve insanlarla alakalı erkek ve dişi unsurlarıyla yarattığı tüm canlılarda eğer istiyorlarsa cinsiyetini değiştirebilirler, demek suretiyle bizim inanç sistemimize aykırı bir anlayışı, Medeni Kanun'umuzun 40'ıncı maddesine yerleştirmişiz. Medeni Kanun'un 126'ncı maddesine göre küçükler yasal temsilcileri izniyle evlenebilirler diyor ama buna rağmen bugün velisinin iznine dayalı olarak resmi kurumdan aldığı evlilik cüzdanı elinde olmasına rağmen gençler cezaevinde en az 10 yıl yatıyorlar. Medeni Kanun'un 126'ncı maddesinde küçüklerin yasal temsilcilerinin izni ile evlenebilmelerine müsaade ettiği halde ceza kanunumuzda bu suç haline getirilmiştir. Ceza kanunundaki bu suçun ortadan kaldırılmasını ve Medeni Kanun'un 126'ncı maddesine uygun hale getirilmesini, 64 yıldır uygulanan yaş kriterlerinin uygulanmasını, genç evliliklerin bırak yasaklanmasını; teşvik edilmesini teklif ediyoruz. Fuhuş, zina, teşhircilik, ensest çok eşlilik ve genç evlilik yasaklanması fıtrata, Allah'a harb ilanıdır." diye belirtti.
Ensest ilişkilerinin cezalandırılmasıyla alakalı ceza yasasında yeterli bir madde olmadığını belirten Yaman, şunları kaydetti:
129'uncu maddesinde evlenme engelleri sayılmış. Evlenme engelleri içerinde alt soy ve üst soy kişilerle evlilik yasaklanmış. Ama aile içerinde bu yakın akrabalar arasındaki zinanın ensest ilişkilerinin cezalandırılmasıyla alakalı ceza yasamızda yeterli bir madde yoktur. Ceza yasalarımızda eksik bulunan bu hususun da madde ilave edilmek suretiyle ensest ilişkiler cezalandırılmalıdır. Medeni Kanun'unun 130'uncu maddesinde tek evlilik esası getirilmiş. Ancak uygulamada bayan ve erkeklerin karşılıklı iradeleri ile herhangi bir zorlama olmaksızın kendi iradeleri ile bir araya gelip evlilik hayatı yaşamaları ve ortak ev arkadaşlığı partnerlik zina/fuhuş yapmaları serbest. Yani kişi evli ise ikinci bir kadınla ya da üçüncü bir kadınla tekrar evlilik hayatı kurup ayrı bir mekanda ortak ev arkadaşı olarak kalabiliyor. Ceza yasası buna müsait ve bu zina oluşturmuyor. Ancak bu birlikteliklerden oluşan çocuklar bu beraberlikten meydana gelen hukuk allak bullak edilmiş. Çocukların nesebi sahih olarak görülmüyor. Sahipsiz kalıyor ve bu birliktelikle ikinci evlilik ya da üçüncü evlilik dediğimiz bayanların ekonomik ve sosyal hakları garantiye alınmıyor. Bu konu ile de alakalı bir gelişimin Medeni Kanun'umuzda yapılması gerekli.
"Kusurlu her kimse maddi tazminatı ödeyen erkek tazminatı alan da kadın oluyor"
Nafaka ile ilgili de bilgi veren Yaman, "174'üncü maddesinde taraflar daha kusursuz ya da az kusurlu olmak kaydıyla maddi tazminat isteyebilir. Uygulamada taraflar yerine kadın alıyor. Maddi tazminatı ödeyen erkek tazminatı alan da kadın oluyor. Uygulamanın bu şekilde gelişmesini önleyecek tedbirlerin alınması gerekiyor. Medeni Kanun'umuzun 175'inci maddesinin birinci fırkasında ayrılmakla yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak şartıyla karşı tarafın maddi gücüne süresiz olarak nafaka isteyebilir. Bu uygulama da erkek aleyhine geliştiriliyor. Kadın erkekten daha ağır kusurlu olmamak kaydıyla süresiz nafaka isteyebilir ama hakim süresiz nafaka kararı vermek zorunda değil. Ama süresiz istediği için hakim de süresiz olarak nafakaya karar veriyor. Yargıtay da bunu süresiz olarak kabul ediyor. Oysa bu, iki açıdan mevzuatımıza aykırıdır. Anayasamızın 17'nci maddesi diyor ki; herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Asgari ücret ile çalışan bir erkeğe nafaka olarak verilen bazı kararlar var ki aldığı askeri ücretinin 2-3 katı nafaka ödemek ve bunu da ömür boyu ödemekle yükümlü tutuluyor. Süresiz nafakaya çözüm TMK 364'te var. Üst ve alt soy nafaka ödemekle yükümlü maddesini işletirsek arabuluculuk yapmış oluruz ve boşanmaları engelleyebiliriz." dedi. (İLKHA)