İstanbul Üniversitesinde Yaşananlar ve Sonrası
Bildiğiniz üzere Dicle Üniversitesinde yaşanan saldırılardan sonra olaylar sol gruplar tarafından diğer üniversitelere taşınmak istenmişti.
Bildiğiniz üzere Dicle Üniversitesi’nde yaşanan saldırılardan sonra olaylar sol gruplar tarafından diğer üniversitelere taşınmak istenmişti. İstanbul Üniversitesi’nde de DÜ’deki olayları bahane ederek Müslümanlara hakaret içeren bir afiş asılmış ve “Müslüman Öğrenciler” bu afişe müdahalede bulunmuştu. Özellikle İÜ’de yaşananlar, üzerinde dikkatle durulması gereken bir durumdur.
İstanbul Üniversitesi’ndeki Müslüman Öğrenciler’in bu duyarlılığı Müslümanlar arasındaki dayanışma açısından oldukça sevindirici bir gelişmeydi. Ama gelin görün ki bazı İslami çevrelerin bu duyarlılığı göstermek bir yana Müslüman Öğrenciler’in bu dayanışmasını hemen “bir şeylere alet olma” “karanlık güçlerin ekmeğine yağ sürme” gibi oldukça basit ve sığ bir perspektifle değerlendirdiklerine şahit olduk. İÜ’de yaşananlar kimin Müslümanların dostluğunu önemsediğine, kimin yalanı siyasetinin temel taşı yaptığına dair ipuçlarını sunması açısından da gayet büyük bir önem taşımaktaydı.
Üniversite siyasetini bilen herkes “Müslüman Gençlik”i ve onun siyaset tarzını az-çok bilir. Müslüman Öğrenciler 1980’lerin ortalarından beri İslam’a ve İslami değerlere yapılan her hakarete, inancı gereği müdahalede bulunur. Bunun doğal sonucu olarak DÜ’deki olayları bahane edip Müslümanlara hakaret edenlere de gerekli müdahalede bulundular. Ama gelin görün ki duyarlılığını yitirmiş bazı kesimler hemen telaşa kapılıp bunların çözüm sürecini baltalamaya yönelik işler olduğunu peşinen söyleyiverdi. Gelin filmi geri saralım. Çözüm süreci kiminle kimin arasında yapılmakta? Aktörler kim? AK Parti (Devlet) ve PKK. DÜ’de kutlu doğum faaliyetlerini engellemeye çalışan ve dört öğrenciyi bıçakla yaralayanlar kim? PKK’ya yakın gençler. Yani sürecin aktörlerinden biri. Süreci birlikte götürenlerden biri süreçle ilgisiz kesimlere saldırıyor, bu kesimler tepki veriyor ve saldırıya uğrayanlara denilen şu: Çözüm sürecini baltalamayın!
Çözüm sürecini baltalayan kim?
Gayet açık değil mi?
Bu PKK’nın bildik siyasetidir. Ama gelin görün ki kendini AK Parti’ye eklemlemiş bazı çevreler, saldırıya uğrayan Müslümanlarla bir arada olacakları yerde Müslümanları savunan gençlere üstü kapalı “çözüm sürecini baltalamayın” demekte.
Müslüman Öğrenciler’in tepkisi aslında öğrenci hareketlerine aşina herkes için makul karşılanabilecek bir tepkiydi. Her öğrenci hareketi kendi değerlerine yapılan saldırılara karşı reaksiyon gösterir. Bu, üniversite olaylarının doğasıdır. Ama gelin görün ki Türkiye’de devlet, medya ve siyasi gelenek analiz konusunda zayıf olduğundan analizini sağlıklı yapamadıkları noktalarda komplolara, “karanlık ilişkiler” söylemine ve yalanlara başvurmayı kolaylıkla siyaset olarak benimseyebiliyorlar. İşte Türkiye’nin bu güdük siyasi atmosferinde Müslüman Öğrenciler’in Müslümanlarla dayanışma adına yaptığı eylemler kolaylıkla “çözüm sürecini sekteye uğratma” girdabına sürüklenebiliyor. Aslında bu trajikomik durum özelde Türkiye’deki İslami kesimlerin siyaset üretme becerisinin oldukça düşük olduğunu göstermesi bakımından da dikkate değerdir. İÜ’deki olaylar ve “Müslüman Öğrenciler’in göstermiş olduğu geleneksel duyarlılık Türkiye’deki İslami kesimlerin kendilerine bu pencereden tekrar bakmalarına bir vesile olabilir belki. Bakalım bundan gerekli dersleri çıkarabilecek miyiz?
İÜ’lü bir öğrenci