• DOLAR 32.446
  • EURO 34.737
  • ALTIN 2440.848
  • ...
Hizbullah Arşivi Günyüzüne Çıkar mı? - 1
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İlk başta ilgili haberin bazı bölümlerine bakalım.

"Beykoz`daki operasyon sırasında Hizbullah yöneticileri Edip Gümüş ve Cemal Tutar`ın imha etmeye çalıştığı arşivin büyük bölümü kurtarılmıştı. Buna rağmen dava dosyasına eklemediği arşiv için yargılamanın yapıldığı mahkeme defalarca İstanbul Emniyet Müdürlüğü`ne müzekkere yazdı. Her duruşmada tekrar edilen müzekkereye rağmen Hizbullah arşivi mahkemeye gönderilmedi. Hizbullah arşiviyle ilgili 13 yıl sonra harekete geçen savcılık `yargıdan delil saklama` saikiyle dönemin emniyet yetkilileri hakkında inceleme başlattı. Mahkemenin talebine rağmen emniyetin yargılama sürecinde göndermediği Hizbullah arşivinin akıbeti o günden bu yana bilinmiyor.”

Haberin en dikkat çekici bölümü ise, savcılığın arşivin peşine düşme nedenine ilişkindi. O da gazetede şu cümlelerle yer almaktaydı:

"Hizbullah ile ilgili bilinmeyenlerin yer aldığı belirtilen arşivde örgütün bağlantıları ve finans kaynaklarına yönelik ciddi bilgilerin de yer aldığı ifade ediliyor. İncelemeye alınan isimlerden birinin ise adı 28 Şubat post-modern darbe sürecinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü`nde yaptığı işkencelerle anılan Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Adil Serdar Saçan olduğu öğrenildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı`nın başlattığı inceleme neticesinde soruşturma açılıp açılmamasına karar verilecek.”

Açıkça belirtmek gerekir ki, Hizbullah arşivinin mahkemelerden, dolayısıyla kamuoyundan özenle saklanan çok önemli bir bölümü, devlet adına faaliyet gösteren karanlık çetelerin, 1990 ile 2000 yılları arasındaki zaman dilimine tekabül eden ve devletin karanlık hafızası niteliğindeki gerçek tarihinin de arşivi niteliğindedir.

Arşivden sanık ve sanık avukatlarının on yıllarca süren yargılama esnasındaki ısrarlı taleplerine binaen mahkemelerin yazdıkları müzekkere yazılarına rağmen Emniyet birimlerinin göndermek zorunda kaldıkları "kırıntı” niteliğindeki çok az bilgiler bile karanlık hafızanın kapısının aralamasında önemli rol oynamıştı.


Ancak devletin karanlık hafızasına ışık tutacak nitelikte olmasına karşın mahkemelere gönderilen çok cüzi bir kısım bile medyaya karartmasına maruz kaldığı gibi, bu bilgilerde kimlikleri ve konumları açıkça yer almasına karşın karanlık faaliyetlerin aktörleri hakkında hiçbir işlemin yapılmaması da manidardı.

Bu arşivde neler vardı?

Karanlık diye tabir edilen çetevari örgütlenmeler nasıl hareket ederdi?

Hangi kurumlarca himaye ediliyorlardı?

Bağlantıları, hareket tarzları, kirli metotları, enteresan bağlantıları, finans kaynakları, sızma ve operasyon teknikleri nelerdi?


O dönemde bölgede çokça konuşulmasına rağmen bu karanlık yapı belki de ilk defa ciddi bir şekilde deşifre edilip deyim yerindeyse kayıt altına alınmıştı. Ve tutulan bu kayıt, Hizbullah arşivinin önemli bir bölümünü oluşturduğu gibi, bu arşivin mahkemelerden ve kamuoyundan saklanmasının da en öncelikli sebebiydi.

Açıkçası bu arşivi mahkemelerden ve dolayısıyla kamuoyundan özenle saklayanlar, aslında kendilerini korumaya alma telaşıyla hareket ediyorlardı.


Arşivin içeriğiyle ilgili yine de kayıtlara geçip medyaya şu ya da bu şekilde sızan bilgilerin yanında sızmayan bölümlerin de çok önemli bilgiler içerdiğini belirterek, bu yazımızda Hizbullah arşivinin savcılıkça gün yüzüne çıkarma ihtimali ve arşivin hangi odaklarca saklandığı üzerinde durmaya çalışacağız.

Ergenekon sürecinde, mahkemelerden bile esirgenen Hizbullah arşivinden bazı bölümler, Hizbullah`ı Ergenekonlaştırma operasyonları kapsamında medyaya servis edildiğini biliyoruz. Bunun yanında Elazığ İhya-Der operasyonunda delil üretmeye dönük yine arşivden bazı belge ve CD`lerin dernek binasına yerleştirilerek operasyonun komplo boyutuna vardırıldığını da biliyoruz.


Aslında bu durum, o dönemde çetevari faaliyetlerin aktörlerinin, arşivi kendi selametleri açısından korumaya aldığı gerçeğini göstermesinin yanında, arşivin elde edilen önemli bölümlerinin de şu anda aynı çete tarafından korunduğunu da gösteriyor.
Bu durumda savcılık, istese bile her döneme damga vurmayı başaran faal durumdaki çeteye rağmen arşive ulaşıp gerekli tahkikatları yapmayı başarabilir mi? Sorusu kendini ele veriyor.

Hemen belirtelim ki, çok zor. İlk nedeni, çetelerden arşiv koparmanın zorluğu olsa da ikinci neden, belki de ilk nedenin de önüne geçiyor.

Haberin ayrıntısı dikkatinizi çekmiştir. Savcılığın arşiv incelemesi, "Örgütün bağlantıları ve finans kaynaklarına yönelik ciddi bilgiler” üzerinden yapılmakta. İkinci ayrıntı ise, Adil Serdar Saçan gibi bazı bürokratların iplerinin çekilmek istenmesinde arşiv saklamanın bir vesile kılınmak istenmesi.

İşte bu öncü dürtüler, bambaşka detaylar içeren arşivin bugüne kadar savcıların boylarının ölçüsünü aştığını, bundan sonra da aşacağını göstermektedir. Zaten "karanlık yapılarla hesaplaşma” adı altında yürütülen Ergenekon operasyonlarında gelinen can alıcı nokta, karanlığı aydınlatmak yerine karanlık dönemin aktörlerinden kontrol dışına çıkanların açığa düşürülüp iplerinin çekilmesi ile sınırlı kalmamış mıdır?

Tüm bunlara ve mahkemelerden özenle korunmasına rağmen arşivi kendi selametleri açısından saklama gereği duyanlar kimlerdir?

Hangi organlar, mahkeme ve kamuoyundan saklarken çetevari yöntemlerle Hizbullah arşivini sağa sola peşkeş çekme gereği duymaktadır?

Arşivin gün yüzüne çıkmadığı bazı bölümleri üzerinden yapılan bazı ilginç değerlendirmelerle ortaya çıkan tablo, kimlerin hala bu yapının aktif elemanı olduklarını göstermektedir?

Alakasız gibi görünen bazı spekülatörlerin gün yüzüne çıkmamış arşiv bilgileri üzerinden ilginç değerlendirmeler yapmaları ne anlama gelmektedir?

Dönemin kelli felli Emniyet bürokratları, arşivin önemli bölümlerini hangi evde, kimin bilgisayarına yükleyerek ortaklaşa değerlendirme gereği duymuşlardır?

Aynı kişinin evinde ve bilgisayarında daha önce medyaya servis edilen MGV ve Refah partililerin kasetlerinin ne işi vardı? Bu şahıs şu anda Silivri`de olmasını neye bağlamaktadır?


Çeteyi oluşturan "Heyet” kimlerden oluşuyor? "Heyet”in "Aksaçlı”sı kim? Türkiye Kurtlar Vadisi mi? Ya da Kurtlar Vadisi`ndeki derin entrikaların esin kaynağı gerçek midir?

Devamında buluşmak dileğiyle…

Mustafa Başaran
www.dogruhaber.com.tr

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir