• DOLAR 32.51
  • EURO 34.832
  • ALTIN 2491.2
  • ...
İmralı`nın Birazcık Ötesi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

"İyi mi olacak" derseniz, hiç kuşkusuz silahların realiteleri gölgelediği, her iki tarafın da ham hayallerle geleceği belirsizliğe mahkum ettiği fiili durumun ortadan kalkması adına iyimser olmak en mantıklısı.

Kan kokusunun olmadığı bir diyarda maskeli siyasal tarzlar yerine toplumsal realitelerin ön plana çıkacağı bir yalın ortamın oluşması adına iyimserlik yine en iyisi.

İki tarafın anlaşmaya yakın olmasının gerçek anlamda ne oranda seyrettiği konusunda, sürecin gizli-kapaklı olması nedeniyle çok da isabetli tahminler yürütmek zor olsa da, piyasaya kontrollü olarak sürülen bazı bilgi kırıntıları, &`;bu kez olacak” dedirtecek bir yaklaşım tarzını daha fazla belirgin kılıyor.

Tarafların anlaşması demek, her iki tarafın ya da taraflardan birinin çatışma nedeni saydıkları "kırmızı çizgilerinden" feragat etmesi anlamına da gelmektedir. Hükümet kanadının kamuoyuna verdiği mesajlar, İmralı dışındaki PKK bileşenlerinin kaygılarıyla birlikte değerlendirildiğinde şimdilik görünen tablo, kırmızı çizgilerinden oldukça uzak adımlarla uzaklaşan tarafın PKK olduğu görüntüsü ortaya çıkıyor.

Sızdırılan tutanaklarda da ortaya çıkan duruma göre "Avrupa yerel yönetimler özerklik şartnamesi”nin Öcalan tarafından çokça önemsenmesi ve yeterli bulunması, bu noktada hükümet kanadının kamuoyuna verdiği mesajlardaki inandırıcılığını pekiştirmeye yol açıyor.

Ama yine de kanın durması, beyhude ölümlerin son bulması herkesin ortak dileği. Bu beklentiden olsa gerek, kamuoyu daha ziyade sürecin bir noktada başarı ile sonuçlanmasına kilitlenirken, "kim ne kaybetti ne kazandı” tartışması da pek gündeme girmiyor.

Aslında burada bizim de niyetimiz, henüz gizlilik derecesini aşmamış bir süreç üzerinden karanlığa küfretmek değildir. Bu nedenle sözü biraz daha farklı bir noktaya çekmek istiyoruz.

Kürt olmayı belli ideolojik kalıplara hapseden, Kürtlük, Kürdilik ya da Kürdistanilik kavramını özelleştirerek ideolojik paraleldeki grupsal yapılara armağan eden, bununla da Kürtlerin dindar kesimlerini Kürtlükten tardetmeyi marifet sayan malum bazı yaklaşımlara dikkatinizi çekmeyi hedefledik. Yani İmralı`nın birazcık ötesine uzanmaya niyetlendik.

Kürt halkı arasında dindarlaşma eğiliminin artması, dindarların belli bir noktaya gelmesi, Kürtlük üzerinde tekel oluşturanların her dem garip yaklaşımlarıyla karşılık buldu. Solculuğu neredeyse Kürt olmanın olmazsa olmazı şekline sokan kesimlerin dindar Kürtleri Kürtlük dairesinin dışına itme çabaları bazı başlıca basma kalıp ezberlerle meşrulaştırılmaya çalışılıyordu.

Hep şöyle diyorlardı: "Bağımsız Kürdistan demiyorlar… Kürtlere federasyon, özerklik vs falan öngörmüyorlar" vb.

Kendileri mi? Tüm statü çeşitlerinin her birini adeta Kürt olmanın yarışına dönüştürüyorlardı. Bağımsız Birleşik Kürdistan mı desen; Federal Kürdistan mı desen, Özerk Kürdistan mı desen, Demokratik Kürdistan mı desen… Adeta yok yoktu, müstakbel statüler kategorisinde.

Bundan hareketle İslami söylemi önemseyen Kürtler, "Kürtleri sömüren Türk-Fars-Arap ideolojisine alet olmak” yani "Kürtlere ihanet etmekle eşdeğer tutuyorlardı.

Ve emekleme dönemini yaşayan İmralı süreci… Daha doğrusu İmralı süreciyle beraber Abdullah Öcalan`dan daha fazla heyecanlanan bir çok kesimin, dindar Kürtlere etnik anlamda racon keserken Kürtlüğün tek ölçüsü olarak gördükleri statü tokuşturmasını bir tarafa bırakmış olmaları…

Şimdiye kadar ortaya çıkan tablo, İmralı sürecinin &`;Kürtlük kriterine” indirgenen hiçbir statü çeşidini barındırmadığıdır. Bağımsızlık yok… Federalizm yok… Ne demokratik ne antidemokratik Özerklik yok!

Bu durumda sadece genel kamuoyunun haklı beklentisi olan silahların susması ve kanın durması noktasındaki temennilerine eşlik etmekten başka sesleri çıkan kimseler de ortalıkta yok. Buna özellikle, bağımsızlıktan çark ettiği için Öcalan`ın hainliğini yedi düvele duyurmuş kesimleri eklemek gerekiyor. Nereye kayboldunuz? Hani vazgeçilmez ölçünüz olan statü talebiniz?

Öyle ya, dindar Kürtler size göre Arap ideolojisinin peşine takıldıkları için Kürtlükten çıkmışlardı. Öz be öz Kürt olanlar sizlerdiniz! Ağır tonda solculuk, az porsiyon Kürtlük vurgusuyla bütünleşince mi hakiki Kürt olunuyor?

İlk başta Kandil`in çekincelerine sığınarak varlığınızı hissettirmeye çalıştınız. Şimdi Kandil`in çekinceleri de hükümsüz kalınca ne yapacaksınız? Bu durumda sırtınıza geçirip kimseyle paylaşmaya yanaşmadığınız Kürtlük ölçütlerinizi nereye dökeceksiniz?

Dindar Kürtlere gelince; dün ne iseler bugün de aynı noktadadırlar. Kürt halkının haklı taleplerinin karşılanması… Hakların gaspına devam edilirse yine Kürt toplumunun ezici çoğunluğunun benimseyeceği ortak öngörüde, ortak istikamette buluşmak, ortaklaşmak. Ucu açık bir söylem ama ufku da, sınırı da bir o kadar geniş!

Mustafa Başaran
www.dogruhaber.com.tr

Bu haberler de ilginizi çekebilir