HÜDA PAR: Gazze abluka altında zor günler geçiriyor
HÜDA PAR Dış İşler Başkanlığı, Covid-19 salgını sürecinde, özellikle Gazze'de yaşananlara ilişkin açıklamalarda bulundu.
Gazze'deki Müslümanların abluka altında zor günler geçirdiğine dikkat çeken HÜDA PAR, 135 ülkeye sağlık malzemesi gönderen Türkiye'nin, Filistin'e ihtiyacı olan acil sağlık malzemelerini göndermesi ve daha fazla sorumluluk alması çağrısında bulundu.
HÜDA PAR Dış İşler Başkanlığı, dış gündem değerlendirmesi ile ilgili yazılı basın açıklamasında bulundu.
Başta DSÖ olmak üzere tüm uluslararası kuruluşları, Filistin Sağlık Bakanlığının çağrısına kulak vermeye davet eden HÜDA PAR açıklamasında, Gazze'nin, insanlık tarihinin en uzun ve acımasız ablukası altında zor günler geçirmekte olduğuna vurgu yapıldı.
HÜDA PAR açıklamasında, dünyanın en zengin ve güçlü ülkelerinin dahi Coronavirüs salgını sebebiyle sıkıntı ve zorluklar yaşarken, siyonist abluka altındaki Gazze'de insani dramın, her geçen gün daha da ağırlaştığına dikkat çekildi.
Açıklamada, "8 Aralık 2020 tarihinde Gazze bölgesindeki Sağlık Bakanlığı, test malzemelerinin bitmesi sebebiyle Gazze Merkez Laboratuvarı'nda Coronavirus test işlemlerinin durdurulduğunu açıkladı. Filistin Sağlık Bakanlığı konuyla ilgili tüm organları devreye girmeye ve test için gereken malzemelerin temini için acil yardım sağlamaya çağırdı.
Buradan başta DSÖ olmak üzere bütün uluslararası kurum ve kuruluşlara, Filistin Sağlık Bakanının çağrısına kulak verilmesini, gerekli test kitleri ve lazım olan sağlık malzemelerinin sağlanması çağrısını yapıyoruz. ABD, Çin ve İngiltere gibi ülkeler dâhil 135 ülkeye sağlık malzemesi gönderen Türkiye, Filistin'in ihtiyacı olan acil sağlık malzemeleri göndermeli ve bu konuda daha fazla sorumluluk almalıdır." ifadelerine yer verildi.
"Türkiye işgal rejimine büyükelçi atamamalıdır"
"Filistin halkının en büyük sıkıntısı siyonist rejimin varlığıdır." denilen açıklamada şöyle denildi:
Son dönemlerde katlettiği Filistinlilerin cenazelerini ailelerine vermeyerek askeri mezarlıklarda defnetmektedir. 'Topraklarını işgal ettiğin insanları öldür, cenazelerini de ailelerine teslim etme.' Bu bir insanlık suçudur. Uluslararası hukukun ihlalidir. Trump, giderayak siyonist rejimle ilişkilerin normalleştirilmesi için İslam ülkelerini şantajlarla ihanete zorlamaktadır. Bu ihanet taifesine maalesef Fas da katıldı. Hiçbir şey olmamış gibi normalleşme adımlarının atılması, Kudüs ve Filistin halkına ihanet, siyonist rejimin işlediği cürümlere ortak olmaktır. Önümüzdeki süreçte Türkiye ile siyonist rejim ilişkilerinin tekrar canlanacağı ve Tel Aviv'e yeni büyükelçinin atanacağı dillendirilmektedir. Hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanının böyle bir adım atmamasını ümit ediyoruz. Türkiye'nin böyle bir adım atması Kudüs davasına ağır bir darbe vuracaktır. Bilmek gerekir ki asıl normal; siyonist rejimle ilişkilerin tamamen sonlandırılarak Filistin halkının yanında yer almaktır.
"Fransa İslam karşıtı yasayı geri çekmeli"
Fransa tarafından İslam karşıtlığını devlet politikasına dönüştürecek olan yasa tasarısının bakanlar kurulu onayının ardından meclise sunmaya hazırlandığı hatırlatılan açıklamada, "Radikalizmle mücadele bahanesiyle Müslümanların hak ve özgürlüklerini önemli ölçüde kısıtlayan bu çalışma, birçok insan hakları kuruluşunun ve özellikle BM İnsan Hakları Konseyi'nin tepkisini çekmiştir. Ayrımcı bir zihniyetle hazırlanan tasarı, sistematik bir fişleme öngörerek Müslümanların hem sosyal hem özel yaşantılarına müdahaleyi yasalaştırmaktadır.
İfade özgürlüğü adı altında İslam'ı devletin kontrolüne almayı amaçlayan tasarı, yurtdışından din görevlilerinin gelmesini, evde eğitim yapılmasını, din işlerinin yurt dışından finanse edilmesini engellemektedir. Çocuklara evde eğitim vermek dahi izne tabi tutularak fişlenmeleri sağlanacak, bir dernek üyesinin işlediği suçlar sebebiyle dernek lağvedilebilecektir. Bununla birlikte dernekler ağır bir siyasi ve mali denetime maruz bırakılacaktır. Kadınlar için ayrı mescitlerin açılması veya mevcut mescitlerin faaliyetlerini yürütmesi yasaklanacak; yüzme havuzlarının kadınlara ve erkeklere farklı saatlerde hizmet vermesine son verilecektir.
Evlilik başvurularını da sıkı denetim altına alan hükümet, gerektiğinde savcılığın devreye girmesini sağlayarak evlenecek çiftleri psikolojik şiddete maruz bırakmaktadır. Kolluğun şüphe duyması üzerine mahkeme kararı olmadan insanlar terör suçlusu olarak fişlenebilecektir. Açıkça İslam düşmanlığı yapan ve nefret söylemleri yayan kişilerin teşhir edilmesini ağır bir suç kapsamına alan tasarı, sakıncalı bulduğu kişilerin camilerde vaaz ve hutbe vermesini, dernek yönetimlerinde yer almasını keyfi bir şekilde engelleyebilecektir."
"BM ve uluslararası insan hakları kuruluşları Fransa'nın bu tutumuna karşı harekete geçmeli"
BM ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının, Fransa'nın bu ayrımcı ve ayrıştırıcı ağır insan hakkı ihlallerine engel olmaya davet edildiği açıklamada, son olarak şu ifadelere yer verildi:
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Fransa'nın Strazburg şehrinde olduğu düşünüldüğünde bizzat Fransa'nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine en üst perdeden aykırı yasalar çıkarması düşündürücüdür. Sözleşmenin 'özel yaşama ve aile hayatına saygı', 'düşünce, din ve vicdan özgürlüğü', 'toplantı ve dernek kurma özgürlüğü', 'ayrımcılık yasağı', 'yabancıların siyasal etkinliklerinin kısıtlanması', 'evlenme hakkı' gibi temel haklar çiğnenecektir. Başta Müslüman kamuoyu olmak üzere BM ve uluslararası insan hakları kuruluşları harekete geçmeli, Fransa'nın bu ağır insan hakları ihlaline engel olmalıdır." (İLKHA)