Babasından yıllardır haber alamayan DOĞU TÜRKİSTANLI TUMARİS’İN ACI MEKTUBU
Tumaris Muhammed yıllardır babasını görmüyor. Çin zulmü altındaki Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Tumaris, babasına duyduğu hasreti bir mektupla anlattı. Duygu dolu mektup Çin zulmünü gözler önüne seriyor.
DOĞRUHABER
Doğu Türkistan zalim Kominist Çin zulmü altında yıllardır inim inim inliyor. İslami değerlere düşmanlık eden Çin, sakal bırakmayı yasaklıyor, cemaatle namaza izin vermiyor ve Müslümanları zindanlara atıyor. Ağır işkencelerden geçirdiği Doğu Türkistanlıların çocuklarını ise asimile etmek için kamplarda topluyor.
Zulümden kaçarak Türkiye’ye sığınan Tumaris Muhammed ise yıllardır babasından haber alamıyor. Babasına duyduğu özlemi Uygur Genç Kalemler Birliği ve Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesinin düzenlediği şiir gecesinde yazdığı mektupla dile getiren Tumaris, Çin zulmünü de gözler önüne serdi.
“‘CANIM KIZIM’ DEDİĞİNDE SESİNE GİZLENEN KOCAMAN SEVGİYİ HİSSETMEYELİ İKİ BUÇUK SENE OLDU”
Mektubuna öz yurdundan 13 yaşında bir çocukken ayrıldığını anlatarak başlayan Tumaris, “Babamı, akrabalarımı, arkadaşlarımı, vatanımı geride bırakıp daha iyi bir şartta eğitim almaya, aslında bu işin bahanesiydi; ben, insan gibi yaşayayım diye buraya gelmeyi tercih etmiştim. Babam hepsini önceden planlamıştı. Soranlara beni abimin yanında okutmak istediğini öne sürecekti. Gelmiştik gelmesine, memlekette kalanların bizim için verdiği fedakarlıkların ve ödedikleri bedellerin ağırlığı ölçülemezdi. Üzerimize düşenler az değildi, onların umuduyduk biz. Anlamıyordum. Tüm bunların sebebi neydi, ülkemde neden can güvenliğimiz yoktu, küçücük bir çocukken ailemden koparılıyordum, niçin? Bizim ‘yüzümüzden’ akrabalarımızın hemen hemen hepsi sizin de aşina olduğunuz kamplara konuk oldular, öncesi ve sonrası olarak karşılaştırdığımda ise sanki aynı kişi değil gibiydiler. Babam onlardan biri miydi? Evet desem yalan olur çünkü babamdan iki buçuk senedir haber alamıyorum. ‘Canım kızım’ dediğinde sesine gizlenen kocaman sevgiyi hissetmeyeli iki buçuk sene oldu. Ah o belirsizlik yok mu, her şeyin başı onlar.” diyerek duygularını kaleme döktü.
“YAŞARSA BU DÜNYADA, ŞEHİT OLURSA RABBİMİN HUZURUNDA KAVUŞACAĞIM BABAMA”
Babasından ayrı kalmanın hüznünü şu satırlarla anlatmaya devam etti Tumaris, “Babamın şu anki halini (eğer sağ salim hayatta ise) zihnimde canlandırmaktan korkuyorum. Kahramanımı eskisi gibi güçlü göremem diye, daha doğrusu onu bıraktığım yerde bulamam diye korktuğumdandır tahmin etmekten kaçmamın sebebi. Bir sabinin hayatından ona ait olan en büyük sevgiyi çalmak ne büyük acımasızlıktı! Hiçbir çocuk böyle belirsizliğin içinde acıyla kıvranmamalı, ‘Baba’ diye seslenip de ulaştıramadığı mesafeyi uçarak kat etmeyi istemek zorunda kalmamalı. Eğer babam yanımda olsaydı acaba bazı yaşıtlarım gibi kıymetini bilemeyerek incitir miydim onu? Bu günleri yaşamasaydım belki büyüyemeyecektim, belki baba dediğimde hissettiğim şeyler çok farklı olacaktı.. Ya babam dayanamazsa, vefat ederse? Gibi sorular sarıyor beni bazen. Öyle zamanlarda kendime hep şöyle dedim ‘Neden üzülüyorum ki? Dünya ebedi değil. Hepimiz bir gün gideceğiz ve babam eğer vefat ederse Şehit olacak, büyük bir unvan bu! Yaşarsa bu dünyada, şehit olursa da Rabbimin huzurunda kavuşacağım babama inşallah.’” ifadelerini kullandı.
“BABAMI UNUTMAMAK İÇİN SAYFA SAYFA MEKTUPLAR YAZIYORUM KENDİSİNE”
Tumaris, mektubuna şu sözlerle devam etti: “Bunu yaşayan sabiler az değil, ve o duygular empati ile anlamaya çalışmanın çok daha ötesinde. Yaşamayan hissedemez. ‘Müminler bir vücut gibidir, vücudun bir organı hasta olursa diğerleri de acı çeker’ ‘Bütün müminler kardeştir’ diyen sevgilinin ümmeti değil miyiz hepimiz? Birinin derdiyle dertlenmek herkese nasip olan bir nimet değil. Lakin merhamet duygusuna sahip, duyarlı insanların bunca zulme tepki göstermemeleri, tüm bunların hatta bazısının hayatında konu olarak bile yer edinememesi beni üzüyor, insan kardeşlerine yardım etmekten niçin kaçar? İster istemez alışıyormuş insan, özlem duyuyorum ama her düşündüğümde gözlerim dolmuyor, hasret çekiyorum ama babamı her aklıma getirdiğimde canım eskisi kadar yanmıyor. Ve ben bundan şikayetçiyim! ‘Sen benim kalbimde değilsin canım kızım sen benim kalbimsin’ diyen sevginin vücut bulmuş hali olan babamı düşündüğümde içim eskisi kadar özlemle yanıp tutuşmuyor diye bazen kendime kızgın oluşumu tahmin edemezsiniz. Çünkü biliyorum büyüdükçe buğulanıyor anılar, hatırladıklarımız azalıyor. Ben şimdiden babamı sadece geçmişimde, bir rüyada görmüşüm ve bir dahası olmayacak gibi hissettiğim için sürekli unutmayayım diye sayfa sayfa mektuplar yazmakta arıyorum çareyi. Nafile; kokusu, ona sarıldığımdaki güven hissi, seslendiğinde bende oluşan tarifsiz heyecan uçup gitmişti. Anımsadığımda bunları hissedemiyorum artık”
“BABA, SENİ ÇOK ÖZLEDİM”
“Zor gelirdi babama teşekkür etmek veya seni seviyorum demek, onunla konuşurken bile kelimelerimi özenle seçerdim, hele biraz ciddi bir şey mi konuşacağız, kızım deyişindeki tonlamanın etkisinde boğazım düğümlenir dudağımda kelimeler asılı kalırdı gözyaşlarım önce davranırdı. Babama olan saygımı size ifade etmem imkansız. Ama şimdi, burada babama birkaç kelime söylemek istiyorum beni dinlediğini hayal ederek. ‘Babacığım, seni seviyorum diyemediğim, teşekkür edemediğim ve özür dileyemediğim için senden çok ama çok özür dilerim. Hiç kimse senin kadar güzel söyleyemiyor adımı baba. Her gün yarın sabah uyanacağım ve babam kızım ben iyiyim sizi çok özledim diye sesli mesaj atacak diye uyuyorum. Baba, seni çok özledim!’”
“…HER ŞEYE RAĞMEN GÜLEBİLİYORUM”
Mektubunda sevginizi kelimeler ifade edin diyen Tumaris, şu sözlerle duygularını sonlandırdı: “Bu dünya sevginizi kelimeler ile ifade etmekten kaçınıp ‘ne de olsa biliyor, söylemesem de hissettiriyorum ya’ demek için hiç uygun bir yer değil. Hayat bunu babama karşılık öğretti bana. Ödeyeceğim bedel ise ömür boyu pişman olmak. Merak etmeyin. Her şeye rağmen gülebiliyorum, insanları mutlu ediyorum. Kimi mi? Babamın bana emanet ettiği en büyük nimetim annemi.”