• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Filistin Davasında Hamas`ın Rolü
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Şüphesiz ki Filistin’in 20. Yüzyılda yaşadığı ve 21. Yüzyılda hala devam eden dramının altında son 300 yıllık dünya Müslümanlarının her tarafta yaşadıkları çözülme ve meskenet gelir. İsrail’in varlık nedeni Müslüman milletlerin (güç ve etkin olma anlamında) yokluklarıdır dersek herhalde fazla haksızlık etmiş olmayız. Bu anlamda İsrail’in gücü Müslümanların zayıflığıdır ve Müslümanların dünya çapında varlıklarını ortaya koyabilmeleri İsrail’in yok olma sebebi olacaktır(İnşaAllah).

Evet, Müslümanların Endülüs ile zirveye çıkan kültür ve medeniyeti, Osmanlının yükseliş dönemi boyunca da devam etmiştir. Müslüman medeniyetinin bir çok anlamda zirve noktası Endülüs iken, Osmanlının duraklama ve gerileme dönemleri tüm İslam aleminin de aynı zamanda duraklama ve gerileme dönemini teşkil etmiştir. Geçmişten günümüze kesintisiz tarih süreçleri incelendiğinde günümüz Müslümanlarını ilgilendiren birçok olay daha iyi anlaşılacak ve günümüz meselelerine daha doğru çözüm önerileri geliştirilebilecektir. Şüphesiz günümüz Müslümanları açısından en önemli olgulardan biri Filistin davası ve Filistin’in özgür olmasıdır. Filistin davası küresel anlamda Müslümanların gücünün göstergesidir. Bu anlamıyla Filistin bugünün Müslümanlarının namusudur ve Filistin davası yeryüzündeki her Müslüman’ın davasıdır. Filistin’in dramı dünya Müslümanlarının zayıf ve aciz olduğunun nişanesi, Filistin’in özgürlüğü dünya Müslümanlarının güç ve kuvvetinin alametidir.

Filistin sadece özerk yönetimin kontrolüne verilen topraklardan ibaret değil, siyonistlerin işgalindeki topraklarla birlikte bir bütünü ifade etmektedir. Fakat geçen günlerde BM’de Filistin’e verilen “Üye Olmayan Gözlemci Ülke” statüsünde bile Filistin devletinin varlığı henüz net olarak kabul edilmemiştir. Filistin dünya siyasi literatüründe maalesef henüz İsrail devleti içerisinde özerk bir bölgedir. Özgür, müstakil bir Filistin maalesef dünya siyasi literatüründe yoktur. Günümüzde statü itibariyle gerçek Filistin toprakları üç parçaya ayrılmıştır.

Birincisi: BM kararlarında "İsrail" olarak gösterilen ve 1948`de işgal edilmiş olan bölge. Toplam 20 bin kilometre kareden ibaret olan bu bölge Batı Kudüs`ü de içine alan bölgedir. Ancak İsrail, Mescid-i Aksa`nın bulunduğu Doğu Kudüs`ü de bu bölgeye katmıştır. İşgal devleti bu bölgenin etrafına çizdiği sınıra "yeşil hat" demektedir. Ancak Filistin halkı ise bu bölgeye "1948`de işgal edilmiş topraklar" kısaca "1948 toprakları" demektedirler. "Yeşil hat" içindeki bölgelerde faaliyet yürüten İslami oluşum Dr. Raid Salah yönetimindeki "İslami Hareket”tir. Bu oluşum da Müslüman Kardeşler cemaatinin çizgisinde ve HAMAS`la aynı paraleldedir. Farklı iki çalışmanın sebebi "Yeşil hat" içinde kalan topraklarla diğer Filistin toprakları arasındaki statü farkıdır. Bu oluşum daha çok siyasi ve sosyal faaliyetlere ağırlık vermektedir. Oluşumun lideri Raid Salah da "Yeşil hat" içinde kalan Ummu`l-Fahm şehrinin 1989-2001 yılları arasındaki belediye başkanıdır. Salah 2001 yılından beri işgal topraklarında yaşayan Filistinlilerden oluşan 1948 Filistin İslami Hareketinin liderliğini yapmaktadır. İslami Hareket yerel seçimlere girmekte ancak İsrail`in parlamentosu niteliğindeki Knesset`e girmeye ve İsrail parlamento seçimlerinde oy kullanmaya karşı çıkmaktadır.

İkincisi: Siyonistlerin 1967`de işgal ettikleri ve "Yeşil hat"tın dışında kalan ancak özerk yönetimin kontrolüne verilmemiş bölgelerdir.

Üçüncüsü: Özerk yönetime verilmiş topraklardır. Bu topraklar da yine Gazze ve Batı Yaka`da yer alır. İkinci ve üçüncü statüye giren toprakların toplamı 8 bin kilometre kare civarındadır.

Bu işgal topraklarında 1948’den beri var olan sorunlarda gerek batı gerekse Arap dünyası sürekli olarak FKÖ gibi yapıları muhatap almayı tercih ediyordu. FKÖ’nün seküler çizgisi batı dünyası için cazip gelirken, sol yapısı da özelde Baas yönetimlerini genelde ise tüm satılık Arap yönetimlerini cezp ediyordu.1974 Rabat Zirvesinde FKÖ Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak kabul ediliyor, Ebu Ammar lakaplı Yaser Arafat’tan sonra Filistin Devlet Başkanı seçilen Mahmud Abbas`ın direniş karşıtı olduğu ve bir arkadaşına “taşla dahi olsa direnmeye karşıyım” şeklindeki sözleri Filistin halkında derin izler bırakıyordu. Hatta bunu 1987 intifadasında da belirtmişti. O zamanlar istişhat eylemlerini “alçakça” olarak nitelemişti. Artık yol belliydi Filistin halkı ya FKÖ’nün başını çektiği uzlaşı ve teslimiyet cephesini seçecek ve Filistin’in kaderini İsrailin çizmesini kabullenecek veya izzetli bir direnişle “Özgür Bir Filistin” için yürüyecekti.

İşte Hamasın 1987`de Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz el Rantisi ve Muhammed Taha tarafından kuruluşu İsrail devletinin yükselme döneminin sonudur. Bir yıl sonra gerçekleşen “İlk intifada” bunun en açık delilidir. Bundan sonrasındaki dönem İsrail’in duraklama dönemini ifade ederken Allah’ın izniyle yakın bir gelecekte gerçekleşecek olan İsrail’in gerileme ve yok olma yani tarih sahnesinden tamamen silinme evresini hazırlayacaktır. Bu değerlendirmemize sebep olan etken Hamas’ın Filistin davasını Müslüman Filistin halkı ekseninde, İslam hükümleri çerçevesinde yeniden ele almış olması ve kuruluşundan beri bunu İslami bir eksene oturtmasıdır. Bir diğer sebep ise dünyanın her yerinde Müslümanların kendi yönetimlerine talip olmaları ve günümüz dünyası içerisinde olmaları gereken yere adım adım ilerlemeleridir.

HAMAS 1987-1993 yılları arasında ilan ettiği 1. İntifada ile ilk ciddi sınavını veriyordu. Altında Şeyh Ahmed Yasin’in imzası bulunan İstişhadi Eylemlere cevaz veren fetva İslami hareketler tarihinde ciddi bir çığır açıyordu. Bu dönemde gerçekleşen önemli olaylar kısaca şöyle sıralanabilir:

-1988 Tunus baskını
-1989 Otobüs 405 saldırısı
-1993- 1999 Filistinli istişhad eylemleri
-1994 Patrikler Mağarası katliamı
-1994 Wachsman kurtarma girişimi

Bu dönemde istişhad eylemleri Müslüman kamuoyunda çok tartışıldı. HAMASın eylemleri haklı zemine oturtmak için gösterdiği çaba, kendini dünya kamuoyuna tanıtmak, haklı davasını anlatmak için kurduğu diplomatik ilişkiler dünya kamuoyunda onu haklı bir zemine oturttu. İsrail 1948’den beri ilk defa Filistin halkına oynadığı oyunların başarısız olduğunu ve yalan- aldatma- göz boyamaya dönük dünya siyasetinin pek de başarılı olmadığını görüyordu. HAMAS çok yönlü çalışmalarına devam ediyordu. Bir taraftan El Kassam Tugaylarıyla silahlı bir mücadele verirken diğer taraftan etki gücünü camilere, üniversitelere, çarşı- meslek örgütlerine, sendikalara taşıyor ve siyasi platformlara çıkmadan buralarda yapılanmasını sürdürüyordu. Böylece HAMAS hayır ve yardım faaliyetleri ile, topluma ulaşabildiği yerlerde vaazlar, sohbet, konferans ve paneller ile etki alanını arttırıyordu. Artık HAMAS Filistin halkının ciddi bir dinamiği idi. Filistin konuşulurken bundan böyle mutlaka HAMAS’tan da söz edilecekti. 2000–2005 arası ilan edilen El Aksa İntifadası sırasında gerçekleşen Filistin roket saldırıları HAMAS’ın artık çok ciddi bir güç olduğunun göstergesiydi. Bu dönemde meydana gelen 2000 Ekim olayları, 2001 Santorini, 2002 Nuh`un Gemisi Operasyonu, 2002 Savunma Kalkanı Operasyonu, Cenin Savaşı, Bethlehem kuşatması, Nablus Savaşı, 2002 Kararlı Yol Operasyonu, 2003 Ain es Saheb hava saldırısı, Gökkuşağı Operasyonu ve Tövbe Günleri Operasyonunda HAMAS gösterdiği kahramanca direnişle Filistin’in artık özerk bir yönetimi aştığını müstakil bir devlet gücünde olduğunu ispat ediyordu.

6 Mayıs 2005 seçiminde El Fetih oyların yüzde 56`sını, HAMAS ise yüzde 33`ünü aldı. Fetih 84 yerden 45`ini kazandı. HAMAS 23 yerde seçimi kazandı. Bunlar arasında üç büyük şehir de vardı: Kalkilya, Refah ve Beyt Lahiya. 15 yerde bağımsızlar ya da diğer gruplar kazandı. Avrupalı gözlemcilerin `adil ve demokratik` olarak nitelendirdiği seçimde 400 bin Filistinli oy kullandı. Katılım Gazze`de yüzde 80 Batı Şeria`da yüzde 70 oranında oldu. Hıristiyanların kalesi olan Beytüllahim`de 15 sandalyeli yerel meclisin Müslümanlara ayrılan 7 sandalyesinin 5`ini Hamas kazandı. 16 Aralık 2005`te yapılan Batı Şeria`daki yerel seçimlerde de Hamas önemli başarı elde etti. Dört büyük kentteki belediye seçiminin üçünde (Nablus, Cenin ve El Bireh`i) Hamas kazandı. Ramallah`ta ise bağımsızlar koalisyonu seçimi aldı. Bu seçimde 148 bin seçmenin yüzde 75`i oy kullanmıştı. HAMAS artık Filistin siyasi arenasında da ciddi bir aktördü.

Ocak 2006’da yapılan parlamento seçimlerini HAMAS kazandı. 2007 yılında Filistin`de yapılan seçimde yeniden HAMAS ve El-Fetih yarıştı. Seçimi ezici bir üstünlükle HAMAS yeniden kazanıyordu. El-Fetih grubunun yapılan seçimlerin sonucunu kabullenmemesi sonucu, HAMAS ile giriştiği yoğun çatışmalar kendisine bir fayda vermedi ve Gazze tamamen HAMAS`ın kontrolüne geçti. HAMAS`ın seçim zaferini hazmedemeyen İsrail ise, Gazze`yi, abluka altına aldı. Gazze Savaşı (kod adı: Dökme Kurşun Harekâtı), İsrail Savunma Kuvvetleri`nin, 27 Aralık 2008 tarihinde yerel saatle 09:30 sıralarında İsrailin başlattığı savaş nedeniyle 1000`den fazla insan hayatını kaybetti. HAMAS bu saldırılara misillemede bulundu.

Siyasi süreç HAMAS’ın daha da etkin olması ile devam ediyordu. HAMAS’ın Şam’da yaşayan siyasi büro şefi Halid Meşal, 2009 yılının Ocak ayında Lübnan’da yaptığı televizyon konuşmasında zaferden söz ediyor ve El Fetih’e barışma için ağır şartlar koşuyordu. Direnişin kazanımları temelinde milli barış istediklerini belirten Meşal, Kudüs’ün statüsünden ve mültecilerin dönme hakkından taviz vermeyeceklerini, güvenlik duvarına ve kontrol noktalarına karşı olduklarını söylüyor, özerk yönetimin tutukladığı Filistinlilerin de serbest bırakılmasını talep ediyordu. HAMAS süreci bundan böyle daha iyi kontrol edebildiği gibi halkının isteklerini daha gür bir ses ile dile getirebiliyordu.

Şüphesiz bugün HAMAS’ın gelinen noktada zaferinin alt yapısında gösterilen azim ve kararlılığın etkisi olduğu kadar dünyanın her yanında haklı davasını ortaya koyma çabası da yatmaktadır. HAMAS’ın zaferi azim, kararlılık ve direnişin zaferidir. HAMAS’ın zaferi diplomasi, diyalog ve haklı davasını kamuoyuna ispatın zaferidir. HAMAS’ın zaferi kendi halkının değerleriyle hemhal olma ve bu değerlere sahip çıkabilmenin, halkı kuşatabilmenin zaferidir. İşte HAMAS tüm dünya kamuoyuna bunu ispatlamıştır. Bu haklı yürüyüş yakın bir gelecekte İnşallah “Özgür Bir Filistin” i doğuracaktır. Çünkü FİLİSTİN BUGÜN ARTIK HAMAS’TIR VE HAMAS FİLİSTİN…

Zülfikar Fırat / İnzar Dergisi – Ocak 2013

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir