AGRESİF NESİL… Şiddet bir hak arama yöntemi değil!
Geçtiğimiz günlerde istediği ayakkabıyı almadığı için annesini merdivenden iteklediği iddiasıyla, genç bir kız gündem olmuştu. Saygı ve sevgi kavramlarının iyice yıprandığı günümüzde, konuyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gençliğin yaşadığı sorunların temelinde aile içi iletişim sorunlarının olduğunu kaydetti.
Mehmet Tahir Özsoy / DOĞRUHABER
Geçtiğimiz günlerde istediği ayakkabıyı almadığı için annesini merdivenden iteklediği iddiasıyla, genç bir kız gündem olmuştu. Sosyal medyada büyük tepkilere neden olan bu hadise, saygı ve sevgi kavramlarının iyice yıprandığı günümüzde kendimizi sorgulamaya sevk etmişti. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gazetemize verdiği özel röportajda, bu konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Tarhan, nasıl bir gençlik ile karşı karşıya olduğumuz, yaşanan sorunların temelindeki aile içi iletişim bozuklukları, gençliğin anlaşılamadıklarını düşünmeleri ve çocuk yetiştirirken nelere dikkat edilmesi gerektiğini gazetemize anlattı.
"PANDEMİ KISITLAMALARI NEDENİYLE, GENÇLERDE KAYGI YÜKSELDİ"
Haberlere konu olan şiddet olaylarına karışan gençlere yönelik, "Elimizde istatistik olarak tam bir rakam yok." diyen Tarhan, "Bütün dünyada gençlik de okul şiddeti arttı. Gençlerde ki şiddet davranışlarında bütün dünyada bir artış var. Bu sadece Türkiye'ye mahsus bir şey değil. Bu küresel bir durum, bunu bilmek lazım. Bu Kovid-19 döneminde, 18 yaşının altındaki gençlerin ve 65 yaşın üzerindekilerden fedakarlık beklendi. O yaşlardaki gençleri de evde tutması çok zor. Hele apartman dairesinde ise çok daha zordur. Kaygı yükseldi. Biraz da kendilerine yapılanı bir haksızlık gibi görüyorlar. Bu nedenle de daha öfkeli hale geliyorlar. Yani gençlerle ilişkilerde bir gerilim ortaya çıktı. Burada Kovid-19 pandemisi döneminde tetikleyici etkisi var." ifadelerini kullandı.
"GENÇLİK DÖNEMİ, DUYGULARIN BASKIN OLDUĞU BİR DÖNEM"
Aile içinde yaşanan gerilimlerin, gençleri şiddete daha eğilimli hale getirdiğini ifade eden Tarhan, "Bir genç şiddet nedeniyle getirildiği zaman, biz üç şeyi araştırıyoruz genelde psikiyatrik olarak. Evde canlı şiddet var mı? Çizgi filmlerde şiddet seyrediliyor mu? Bir de şiddetle ilgili filmler seyrediliyor mu? Yani bunlara bakılıyor. Çocuklarda en çok çizgi filmde ki şiddet daha az etkiliyor. Ama filmlerde ki, dizilerde ki ya da oyunlarda ki şiddet daha çok etkiliyor. Ama en çok etkileyen canlı şiddet. Yani evde anne baba olarak birinde şiddet varsa, çocuk onu örnek alıyor. Ve şiddeti hak arama ve sorun çözme yöntemi olarak yani bir şeyi elde etme metodu olarak görüyor. Ya da engellendiği zaman stresini yönetemiyor. İstediği olmadığı zaman kendisini kontrol edemiyor. Gençlerde zaten agresif durum ortalama bir insana göre çoktur. Çünkü gençlik dönemi mantıktan çok duyguların baskın olduğu bir dönemdir. Duygular baskın olduğu için öfkeyi yönetmekte zorluk çekerler. Dürtü kontrol problemi yaşarlar. Bu nedenle anne babanın evde örnek olması çok önemli." şeklinde konuştu.
"BİR İNSANA BAĞIRIP, ÇAĞIRIP SUSTURMAK BİR ZULÜMDÜR"
Ailevi sorunların, gençleri internet ve sosyal medya mecralarında ki şiddet içerikli zararlı görüntülerden daha fazla etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, "Oradan etkileniyor ama ailede yoksa çocuk şiddeti hayata geçirmiyor. Evde bağıran çağıran biri varsa, çocuk onu bağırma sınırında tutmuyor, fiziksel şiddete dönüştürüyor. Sözel şiddette bizim kültürümüzde çok kullanılıyor maalesef. Erkek özellikle evde bağırıp çağırarak gücünü kabul ettirir. Sözel şiddet bu. Sözel şiddet ergenlerde kolayca fiziksel şiddete dönüşebiliyor. Şiddette bir zulümdür. Bir insana bağırıp, çağırıp, eleştirerek susturmak bir zulümdür. İlla fiziksel şiddet olması gerekmiyor ki. Bazen tersi de oluyor. Burada saldırganlık ve şiddet davranışının örnek alınıp alınmaması önemli." dedi.
"ERGENLİK DÖNEMİ, KİMLİĞİNİ ARAYIP BULMA DÖNEMİDİR"
Ergenlik dönemindeki gençlerin rol model aradıklarını belirten Tarhan, şunları kaydetti: "Ben kimim? Nereye ait olmalıyım? Niçin? Sorularını sorarlar. Kendi kimliğini arayıp bulma dönemidir ergenlik dönemi. Ergenlik dönemi hatta onunla ilgili Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bir hadis-i şerifi vardır; 'Buluğ çağı, deliliğin bir şubesidir.' diyor. Ne demek bu? Delikanlı sözü buradan geliyor, delişmen kız sözü buradan gelmiştir. Yani o delice hareketler yapar, karşılıklı bağrışmalar olursa, biri sesini yükseltti, diğeri de sesini yükseltmemeli. Çocuğun stres ve öfkeye karşı nasıl davranacağını anne baba çoğu zaman öğretemiyor. Burada onaylamamak gerekir. Evde bağırıp çağırarak şiddet uyguluyorsa bile, bu onun çocukluk dönemine kadar gider. Yani çocuk annesinden bir şey ister, annesi sessiz kalır bir daha ister, sessiz kalır. Çocuk bağırıp, ağlamaya başladığı zaman annesi verir. Onun için burada çocuk eğitirken, 'çocukla nasıl ilişki kuracağım, nasıl onu şiddete yatkın hale getirmeyeceğim' diye doğru yetiştirebilmek, yani annelik ve babalık pratikleri burada çok önemli."
"ÖFKE ANINDA KONUŞMAMAK GEREKİYOR"
"Çocuk şiddetle sonuç almayı öğreniyorsa o çocuk, şiddeti devam ettirir." diyen Tarhan, "Anne, baba öfke anında çocuğun üzerine gitmeye çalışırsa, çocuk şiddete yöneliyor genelde. Yani öyle durumlarda, 'çocuğum bu konuda senin fikrine saygı gösteriyorum, ama ben senin gibi düşünmüyorum. Bu konuyu bir kenara yazalım, sonra konuşalım.' mesela. Öfke anında konuşmamak gerekiyor. 'Neden sinirlisin oğlum? Neden böylesin?' dedikçe çocuk daha da sinirlenir. Halbuki bu durumda baktın sinirleniyor, hemen o anda konunun değiştirilmesi lazım. Anne baba, onu yapamıyor çoğu zaman, üzerine gidiyor. Zaten çocukta da hissiyat hakim, tepki koyduktan sonra da pişman oluyor. Büyük ihtimalle de daha sonra gidip anne babasını öpüyor. Eğer bu şekilde de, sağlıklı yöntemlerle çözülemiyorsa uzman yardımı gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"GENÇLER ŞU ANDA AMAÇSIZ YAŞIYOR"
Son olarak gençlere öfke kontrolü ile ilgili tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Tarhan, şunları kaydetti: "Gençler şuanda amaçsız yaşıyor. Onun için gençleri böyle karşımıza alıp düzeltmek değil, yanımıza alıp ilerlemek lazım. 'Ben şiddet uygulamak istemiyorum ama kendimi tutamıyorum.' diyen bir genç varsa ona da şunu söyleyeyim; İnsan öfkeyle hareket ettiği zaman iki zararı olur insana. Birinci zararı; haklıyken haksız duruma düşer. Öfkeyle hareket ettiği için, ses tonunu yükselttiği için, dediği doğruysa bile haksız duruma düşer. İkincisi de; Öfke öyle bir duygu ki, 'karanlığın beş atlısı' diye bilinen bir duygu vardı; Kin, öfke, nefret kıskançlık, düşmanlık. Bu duygular, beynimizde asit özellikli kimyasallar salgılar. 'Genç yaşta kalp krizi geçirdi' diyorsunuz ya, emin olun böyle durumlardan sonra oluyor bunlar. Sağlığına, kendisine zararı vardır gencin. Zaten amacına da ulaşmakta daha da zorlanır. Yani o anda haklıyken haksız duruma düştüğü için, istediğini elde etmekte zorlanır. Hem de kendine de zarar verir. Onun için burada öfkeyi, tartışmayı, şiddeti, hak arama yöntemi, sorun çözme yöntemi olarak kullanırsa bir genç, hayatta hep kaybeden olur. Kısa vadede kazanıyor gibi olur, orta ve uzun vadede hep kaybeder."