Yalvarıp yakarsınlar diye, darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır …
Bismillehirrahmanirrahim
BİR AYET-İ KERİME
"Biz hangi kente (ülkeye) bir peygamber gönderdikse, ora halkını, yalvarıp yakarsınlar diye, darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır.
Sonra kötülüğün (o darlığın) yerini, iyilik (bolluk)la değiştirdik.
Nihâyet (mal ve evlâd cihetiyle) çoğaldılar ve:
“Doğrusu atalarımıza (da zaman zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu. (Bunun tehdîd edildiğimiz azabla bir alâkası yok!)” dediler de, kendileri hiç farkında değillerken onları ansızın yakalayıverdik.”
(A’raf Suresi, 94-95)
BİR HADİS-İ ŞERİF
Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anh- şöyle nakleder:
“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bize yönelerek şöyle buyurdu:
“Ey Muhâcirler cemaati! Beş şey vardır ki, onlarla mübtelâ olduğunuzda, -ben sizin o şeylere erişmenizden Allâh’a sığınırım-. Onlar şunlardır:
1- Bir milletin içinde zinâ, fuhuş ortaya çıkıp nihâyet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlaka aralarında vebâ salgını ve daha önceki milletlerde vukû bulmamış başka hastalıklar yayılır.
2- Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlaka kıtlık, (bereketin kalkması) geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezâlandırılır.
3- Mallarının zekâtını vermekten kaçınan her millet, mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır (kuraklıkla cezalandırılır. Hattâ) hayvanları olmasa onlara hiç yağmur yağdırılmaz.
4- Allâh’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûlü’nün sünnetini terk eden her milletin başına mutlaka Allah kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve düşman o milletin elindekilerden bir kısmını alır.
5- İmamları Allâh’ın Kitâbı ile amel etmeyip Allâh’ın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe, Allah onların hesâbını kendi aralarında görür, (yani fitne, fesat ve anarşi belâsına mâruz kalırlar.)”
(İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623)
BİR HİKMETLİ SÖZ
"Mümin ancak Rabb’ine kavuştuğu an rahata erer.
Rahatını Allah'a kavuşmakta bulan kişinin ölümü, onun sevinç, neşe, emniyet ve izzet bulduğu gündür."
(Hasan-ı Basrî (R.A))