Evlat nöbeti tutan ailelerden destek çağrısı: Artık sesimizi duyun!
Dağa çıkarılan çocuklarına kavuşmak için 33 gündür HDP binası önünde evlat nöbeti tutan aileler seslerinin duyulması için yetkililere ve kamuoyuna çağrıda bulundular.
3 Eylülde 3 aile ile başlayan evlat nöbeti 33'üncü gününe girerken nöbete katılan aile sayısı 52 oldu.
Hemen hergün yerel ve ulusal basın aracılığıyla seslerini duyurmak isteyen aileler HDP ve yetkililerden herhangi bir girişimin olmaması ve çözüm yolunun bulunmamasına tepki gösterdiler.
Acılı ailelerin seslerini duyurmak için hemen her gün nöbet yerine giden İLKHA ekibi acılı ailelerden Aydın, Bingöl ve Şehitoğlu ailelerine mikrofon uzattı.
"Hiçbir HDP yetkilisi bize bir açıklama yapmıyor"
Mardin'den oğlu için nöbete katılan acılı baba Süleyman Aydın, PKK'nin buradaki temsilcisinin HDP il Başkanlığı olduğunu ifade ederek, hiçbir HDP yetkilisinin kendilerine bir cevap vermediğini söyledi.
Aydın, "Oğlum için yaklaşık bir aydır buradayız. HDP'den hiçbir açıklama bize gelmiyor. Bunlar Meclis'te o kadar yemin içtiler. Biz Kürdü savunacağız, biz Kürdün milletvekili olacağız diye. Ben bir Mardinli olarak bir Diyarbakırlı Kürt olarak buradayım. HDP İl Başkanlığı önündeyim. Hiçbir HDP Milletvekili ne bir açıklama yapıyor, ne bir şey söylüyor. Buraya geldiğimiz ilk günden beri gittik onlara söyledik. Dedik ki bizim çocuklarımızın girişi bu HDP binasından olmuştur. Bunlar bunu gerçekten bildikleri için bütün kameraları söktüler. Burası bir İl Başkanlığı ve hiçbir kamera yoktur. Çünkü hepsini söktüler. O kameraları sökmelerinin nedeni neydi. Demek kabul etmişler, gerçekten doğru ki bu kameraları sökmüşler. Bundan yaklaşık 15 gün önce içerden binlerce battaniye çıkarıp kaçırdılar. Onları yakaladık. HDP İl Başkanlığı 3'üncü katında ranzalar var. Çocuk ranzaları. Bu çocukları ranzada yatırıyorlar. Onları daha sonra gizli bir şekilde dağa gönderiyorlar. Yani bugün HDP İl Başkanlığı ve yöneticileri, temsilcileri… Eğer bunlar çocuklarımızı göndermiyorlarsa. Peki, kim gönderiyor. Dağdakiler gelip de buradaki çocukları götürmez. Bu dağda kalanların temsilcileri var. Onların temsilcileri HDP İl Başkanlığıdır." dedi.
"Gerçekten Kürtlerin hakkını savunsaydınız, şimdi yanımızda olurdunuz?"
HDP milletvekillerine seslenen Aydın, "Bakın 15 yaşındaki oğlum daha 6. sınıfa gidiyordu. Diyarbakır Sur'dan kandırılarak dağa götürüldü. Ve siz hala utanmadan Meclis'e gidiyorsunuz ve orada Kürtlerden bahsediyorsunuz. Bence utanmanız lazım. Niye savunuyorsunuz ki, siz gerçekten Kürtleri savunsaydınız niye yanımızda değilsiniz. O kadar yemin içtiniz. Bizi niye dikkate almıyorsunuz. Binlerce çocuğumuz dağa götürüldü. Niye bunlara mani olmuyorsunuz. Milletvekili olarak zaten Kandil'den size mesaj gelmeden, talimat gelmeden hiçbir şey söyleyemiyorsunuz. Sizin milletvekilliğiniz nerede kaldı. İnanın sıradan bir çocuktan farkınız yok şu anda. Niye bunları kabul etmiyorsunuz. Milletvekili dediğin biraz şerefli, gururlu, haysiyetli olur, Kürt vatandaşlarına sahip çıkar. Sonra Meclis'e gidip de Kürt sorunu demesinler. 2015'te binlerce çocuğu kandırıp dağa kaçırdınız. Bir de utanmadan Meclis'e mi gidiyorsunuz. Ben buradan Meclis Başkanına sesleniyorum: Bunlar Meclis'te bile bugün PKK'yi kınamıyorlar. Hükümetin önünde diyorlar ki biz PKK'yı kınamıyoruz. HDP kapatılıyor gidip başka yerde açıyorlar. Bu bir çözüm değil. Bunu kökten çözerek bunlara siyaset vermemeleri lazım. Benim 15 yaşındaki oğlum köle gibi Kandil'de, Irak'ta kullanılıyorsa, benim oğlumun yerine HDP milletvekillerinin orada olması lazım. Ölecekse onlar ölsün." diye belirtti.
"Oğlum onların yanında durmak istemediği için bizi aratmıyorlar"
PKK'nin bilerek çocuklarının kendilerini aramasını engellediğini ifade eden Aydın, HDP'nin de kendilerini nöbeti bitirmeleri için tehdit ettiklerini söyledi.
Aydın, "Geldiniz, Sur'u başımıza yıktınız. 2015'te size oy verdik. Çocuğumuzu bizden aldınız. Yani daha ne cüretle karşımıza çıkabiliyorsunuz. Ondan sonra tehdit ediyorlar, gitmeyin oraya, bilmem böyle yapmayın, şöyle yapmayın. Ya biz zaten ölmüşüz. Her gün öleceğimize bir gün ölürüz yani. Nereye kadar sizden korkacağız artık. Kanımızı kuruttunuz. Ne olacaksa olsun artık. Bir canımız var gelin bizi de öldürün. Oğlum askerde olması gerekirken şimdi onların elindedir. 4 yıldır oğlumu onlardan alamamanın nedenini de ben iyi biliyorum. Benim oğlum onların yanında durmak istemediği için aratmıyorlar. Yoksa benim oğlum annesinin de babasının da numarasını biliyor. Ama aratmıyorlar. Çünkü benim oğlum orada durmak istemiyor. Kürtlük buysa ben bu Kürtlüğü istemiyorum. Kürtlük 15 yaşındaki çocuğu kaçırmaksa ben o Kürtlüğü istemiyorum. Kabullenmiyorum. Biraz insan olsunlar çocuklarımızı bize göndersinler. Ben oğlumun tırnağını onlara değişmem. Niye milletvekillerinin çocukları gitmiyor. Burada bir tane zengin aile görüyor musunuz? Hepsi fakir-fukara ve gariban aileler. Zengin zaten gidip Kandil'de tonlarca para veriyor ve çocuğunun elinden tutup eve götürüyor. Ama fakir fukara hep ezilmeye mahkûmdur. Köle olarak da çocuklarımızı kullanıyorlar." dedi
"Bütün Türkiye'ye sesleniyorum, artık HDP'nin iç yüzünü görün"
Tüm Türkiye kamuoyuna kendilerine destek vermesi için seslenen Aydın, "Artık duysunlar bizi. Biz burada bütün Türkiye'yi temsil ediyoruz. Biz diyoruz ki bizim çocuklarımız gitti, onların gitmesin. Bizim çocuklarımız ölüyor, onların ölmesin. Biz çocuklarımızdan başka bir şey istemiyoruz. Çocuğumu göndersinler. Benim bir evim var o evi de onlara veririm. Ben gidip gecekondu da kalırım. Gerekirse çadırda da oturmaya razıyım. Ama çocuğumu bana göndersinler. Ben çocuğumu onlara vermek istemiyorum. Bu zulümdür. Buradayız, gitmiyoruz bir yere. Her gün öleceğimize bir gün ölürüz. Başka ne yapacağız. Başka çaremiz yok, buradayız. Yaz kış demeyiz, demesinler yağmur çamur. Biz buraya gerekirse çadır kurarız. Çadırda kalmaya razıyız ve bir yere gitmeyeceğiz. Artık herkes HDP'nin iç yüzünü görsün. Siyasi parti merkezinde böyle şeyler mi olur. Böyle adaletsizlik mi olur. Sayın Kılıçdaroğlu o kadar bunlarla işbirliği yapıyordu. Şimdi niye bizi sormuyor. Demiyor bu vatandaşlar niye burada. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Artık biz haklarımızı istiyoruz. Çocuklarımız ölmesin diyoruz; o yüzden biz buradayız ve gitmemekte kararlıyız." şeklinde konuştu.
"Ben 80 milyonun çocukları için buradayım"
Başka çocukların yanmaması ve anaların ağlamaması için bu mücadeleye başladıklarını ifade eden Şevket Bingöl kendilerine destek verilmesi çağrısında bulundu.
Bingöl , "Benim oğlum 14 yaşındayken HDP tarafından dağa götürüldü. HDP'den çocuğumun geri getirmesini istiyorum. Ben buradan çocuğumu almadan gitmeyeceğim. Ömür boyu da olsa ben burada kalacağım. Ben 80 milyonun çocukları için buradayım. Başka analar babalar yanmasın, başka çocukların dağa kaçırılmasını istemiyorum. Hiçbiri bize bir açıklama yapmıyor, karşımıza çıkmıyor. Êdî beşe(Yeter Artık!). Kürtlerin kanını yediniz, bitirdiniz. Kürtlerin üzerinden siyaset yapmayın. Ben çocuğumu istiyorum, başka da bir şey istemiyorum. Bizi izleyen ailelere tavsiyelerim; kimse korkmasın. Mücadelenin yeri burasıdır. Gelsin burada mücadelesini versin, çocuğunu istesin. Hakkı olan hakkını arasın. Kimse onlara bir şey yapamaz. Kimse HDP tarafına gönüllü gitmemiştir. HDP hepsinin beynini yıkarak, ilaç verip uyutarak dağa parayla göndermiştir. Kimse gönüllü olarak dağa gitme hevesinde değildir. Bütün gençler bu şekilde gitmiştir. Burası Kandil'in ana askeri binasıdır. Çocukları buradan Kandil'e gönderiyorlar. Bunu hepimiz ve bütün Kürtler de biliyor. Madem diyorsunuz ben Kürt halkını savunuyorum, al eşini gel yanıma PKK'den çocuğumu isteyin." dedi
"Bütün anneleri buraya çağırıyorum"
Evlat nöbetine Erzurum'dan katılan acılı anne Halime Şehitoğlu ise bir an önce oğluna kavuşmak istediğini ve tüm anneleri destek için nöbete davet etti.
Şehitoğlu, "Yavrumu istiyorum. Adres burasıdır. Bunlar aldı, bunlardan istiyorum. İki kere videosunu yayınladılar. 2-3 senedir sesini duymadık. Biz çocuklarımızı istiyoruz başka bir şey istemiyoruz. Bütün anneleri buraya çağırıyorum, buraya gelsinler korkmasınlar. Evde köşede ağlayacaklarına gelsinler burada meydana çıksınlar. Ben 5 yıl gece gündüz ağladım. İnşallah çocuğumu alacam. Yavrumun sesini, boyunu, sözlerini özledim. Gece-gündüz elbiselerini kokluyorum, tüm Türkiye'den dua ve destek istiyorum. Kimse kalmasa da ben burada bekleyeceğim. Yavrumu almadan dönmeyeceğim. Benim kucağımdan aldılar. Nasıl aldıysanız öyle de getirsinler." diye konuştu. (Süleyman Tunç, Gıyasettin Tetik-İLKHA)