• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
ÇOCUKLARIMIZ KAYBOLMASIN
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İbrahim Toprak /İstanbul- DOĞRUHABER

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hazırladığı “Güvenlik Birimlerine Gelen veya Getirilen Çocuklar” raporu dehşet verici bir tablo ortaya çıkarıyor. Raporda 2008-2011 yılları arasında kaybolan çocuk sayıları veriliyor. Buna göre son 4 yılda toplam 27 binden fazla çocuk kayboldu. Kaybolan çocukların 16 bin 289’nu kız çocukları oluşturuyor. Sonucun en vahim tarafı ise kaybolan çocuklardan sadece 6 bini bulunabildi. Yani hala 21 bin çocuk kayıp durumda. Ayrıca yine istatistiklere göre kayıp sayısı her geçen gün artıyor. Bu vahim tabloyu Doğruhaber’e değerlendiren uzmanlar ve STK yetkilileri ailelerdeki manevi eksiklik, çocuklara karşı ilgisizlik ve kanunlardaki boşluklar nedeniyle kayıp çocuk sayısının bu kadar çok olduğunu belirttiler.

DURUM DAHA DA VAHİM

Çocukların kaybolma sebeplerini, alınması gereken tedbirleri ve anne babalara düşen görevleri Doğruhaber’e değerlendiren Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği (YAKAD) Başkanı Zafer Özbilici, istatistik sonuçlarının vahim olduğunu belirterek bu rakamların daha kapsamlı bir araştırma yapılması durumunda daha da artacağını söyledi. Bu istatistiğin kaçırılan çocuklar olarak anlaşılmamasının da altını çizen Özbilici, “Ancak şunu da unutmamak lazım, burada kayıp çocuk derken hepsi kaçırılan çocuklar değil. Öyle algılanmamalı. Bize göre kaçırılan çocukların sayısı binde altıya denk geliyor. Kayıp çocuklar içerisinde evden kaçanlar, yurtlardan kaçanlar gibi çocuklar daha fazla” dedi.

KANUNLARDA BÜYÜK EKSİKLİKLER VAR

Kayıp çocukların bulunması konusunda büyük bir kanun boşluğunun olduğunu dile getiren Özbilici, Çocuk Koruma Kanunu’nun olduğunu ancak kayıp çocuklar konusunun bu kanunda ciddi bir yer almadığını anlattı. Özbilici, “Kanunlarda yeniden bir düzenleme gerekiyor. Hatta çocuk kaybolduğu andan itibaren olağanüstü bir durum oluşmalı. Kanunda ve uygulamalarda birçok değişiklik ve yenilikler yapılabilir. Örneğin Amerika’da uygulanan kara yollarda bilgilendirme panoları Türkiye’de de uygulanabilir. Ancak maalesef çocukların bulunması konusunda ciddi bir çalışma yok. Öte yandan bir çocuk kaybolduğunda telefon tespiti için savcının izni gerekiyor. Ancak çocuk kayıplarıyla ilgili savcılık dinleme izni vermiyor, çünkü izin verme yetkileri yok. CMK 135’te bu eksiklik var. Savcı kanaat kullanıp dinleme veya sinyal takip izni verse bile bu kez de Türkiye iletişim başkanlığına takılıyorsunuz. TİB ile iletişim kurulacak, başvuru kabul edilecek, bilgiler toplanacak ve bu bilgiler gönderilecek. Oradan gelecek cevap uzun sürüyor. Bu da çocuğun bulunma ihtimalini azaltıyor” diye konuştu.

ÇOCUKLAR NEDEN EVDEN KAÇIYOR?

Çocukların evden kaçmalarında birçok sebebin olduğunu belirten Özbilici, çocuklara olan ilgi ve internet kullanımının en büyük etkenler olduğunu ifade etti. Özbilici, şunları söyledi: “Başta ailevi sıkıntılar, aile içi şiddet, ekonomik nedenler, maddi sıkıntılar, eğitimsizlik gibi durumlar çocukların evden kaçmasına neden olan etkenler. Ayrıca çocuğa karşı ilgisizlik kötü sonuçları doğuruyor. Mesela bir kız çocuğu aile içinde göremediği sevgiyi internette başka erkeklerde bulabiliyor. Bu anlamda ailelerin çocuklarıyla olan diyaloglarını gözden geçirmesi gerekiyor. İnternet ortamı ne kadar yararlı olsa da bir o kadar zararları da var. Bunun bilincinde olmamız lazım. Çocukların kapalı kapılar ardında kimlerle iletişim kurduklarına vakıf olamıyoruz. Anne babalar da bu konuda çok duyarlı değil”

TOPLUMSAL BİLİNÇ ZAYIF

Kanunların yetersizliğiyle beraber toplumda ciddi bir duyarsızlığın olduğunu vurgulayan Özbilici, büyük şehirlerde komşuluk ilişkileri zayıf olduğu için kim kimin çocuğudur bilinmiyor. Ya da mesela otobüs şirketleri çocuklara bilet kesip verebiliyor. Bakın geçtiğimiz günlerde 4 çocuk macera olsun diye evden kaçıyor ve kimse bu çocukları durdurup siz nereye gidiyorsunuz demiyor. Böyle bir zayıf toplumsal algı var. Maalesef bugün toplum olarak kayıp olma algısının farkında değiliz, diyor.

EN ÇOK KAYIP İSTANBUL’DA

Kaybolan çocukların en fazla metropol kentlerde olduğunun altını çizen Özbilici, kayıp çocuk sayısının en fazla İstanbul’da olduğunu söyledi. Özbilici, toplam sayı içerisinde 9 binden fazla kayıp çocukla İstanbul’un en çok çocuğun kayıp olduğu il olduğunu belirtti.

OTELLERDEKİ SİSTEM OTOBÜS FİRMALARINA DA GETİRİLMELİ

Kayıp olma durumunun önüne geçebilmek için yapılabilecek birçok şeyin olduğunu anlatan Özbilici, özellikle otobüs firmalarına otellerde olduğu gibi merkezi bir otomasyon sistemi kurulması gerektiğini belirtti. Özbilici, şunları söyledi: “Otobüs şirketlerine bir sistem getirilmeli. Devlet bununla ilgili bir savunma geliştirmeli. Çocuklar da kontrol altına alınmalı. Ebeveyni olmayan çocuklara bilet kesilmemeli. Veya sistemde çocuk kayıp olup olmadığı görülebilmeli. Ama maalesef toplu ulaşım araçları bunun üzerine çok düşmüyorlar. Hatta hiç ilgilenmiyorlar ve bu vahim durumun farkında bile değiller.”

AİLE, ÇOCUĞU MUHAFAZA İLE YÜKÜMLÜDÜR

Bir çocuğun evden kaçma sebepleri arasında aile faktörünün ilk sırada olduğunu dile getiren Adıyaman Üniversitesi Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Süleyman Karacelil de, “Eğer bir çocuk evden kaçıyorsa -akli dengesinin yerinde olduğunu kabul edersek- bu sonucu doğuran temel problemin aile ve aile yapısı ile ilgili olduğunu söylemek durumundayız. Anne babanın biri ya da ikisinin vefat etmesi veya boşanma durumu önde gelen etkenler arasındadır. Ayrıca anne babanın eğitim ve ekonomik durumu, anne babanın çocuğa sergilediği katı disiplin, ağır ceza ve dayak gibi tavırlar çocuğun evden kaçma sebepleri arasındadır. Yani bu derece yoğun biçimde evden kaçma olayı gerçekleşiyorsa çocuğu birinci derece korumak ve muhazafa etmek ile yükümlü aile müessesi görevini icra etmiyor, büyük zafiyetler sergiliyor demektir. Maalesef üzücü ama dikkat çekici bir neden de özellikle göç olaylarıdır. Büyükşehirlere gerçekleşen zorunlu köy boşaltmaları ya da ekonomik nedenlerle gerçekleşen göçler, ortamından kopan çocukların evden kaçma nedenlerini tetikleyen etkenlerdendir” dedi.

KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARINA DİKKAT

Çocuğun evden kaçmasında internet, televizyon gibi kitle iletişim araçlarının da etkili olduğunu dile getiren Karacelil, “Aile dışında çocuğun arkadaş grubu, okul ve çevresi de evden kaçmayı netice veren nedenler arasındadır.  Bu noktada maalesef belirtelim ki kitle iletişim araçları da evden kaçmayı özendiren unsurları içinde barındırmaktadır. Bu da gösteriyor ki aileden başka çevre, okul vb. kurumların da çocuğun yetiştirilmesinde etkisini kaybetmeye başladığı ya da bu kurumların görevini yerine getirme noktasında zafiyetler taşıdığı anlaşılmaktadır” şeklinde konuştu.

ÇOCULARA MANEVİYAT EĞİTİMİ VARİLMELİDİR

Bu tür üzücü durumların tekrarlanmaması için ailelere ve devlete düşen büyük sorumluluklar olduğunu dile getiren Karacelil, “Önleyici tedbirler çerçevesinde ailenin, okulun ve çevrenin sahip oldukları misyonu gerçekleştirecek değerlerle yeniden donatılması sağlanmalıdır. Bu ise sadece devlet tarafından yüklenen görevler değil, hem kültürel hem de dini nitelikli vazife bilincinin yeniden anımsanması şeklinde olmalıdır. Öncelikle ailenin çocuğuyla gereği gibi ilgilenmesinin onu suç işlemekten ve evden kaçmaktan alıkoyan etkenlerin başında geldiği bilinmeli, ülke çapında doğru ve etkili anne baba olmaya dair eğitimler ivedilikle verilmeli ve bu süreç devlet tarafından desteklenmelidir. Ayrıca ailenin, okul kurumlarının ve çevrenin çocuğu muhafaza görevini resmi ve zorunlu görev olmaktan öte manevi mesuliyet duygusu olarak yeniden hatırlamalarını sağlamak, bu duyguyla vazife icra etmeye yöneltmek belki de sorunun çözümünde nirengi noktasıdır” ifadelerini kullandı.

Maneviyattan yoksun bir toplumda kayıplar artar

Türkiye’deki kayıp çocuklarla ilgili vahim durumu Doğruhaber’e yorumlayan Molla Beşir Şimşek, Allah’u Teâlâ’nın herkesin hakkını en güzel şekilde verdiğini ancak bu hakkın insanlar tarafından çiğnenmesinden dolayı bu sorunların ortaya çıktığını belirtti. Çocukların, İslam’ın emrettiği şekilde yetiştirilmesi durumunda bu tür vakıaların böyle vahim boyutlara ulaşmayacağını vurgulayan Şimşek, “Kalbi, imanla, Allah’la peygamber sevgisiyle doldurulmayan bir çocuk bu sevgileri başka yerlerde aramaya başlar. Siz o kalbi boş bıraktığınız zaman insi ve cinni şeytanlar, mutlaka o kalbi doldururlar. Maalesef bugün en büyük hata buradan kaynaklanıyor. Ve bu kalp boş bırakılıyor. Fıtraten çocuk adeta İslam’dan, Allah’tan uzaklaştırılıyor. Bugün toplum da ifsat edilmiş haldedir. Belli bir yaşa gelen çocukların artık bir arayış içerisine girdiğini görüyoruz. Bu arayış güzel şeylerle doldurulmadığında kötü çevrelerle doluyor. Böyle olunca da gençler insi ve cinni şeytanların tuzağına düşüyor. Böylece evden kaçmalar, kaybolmalar baş gösteriyor” dedi.

AİLELER MANEVİYATSIZ

Manevi yapıları zayıf ailelerde kaçma veya kaybolma durumunun daha fazla olduğunu belirten Şimşek, şunları söyledi: “Özellikle evden kaçan veya kötü yollara düşen çocukların genellikle ailelerinde maneviyatsızlığın olduğunu görüyoruz. Kaçan veya kaybolan çocukları tespit edip bir aile istatistiği çıkarsanız bu aileler içerisinde manevi birikimi olan ailelerin olduğunu kolay kolay göremezsiniz. Dolayısıyla başıboş yetişen çocukların, maneviyattan yoksun yetiştirilen çocukların düştüğü yollardır bu yollar”

YETKİLİLERE BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR

Kaçma veya kaybolma olaylarında tek suçlunun aileler olmadığını ifade eden Şimşek, yöneticilere de büyük iş düştüğünü söyledi. Bu toplumu idare eden yöneticilerin de bu hususta boşluk bırakması kaybolma ve kaçmalara sebep oluyor,  diyen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Okullarda manevi eğitimin olmaması buna sebep olan etkenlerdendir. Toplumdaki cehaletin, maneviyatsızlığın yaygınlaştırılması adeta teşvik ediliyor. Böyle bir toplumda bu tür olayların yaygınlaşması kaçınılmazdır. Bir an önce maneviyatın gerek okullarda, gerekse de toplum içinde yaygınlaştırılması için imkânların seferber edilmesi gerekiyor.”

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir