• DOLAR 34.536
  • EURO 36.432
  • ALTIN 2880.344
  • ...
`Hem Duanızı Hem de Ziyaretlerinizi Bekliyor`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
MARDİN - Bedriye Arslan, Mardin`in Kızıltepe ilçesinde ikamet ediyor. Küçük yaşlardan beri Mescidi Aksa`yı görme hayalleri kuran Arslan, bu hayali geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. 4 gün 3 gece Mescidi Aksa`da kalan Arslan, döner dönmez izlenimlerini İlke Haber Ajansı ile paylaştı. İşte Bedriye Arslan ile yaptığımız söyleşinin tamamı.

Öncelikle kendinizi ve Mescid-i Aksa`ya gitme sebebinizi anlatır mısınız?
Adım Bedriye Arslan, Kızıltepe`de ikamet ediyorum. Mescidi Aksa`yı okuyup tanıdığımdan beri orayı ziyaret etmek istiyordum. Gidebileceğimi hiç düşünmüyordum ama gitmeyi çok istiyordum. Elhamdülillah nasip oldu ve gittim.

Mescidi Aksa`ya nasıl gittiğinizi anlatır mısınız?
Bizim bir hemşerimiz vardı, onun kafilesi ile gittik. Mardin`den İstanbul`a oradan yolculuğa çıktık. Oğlum gidip müracaat etti. 26 kişilik bir kafileydik. Çok şükür insanlar Mekke ve Medine`ye çok ilgi gösteriyorlar, ama ilk kıblemiz ve birçok Peygamberin mekanı olan Mescidi Aksa`ya ilgi çok azdır.

Kafileniz kaç kişiydi, yolculuğunuz nasıl geçti?
Biz 10 kadın ve 16 erkek vardı kafilede. Kafilemde tanıdığım kimse yoktu. İki-üç kafile Niğde`den, iki-üç kafile Antalya`dan, iki-üç kafile İstanbul`dan gelmişti. Zaten hepimiz bir otobüsü doldurmuyorduk. Farklı farklı görüşlere sahip olan insanlarda vardı. Bazıları Yahudileri destekliyorlardı. Yahudilere beddua edilmesini istemiyorlardı. Bizde Filistinlilere özgürlük istiyoruz, kimseye zulüm edilmesini istemiyoruz` diyorduk. Zaten bu konuda bazen tartışıyorduk.

Tel Aviv`e indik. Bizi aramadan geçirdiler. Sıkı bir aramadan geçirdiler bizi. Sonra otobüse bindik. İlk önce Yafa`ya gittik. Çok güzel bir iklimi vardı. Bahar gibiydi. Orada Hasan Paşa Camisi vardı ve bakıma muhtaçtı. Onarılması gerekiyordu. Ama oradakiler gizli gizli onarıyorlardı o camiyi, zaten yeni başlamıştı. Çok güzel bir camiydi. Saat kulesi vardı Yafa çarşının ortasında. Sultan Abdülhamit yaptırmıştı. Çok güzel bir yapıydı. Orada nereye baksan İsrail bayrağını görürsünüz. Affedersiniz tuvaletlerin üzerinde bile İsrail bayrakları vardı. Her yerde İsrail. Sonra Kudüs`e gittik. O akşam otelde kalarak dinlendik. Sabah Mescidi Aksa`ya gittik. Orada hepinize, tüm Müslümanlara dua ettik.

Yafa Şehrinin dışında nelere gittiniz?
Şimdi hepsini hatırlamıyorum ama ilkönce Yafa`ya gittik, Kudüs`e gittik, Beyt-il Lehm`e, Eriha`ya, El-Halil şehirlerine gittik.

Batı Şeria ve Gazze`ye gittiniz mi?
Batı Şeria ve Gazze`ye girmemize izin vermediler. Biz zorla Batı Şeria`daki denizin fotoğrafını çekebildik. Ona da izin vermiyorlardı. El Halil şehrine gittik sonra. Orda bulunan Filistinli kardeşlerimiz oldukça çalışkandı.

Peki, 63 Müslüman`ın şehit edildiği camiye gittiniz mi?
Evet, gittik. Oradaki Müslümanlar bizi karşılamaya gelmişlerdi. El Halil şehrinde İsraillere ait 400 karakol vardı. İbrahim (as) camisine ulaşıncaya kadar 200 kontrol noktasından geçtik. Camide, Hz. İbrahim, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Bünyamin ve annemiz Hz Sara yatıyordu. Camii imamı yaklaşık bir saat boyunca geçmişte camide yapılan katliamı anlattı. Türkçe bilen Filistinli İmamın anlattıklarını bize tercüme etti.

Mescidi Aksa`da kaç gün ve nasıl kaldınız?
Biz toplam 4 gün 3 gece kaldık. Başka yabancı turistler de vardı. Kiliselerini gezdik, ağlama duvarlarını gördük, Kıyamet Kilisesini de gördük. Hz. Ömer devrinden kalan o kiliseyi de gezdik. El Halil şehrinin girişine `La İlahe İllallah, İbrahim Halilullah` yazmışlardı. Selehaddin-i Eyyübi`nin, Sultan Abdulhamit`in, Sultan Abdulmecid`in yazdığı tüm Arapça kitapları, yazıları silmişler, her Osmanlı yapısının önüne kendi bayraklarını asmışlardı. Her yerde onların bayrakları vardı. Onlar ellerinden geldiği kadar bizim tarihimizi silmeye çalışıyorlardı.

Hz. İbrahim Camisinde İmam ile beraber namaz kıldık. Fatiha`yı okumaya başlayınca onlar tenekelere, duvarlara vurmaya başladılar. Ki biz namazımızı kılmayalım. Bağırıp, çağırıyorlardı ki bizim okuduğumuz Kur`an ayetleri onlara gitmesin, Fatiha sesimizi onlara ulaşmasın diye. O kadar gürültü çıkardılar ki imam namazı kısa kesmek zorunda kaldı ve biz namazı bitirip hemen oradan çıktık. Oradan Hz. El Samir camisine gittik. Yarısını Yahudilere, yarısını Müslümanlara ayırmışlardı.

Sonra nerelere gittiniz?
Sonra El Halil şehrinin çarşısına gittik. Çok güzel bir çarşıydı. Tıpkı İstanbul`daki gibi. Artık o çarşının tamamına Yahudileri getirip yerleştirmişler. Oradaki Yahudiler 24 saat boyunca çöplerini, pisliklerini çarşıdaki Müslüman esnafın üzerine atıyorlardı. 400 Yahudi var orada ama onları iki bin asker koruyordu. Ağır vergilerden dolayı esnafın yarısı kapalıydı. Bir şişe su 4 dolaraydı. Yani orada yolcu olanlar bile onlardan nefret ediyordu.

Daha sonra havaalanına gittik, burada bizi soru yağmuruna tuttular. İşte `Niçin buraya geldiniz, ne amaçla geldiniz, kafile başkanınız kim, çantanızı nerde hazırladınız, çantanıza Molotof, bomba koymanızı size söyleyen oldu mu?` gibi sorular sordular. Tabi bende sinirlendim, `Buraya eylem yapmaya mı gelmişim ki böyle sorular soruyorsunuz dedim. Oradaki insanlar sitem ediyorlardı, esnaf bile `İslam âlemi ne zaman uyanacak, ne zaman başını kaldıracak?` diye sitemde bulunuyorlardı.

Size etkileyen her hangi bir olay yaşandı mı?
Kırk yaştan küçükler kesinlikle Mescidi Aksa`nın içerisine almıyordu. 13 yaşında bir genç geldi yanıma, "Annem bana hamileydi. Babam annemi hastaneye yetiştirmeye çalışıyordu. Ama askerlerin engeline takıldık. Annem kan kaybı yaşıyordu, ama bırakmıyorlardı. Sonra babam bağırmaya başlamış, annem kan kaybı yaşıyor diye. Sonra babam bağırdığı için onu orada, ambulansın yanında şehid etmişler. Annem de orada kan kaybından vefat etti. Bir Filistinli o zaman geldi. Annemi hastaneye getirdiler. Ben yaşadım. Bana bir komşumuz baktı` dedi.

O çocuk elindeki seccadesiyle Mescidi Aksa`da namaz kılmaya gelmişti. Ama askerler izin vermediler. O çocuk askerlere dedi ki, `Siz benim annemi ve babamı öldürdünüz. Ben on üç yaşına geldim annemi, babamı bir kez olsun görmedim. Komşuların evinde yaşadım. Bırakın içeriye gireyim, ibadetimi yapayım.` Ama askerler yine izin vermediler. Çocuk aldı seccadesini askerlerin önüne serdi ve namazına durdu. Çocukları bile kahramandı, hepsi imanlı gençlerdi. Kesinlikle askerlerden korkmuyorlardı.

El Halil şehrinde oturan Müslümanların ellerinde büyük bahçeler vardı. Ama Yahudiler, önce konteynır koymuşlar, daha sonra kuyular kazmışlar ve elektrik telleri çekmişler. Bu işlemlerden sonra `burası bizimdir` demişler ve Müslümanları oradan çıkarmışlar. Çıkmayanları şehit ettirmişler. Askerler ise Filistinli Müslümanların zeytin bahçelerinin ortasına karakol koymuş. Karakol nedeniyle Müslümanlar artık bahçelerini ekip biçemiyorlar.

Son olarak neler söylemek istersiniz?
Oradaki Müslümanların durumu asla televizyonlarda anlatıldığı gibi değildir. Sürekli dua bekliyorlar Müslümanlardan. Umutları Müslümanların dualarıdır. Hem dua hem de ziyaret. Gelin, bizi ziyaret edin diyorlar. Rabbim onların yar ve yardımcısı olsun. (Masum Erdem - İLKHA)
 
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir