Canlılar Konuşmadan Nasıl Haberleşirler?
Canlıların farklı amaçlar için kullandıkları antenler de her gün yeni detayları keşfedilen bu yaratılış harikalarından biridir.
Hayvanlardaki antenler, çıplak gözle bile görmekte zorlandığımız ancak birçok hayvanın hayatını devam ettirebilmesi için büyük önem taşıyan organlardır. Yüce Allah yeryüzünde mükemmel sistemler yaratmış, varettiği her detayın içinde Kendi Yüceliğinin ve kudretinin delilleri olan olağanüstü mucizeler var etmiştir. Canlıların farklı amaçlar için kullandıkları antenler de her gün yeni detayları keşfedilen bu yaratılış harikalarından biridir.
Karıncaların “Anten Dili”
Son yüzyılda karıncalar üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar, bu küçük hayvanların arasında inanılması zor bir iletişim ağının var olduğunu ortaya koymuştur.
İnsan, karşısına çıkan birkaç karıncayı bile ayırt edemezken, birbirinin her açıdan tıpatıp benzeri olan karıncalar birbirlerini kolayca tanıyabilirler.
Karıncalar Birbirlerini Nasıl Tanırlar?
İşçi karınca, yuvasına giren bir karıncayı tanımak amacıyla anteniyle onun vücuduna dokunur.
Koloniden olanla olmayanı, üzerinde taşıdığı özel "koloni kokusu" sayesinde hemen ayırt edebilir.
Yuvaya giren karınca eğer bir yabancıysa, ev sahipleri bu davetsiz misafiri kabul etmezler.
Eğer konuk aynı cinsten fakat farklı koloniden bir karıncaysa bunu da anlayabilirler. Bu durumda konuk karınca yuvaya kabul edilir, fakat koloninin kokusunu elde edinceye kadar misafir karıncaya daha az yiyecek verilir.
Anten Dilinin Diğer İşlevleri
Karıncalar, yuva arkadaşlarının vücutlarına antenleriyle dokundukları zaman amaç onlara bilgi vermek değil, salgıladıkları kimyasal maddeleri algılayarak bilgi almaktır. Bir karınca, yuva arkadaşının vücuduna çok hafifçe vurur ve anteniyle hızlıca dokunur. Kimyasal sinyalleri mümkün olduğunca ona yaklaştırmaya çalışır. Bunun sonucunda da arkadaşının henüz bıraktığı koku izlerini algılayıp takip ederek yiyecek kaynağına ulaşabilecektir.
Karıncalarda, dokunma yoluyla oluşan anten sinyalleri; yemek başlangıcı, davet, yuva arkadaşlarının birbirleriyle tanıştığı sosyal karşılaşmalar gibi değişik amaçlar için kullanılır. Örneğin Afrika`da yaşayan bir işçi karınca türünde, işçiler birbirleriyle karşılaştıklarında önce antenlerini birbirlerine sürerler. Burada "antenleşme", yalnızca bir selam ve yuvaya davet anlamı taşır.
Karıncaların antenlerle dokunarak sağladıkları iletişime verilebilecek en çarpıcı örnek, karıncanın kursağında sakladığı yiyeceği kısa bir dokunuşla ağzından çıkararak, bununla diğer bir karıncayı beslemesidir. Araştırmacılar bazı böcek ve parazitlerin de bu taktikten haberdar olduklarını, bunu uygulayarak beslendiklerini hayretle fark ettiler. Karıncanın dikkatini çekebilmek için böceğin yapması gereken, sadece anteni ve ön ayağıyla karıncanın vücuduna hafifçe dokunmak oluyordu. Bunun üzerine kendisine dokunulan karınca, karşısında farklı bir canlı da olsa yemeğini paylaşıyordu.
Antenlerle Haberleşen Sağır Arılar
Arıların koku alma organları antenlerinin üzerinde bulunur. Anteninin içine doğru beyninden gelen koklama sinirleri uzanır. Ancak bu sinirler koku maddeleriyle doğrudan temas etmezler. Çünkü böceklerin vücudu -antenler de dahil olmak üzere- kabuk ile kaplıdır.
Arı antenleri mikroskop altında incelendiğinde antenin üzerinde pek çok delik dikkati çeker. Beyinden gelen koklama sinirleri bu deliklerin içinde son bulur. Ancak bu deliklerin üzeri özel bir zarla kaplıdır ve sinir uçlarını korumaya yarar. Buna rağmen kokuyu geçirebilme özelliğine sahiptir. Bu deliklerin arası ise incecik tüylerle kaplıdır. Bunlar arının duyum tüyleridir.
Sağır olan arıların buldukları yerleri birbirlerine nasıl haber verdiklerini araştıran bilim adamları mucizevi bir durumla karşılaşmışlardır. Arılar tarif etmek istedikleri yeri "dans ederek" diğerlerine anlatırlar. Dans boyunca diğer işçiler, tarifi yapan arının etrafında kümelenir ve her hareketini takip ederler. Ayrıca dansçının titreşen karnına antenleri ile dokunurlar. Bu hareket çok önemlidir, çünkü arının havada oluşturduğu kesintili akım besin kaynağının uzaklığını bildirir. Arının gövdesinin alt kısmını sallaması sayesinde hava akımları oluşur. Diğer arılar da antenleri ile bu akımları algılar ve gidecekleri besin kaynağının uzaklığını bu sayede tespit ederler. (Insect Antenna Anatomy)
İşçi Arıların antenlerinin üzerinde bulunan 7 duyu organının yapıları:
a- küçük, kalın duvarlı tüy
b- kalın duvarlı kanca
c- narin, ince duvarlı kanca
d- büyük, ince duvarlı kanca
e- gözenek levhası
f, g- çukur organ
Sivrisineğin Hassas Antenleri
Sivrisineklerde işitme yeteneği çok gelişmiştir. Sivrisineğin başının üst yanından iki anten çıkar. Bu antenler zengin duyu hücrelerine sahip, çok hassas algılayıcılardır.
Dişi sivrisineğin kanatlarından çıkan ses erkek sivrisineği etkileyen en önemli faktördür. Dişinin kanat sesleri, erkeğin antenindeki reseptör (alıcı) hücreleri titreştirir ve sivrisineğin beynine elektrik sinyallerini gönderir. Erkek sivrisinek hassas antenleri sayesinde, çiftleşme zamanı geldiğinde, binlerce ses arasında dişisinin kanat çırpma frekansını algılar.
Erkek sivrisineklerin antenleri, dişilere göre çok daha hassastır. Erkeğin kafasından çıkan 2 tane küçük, tüylü antende bulunan ve çok sayıda duyu hücresinden meydana gelmiş bir organ vardır. "Johnston organı" olarak adlandırılan bu sistem, ses dalgalarının titreşimlerini alır ve ayırt eder. Bu tüylü duyargalar yalnızca dik durumdayken ses titreşimlerine karşı duyarlıdır.
Termitlerin Hassas Antenleri, Darwinistlerin Tesadüf İddiasını İmkansız Kılar
Termitler kör olmalarına rağmen antenlerindeki hassas algılayıcılar sayesinde büyük bir titizlikle yuvalarının güvenliğini sağlarlar. Yuvalarına yaklaşan canlının, düşmanları olan bir karınca mı, bir böcek mi, yoksa bir termit mi olduğunu hemen ayırt eder ve eğer bu canlı bir yabancıysa onun yuvanın içerisine girmesine izin vermezler.
Kör bir termitin yuvaya yaklaşan bir böceği nasıl olup da tanıdığı sorusunun cevabı her iki canlının da yaratılışındaki mükemmellikte gizlidir. Böceklerde "kitin tabakası" olarak adlandırılan koruyucu bir yapı vardır. Bu tabaka dışarıya özel kokulu hidrokarbon molekülleri yayar. Bilim adamlarının ancak çeşitli aletlerle, laboratuvarlarda inceleyip, analiz ederek tespit ettikleri bu molekülleri termitler antenleriyle algılar ve buna göre savunma hazırlığı yaparlar. Termitlerin bu algılayıcıları öylesine hassastır ki kendi kolonilerinden olmayan başka bir termit cinsini dahi kolaylıkla ayırt ederek yuvalarına girmelerine izin vermezler.
Termitlerin, antenleri olmadan hayatlarını devam ettirebilmeleri imkansızdır. Çünkü bu antenleriyle sadece düşmanlarını tanımakla kalmayıp aynı zamanda hem yönlerini bulurlar hem de koloni yaşamını sürdürebilmek için kraliçeden gelen sinyalleri algılarlar.