Taziye yemeği uygulaması nasıl sona erer? Kredi çekenler, borç alanlar, akraba desteğine muhtaç kalanlar anlattı
Müftülükler, siyasi partiler ve kanaat önderleri "taziye yemeği kalksın" diye çağrılar yapıyor ama taziye yemeği hala güçlü bir gelenek
Mardinli M.K. (46 yaşında, isminin açık yazılmasını istemedi) yakın zamanda taziye yemeği için 15 bin lira harcadı. Üç gün süren taziye eşi içindi. Uzun bir süre mücadele ettiği gırtlak kanserine yenik düşmüştü. M.K. tedavi sürecinde işinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Biriktirdiklerini de harcamıştı.
Cenaze Mardin’de toprağa verildi. Mezarlıktan dönenler taziye çadırında buluştu. Üç günlük uzun bir süreç başladı. M.K. eşinin yasını tutarken, öğlenleri 350-400, akşamları 200-250 kişiye yemek verdi. Menü 4 çeşitti. Ana yemekte güveç ve pilav, yanında salata ve tatlı vardı. Sürekli tazelenen çay da cabası.
Üç gün boyunca çadırda yemek hiç eksik olmadı. Yemek şirketi 15 bin liralık fatura kesti. Bir geleneğe bağlı kalmanın bedeli M.K. için ağır olmuştu. Masrafın bir bölümü akrabaların desteğiyle denkleştirildi.
M.K: " Akrabalarının desteği olmasaydı taziye masraflarını karşılamak için kredi çekmek zorunda kalacağını" söyledi. Taziye yemeği geleneğinden şikâyetçi. “Kanaat önderleri insanların daha fazla mağdur olmaması için taziye yemeği uygulamasını sonlandırmalı” diyor.
Bu talep ilk değil. Doğu ve Güneydoğu’da taziye yemeği geleneğinin sonlandırılması için çok sayıda girişim oldu. Diyarbakır Müftülüğü geçen aylarda taziye yemeği adetinin son bulması için “Taziye adabı” adını verdiği bir uygulama başlattı.
Müftülük yetkilileri kentin birçok yerindeki taziye evlerine levhalar astı. Levhalarda, “Taziye süresi üç gündür. Taziyede teselli verilir, sabır dilekleri sunulur. Kur'an-ı Kerim okunurken konuşulmaz. Taziye yerinde yemek verilmez. Taziye yeri temiz bir şekilde teslim edilir” yazıyordu.
Silvan Müftüsü: Uygulamanın dinde yeri yok, isim için yapılıyor
Diyarbakır Silvan İlçesi Müftüsü İlhan Günay, taziye yemeklerinin maliyeti yüzünden borç para alan, hatta arabasını satanlara şahit olduğunu söyledi.
Günay Silvan’dan önce Van’ın Çatak ilçesinde görevliydi. Çatak’ta da ilçe merkezi ve köyler dahil, gittikleri her yerde, halka bu uygulamanın ”riya” ve “haram” olduğunu, dünyevi nam için yapıldığını ve dinde yeri olmadığını anlattıklarını söyledi.
Günay, “Biz misafirlerimizi yemeksiz gönderemeyiz” gibi tepkilerle karşılaştığını söylüyor ama taziye yemeği verme geleneğini terk edenler de olmuş.
Günay, mahalle ve köy imamlarını da görevlendirmiş. İmamlar cemaate, taziyelere öğle ve akşam saatlerinde, yani yemek vaktinde gidilmemesi yönünde telkinlerde bulunmuş. Müftü Günay bu telkinlerin olumlu sonuç verdiğini söylüyor. Silvan’da aşiretler de mücadelenin bir parçası yapılmış. Müftü Günay, Silvan’da büyük etkiye sahip Gelikan, Şeyh Doda, Badikan ve Giyan gibi aşiret liderleriyle yakında bir araya geleceklerini söyledi.
Günay’ın mutlaka para harcamak isteyen cenaze yakınlarına bir tavsiyesi var. “Yemeklere yapacağınız masrafı dar gelirli ve yoksul ailelere dağıtın” diyor.
Kızıltepe Müftülüğü taziye yemeği için komisyon kurdu
Mardin Kızıltepe de taziye yemeği geleneğinin sürdüğü bölgelerden biri. Kızıltepe Müftüsü Mahsum Taşçı, çalışmaları sonucunda önemli mesafe aldıklarını söyledi. Kızıltepe’de taziye yemeği geleneğini sonlandırmak için kurulmuş bir komisyon var. Komisyon üyeleri kaymakam, resmi daire yöneticileri, din adamları, aşiret reisleri, muhtarlar, STK temsilcileri ve kanaat önderleriyle görüşmeler yaptı.
Bölgede etkili bir nüfuza sahip Kikan Çırrıkan/Kikan Halecan aşiretlerinin de desteği alındı. Hatta Kızıltepe Altıntoprak köyünde, 27 Ocak 2019’da vefat eden Kikan Aşiretinin Reisi Hacı Abdulkadir Timurağaoğlu'nun taziyesinde yemek verilmedi. Aile kararı ittifakla aldı.
Kikan aşiretinin taziye evine gidenler, müftülüğün duvara astığı levhayı da gördü. “Taziye Evi Uygulama Esasları” başlıklı levhada dini kurallara göre taziyenin nasıl yapılması gerektiği yazıyordu. Aynı levha Kızıltepe’deki 150 taziye evine daha asılmıştı.
Hüda-Par: İnsanlar bilmeden günaha giriyor
Parti tüzüğünde amaçlarını “İslami değerleri yeniden ihya etmek” olarak tanımlayan Hür Dava Partisi (Hüda-Par) de taziye yemeğine açıkça karşı olan yapılardan biri.
Hüda-Par Batman İl Başkanı Davut Şahin “Misafirlerine karşı mahcup olmamak için gidip bankadan kredi çekenler bile olduğunu biliyoruz. Yani adam iyilik yapayım derken belki de farkında olmadan günaha giriyor” dedi. Şahin taziyelerin daha önce üç günden daha uzun sürdüğünü hatırlatıyor. Kanaat önderleri öncülüğünde alınan kararla sürenin üç güne indirildiğini söylüyor.
Şahin, “Taziye eski dönemlerde cenaze sahibinin omzundan yük almak anlamına gelirdi” diyor. Taziyeye gidenlerin yanlarında çay, şeker, yağ vb. götürmesini buna örnek gösteriyor. Şahin’e göre taziye evleri yapıldıktan sonra gelenek değişti. Yük sadece cenaze sahiplerine kaldı.
Hüda-Par Batman İl Başkanı Davut Şahin “Taziye yemeği dinen caiz değil ve sünnetullaha ters, insanları mağdur eden bu geleneğin sorgulanması lazım” dedi. Hüda-Par’ın konuyla ilgili girişimlerde bulunmaya hazırlandığını da söyledi.
Taziye nasıl yemek sofrasına dönüştü?
Cenaze sahibinin taziye yemeği vermeye başlamasının mazisi çok uzak değil. 1990’lı yıllardan önce taziyeye gidenler yanlarında yemek götürürlerdi. Cenaze sahibi bütün gün taziyeleri kabul ettiği için yemek yapmaya fırsat bulamaz, açığı akraba ve komşular telafi ederdi. Sofra yine akraba ve komşuların desteğiyle hazırlanır ve yemek birlikte yenirdi.
1990’lı yıllarla birlikte köy boşaltmaları, güvenlik endişeleri ve işsizlik nedeniyle şehirlere büyük bir göç başladı. Göç taziyeye gidenlerin sayısını azaltmadı ama şehir gelenekleri değiştirmeye başladı. Artık sadece aynı köyün insanları değil; aynı şehrin insanları taziyeye gidiyor. Yas tutanlar yalnız bırakılmıyordu.
Zamanla evler taziye için gelenlere yetmemeye başladı. Taziye yemeğini başlatan fikir de o dönemlerde ortaya çıktı. Bir taziye çadırı kurulacak, cenaze sahiplerinin omuzlarındaki yük alınacaktı. Ama çadırlar komşuda pişenin yetmeyeceği kadar büyüktü. Uzak yoldan gelenler de vardı. Taziye geleneği değişmiş, göçle başlayan değişim şehirden çok uzaktaki ata diyarı toprakları da etkisi altına almıştı.
Kaynak: İndependent Türkçe