• DOLAR 32.562
  • EURO 34.99
  • ALTIN 2446.021
  • ...
İyileştirmeler Kişiye Özel Olmamalı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Emrah Tel / İstanbul
Ancak bu gelişmeler yeni yasanın da daha önceki yasalar gibi “Kişiye özel” olması endişelerini de beraberinde getirdi. Av. Mirhan Özbekli, “Eğer bir yasa çıkarılıyorsa bu yasanın sınırları net bir şekilde belirlenmeli herkesi eşit ölçüde kapsamalıdır” dedi.

CMK ve Ceza İnfaz Kanunu’nda değişiklikler yapılmasına ilişkin yasa değişikliği TBMM’ye sevk edildi. TBMM’de görüşülmeye başlayan tasarı anadilde savunmada, hasta mahkûmların durumuna, zaruri durumlarda cezanın ertelenmesinden, hükümlülerin eşleriyle üç ayda bir refakatçı olmaksızın 24 saate kadar bir arada kalmasına olanak sağlamaya kadar birçok yenilik içeriyor.
 
Yeni yasa tasarısıyla hükümlünün sosyalleşmesini teşvik etmek, mahkûmun ailesiyle zaman geçirmesine olanak sağlamak, tek başına hayatını idame ettiremeyecek kadar hasta mahkûmların tahliyesi ve özellikle KCK soruşturmalarında gündeme gelen anadilde savunma olanağını sunmak amacıyla gündeme geldi.
 
Ancak daha önce Haberal Yasası diye tabir edilen ve birinci dereceden yakınını kaybeden mahkûmlara verilecek izni düzenleyen yasanın sadece belli kişileri kapsaması yeni yasa ile ilgili endişeleri de gündeme getirdi.
 
Hatırlanacağı üzere Haberal Yasası’ndan sadece Ergenekon davası sanıkları faydalanırken, özellikle İslami davadan ceza alan hükümlüler güvenlik gerekçesiyle yararlandırılmadı. Bunun en son örneği de Diyarbakır’da yaşandı. Mahkûm Ömer Faruk Aykan güvenlik gerekçesiyle annesini son yolculuğuna uğurlayamadı.
 
Yaşanan bu çifte standartlar “yasalar kişiye özel çıkarılıyor” tartışmalarını da beraberinde getirmişti. Hukukçular ise CMK ve Ceza İnfaz Kanunu’nda düzenlemeyi öngören yasa tasarısının “Kişiye özel olmaması” gerektiğini vurguladı.

DESTEKLENMELİ AMA ENDİŞELİYİZ
CMK ve Ceza İnfaz Kanunu’nda değişiklikler yapılmasına ilişkin yasanın desteklenmesi gerektiğini dile getiren İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği (Hür-Der) Genel Başkanı Avukat Mirhan Özbekli, “Yasa bir nevi tencereye konmuş ama ne çıkacağı da belli değil. Daha önce de sık sık gördük ki bir tasarı meclise gelince birçok yeniklik kapsıyor ama meclisten çıkınca kırpıldıkça kırpılmış ve hiçbir şeye benzemiyor. Bu tasarıda da o endişeleri taşıyoruz” dedi.
 
Yasa çıkarılırken kanun uygulayıcısına yorum yetkisi bırakılmaması gerektiğini dile getiren Özbekli, “Yasaların da ucu açık ve uygulamaların büyük bölümünü cezaevi yönetimi ve yargıçlara bırakılıyor. Örneğin anadilde savunma çoktan olması gereken bir konuydu. Fakat bunun da sınırlarını net belirlemeyecekler. Yani yazılı savunma konusunu kısıtlayacak sadece sözlü savunmayla kısıtlı tutacaklar.
 
Ana dilde savunma da yine yargıca bırakılacak Burada uygulayıcıya da çok fazla takdir hakkı tanınmamalı. Yine hükümlü ve tutukluların üç ayda bir aileleri ve eşleriyle bir araya gelmeleri kanun uygulayıcısının takdirine bırakılmamalı. Diğer bir husus ise hasta mahkûmlar ile ilgili. Bu konuda zaten bir yasa var ve mevcut yasada kendisine bakamayacak durumda olan hasta mahkûmların, bunu somutlaştıracak olursak Fikret Bayram’ın cezaevine girmemesi ya da en çok bir ay kalması gerekirdi.
 
Ama yirmi yıldır cezaevinde. Bu sefer de yetki Adalet Bakanlığına verilecek ve yine değişen bir şey olmayacak. Bu güne kadar Türkiye’de iktidarların çoğu kendine yakın kişileri kayırmıştır. Fikret Bayram’ın hala cezaevinde olması da bunun göstergesidir” şeklinde konuştu.
YASALAR HERKESİ KAPSAMALI
Yapılacak yasanın herkesi eşit ölçüde kapsaması gerektiğini vurgulayan Özbekli, “Bu konuda en büyük endişem bu hakikaten hükümet eğer yasal düzenleme yapıyorsa hak ve özgürlükleri doğrultusunda hak ve özgürlükleri ileriye götürücü ve objektif herkesin hakkıyla faydalanabileceği kanun uygulayıcısına yorum hakkı bırakmayacak bir düzenlemeye gidilmelidir. Ama bu konuda kanun uygulayıcısına yorum hakkı tanıyacaksa bu yine birçok kayırmalara neden olacaktır.
 
Eğer bir yasa da çıkarılıyorsa bu yasa kişiye özel olmamalı. Bunun örnekleri yakın tarihte gördük. Benim Elazığ’da bir müvekkilim örgüt üyeliğinden yargılanmıştı. Kendisi gidip teslim oldu. Babası vefat etti ve sadece 3 saat izin verildi. Ki bu benim şu ana kadar izin verilen tek müvekkilim ve sadece 3 saat. Öte yandan Haberal Yasasıyla Haberal’a 3 gün izin verildi. Eğer bir kaçma durumu varsa 36 yıl hapisle yargılanan Haberal’ın kaçma durumu vardı. Bu açıdan kanunların uçları açık olmamalı net ifadeler kullanılmalı” ifadelerini kullandı.
SAMİMİYETLERİNE İNANMIYORUM
Hükümetin tavizler sonucu yasal düzenlemeye gittiğini ifade eden Özbekli sözlerini şöyle sürdürdü; “Bir ölçüde de cezaevinde bazı tutuklu ve hükümlülerin başlattıkları açlık grevleri sonucu bu düzenlemeye gidiliyor. Yani bir ölçüde taviz vermedir. Onlar da taviz verirken kendilerince ‘biz bunların gözlerini boyayalım, bir yasa çıkarıyor gibi yapalım.
 
Ama sonuç itibarıyla da çok da istifade etmesinler. Örneğin dördüncü yargı reformu diye bir hazırlıkları var. Bize bu ‘reform’ diye anlatılıyor. Belki yenilikler içeriyor ama öte yandan örgüt üyeliğinin cezası sınırını 15 yıla çıkarıyorlar. Siz buna reform derken utanmıyor musunuz? Ben açıkçası çok da samimi olduklarına inanmıyorum ama yine de temenni ederim ki objektif uluslararası hukuk normlarını dikkate alarak hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı değil de önünü açıcı ve herkese eşit uygulanacak bir yasal düzenleme olur.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir