Davutoğlu’nun gerekçelerine bakılırsa, sınıra düşen birkaç top mermisi ve daha önce düşürülen uçak, Patriot füzeleri için yeterli gerekçe…

Oysa füze saldırılarına karşı hava savunma sisteminden oluşan Patriot sistemi, ciddi bir füze saldırısı tehlikesinin oluşmasıyla alakalı bir duruma işaret etmektedir. Dolayısıyla bu durum, kaynağı meçhul birkaç top mermisinin sınır bölgesine isabet etmesiyle izah edilmesi mümkün gözükmemektedir.

Bu projenin Suriye ile doğrudan bağlantılı olduğu zaten söyleniyor. O halde bu sistem, Suriye tarafından fırlatılacak füzeleri diskalifiye etmekle doğrudan alakalı bir vakıanın yaşanacağına mı işaret etmektedir? Suriye yönetimi, şu andaki haliyle Türkiye’ye doğrudan bir saldırıya yeltenecek bir pozisyonda olmadığına göre, yapılan bu hazırlık ne anlam ifade etmektedir?
Burada hep kritik eşik olarak zikredilen ABD’deki başkanlık seçimi ve eş zamanlı olarak yine ABD’nin özel çabalarıyla oluşturulmaya çalışılan eski muhalif konseyin ipinin çekilerek yeni bir konsey arayışının hız kazanması, seçimler sonrasına ertelendiği söylenen ABD’nin Suriye politikasında aktif rol üstlenme durumu, yeni kabus senaryolarını akıllara getirmektedir.

Yine bir gazetecinin sorusu üzerine Başbakan Erdoğan’ın şu ifadeleri, gelecek günlerle ilgili Suriye politikasında Türk iradesinin rotasına işaret etmektedir:

“Şu anda hafızaların Amerikan seçimlerine kilitlenmediğini söylemek yanlış olur, kilitlenmiştir. ABD seçimleri bittikten sonra bölgede olumlu birçok şeylerin olabileceği noktasında beklentiler var. Bu beklenti bizde yok mu? Bizde de var. Şu ana kadar ABD seçimlerini veya ABD’deki kampanyanın yoruculuğunu, engelleyiciliğini de düşünerek bizler de ABD’ye çok fazla yüklenmedik dersem doğrudur, yeridir. Ama şimdi ABD’nin bölgede özellikle NATO’nun önemli bir üyesi olarak, çünkü bizimle ilgili bu bölgede gelişebilecek her konu NATO’yu da yakından ilgilendirmektedir, NATO’yu da yakından ilgilendirdiğine göre, burada ABD’nin bu işi çok daha farklı şekilde ele almasının gereğine inanıyorum. Bunları bundan sonra en üst düzeyde görüşme şansımız olacak. Bunu tabii telefonlarla yapıyorduk, ama şimdi belki telefonun ötesine de bunu geçirme durumunda olacağız. Ama en önemlisi BM Güvenlik Konseyi’nde atılması gereken adımlardır ki BM Güvenlik Konseyi’nde de özellikle daimi üyelerin arasındaki sıkıntı tabii ki genele de yansıyor. Burada Rusya ve Çin’in şu ana kadar takındıkları tavrın değişmesi noktasında farklı adımların atılması gereğine inanıyorum. Bu konuda tabii gerek ABD, gerek Fransa, gerek İngiltere, Almanya çok daha farklı adımlar atacaklardır diye düşünüyorum. Bunları kendileriyle de görüştük, görüşüyoruz. Bizim de zaten telefon diplomasimiz devam ediyor.”

Yeniden seçilen Obama, büyük ihtimalle ilk ziyaretini Türkiye’ye yapacağı söyleniyor. Şayet gerçekleşirse ziyaretin temel konusu Suriye olacağı kesin. Geçen hafta Amerikan özel kuvvetlerinin Türkiye’ye gelerek Suriye sınırına yerleştikleri ve istihbarat çalışmasında görev alacakları haberleri epeyce tartışıldı. Aynı durum Ürdün için de söz konusu.
Öbür taraftan Katar’da yeni bir muhalif konsey için hararetli tartışmalar eşliğinde görüşmeler yapılıyor. Şayet başarılırsa, tamamen ABD buyruklarına bağlı bir muhalif konsey oluşturularak sürgünde hükümet ilanı ve bunun malum ülkelerce meşru hükümet olarak kabul edilmesi düşünülüyor.

Öbür taraftan Suriye’de Filistinliler de dahil tüm muhalif unsurlar arasında iç çatışma süreci başlatılarak herkesimin bir kurtarıcıya ihtiyaç duyması planları devreye konulmuş görünüyor.

Tüm bunlar alt alta konulup Patriot füze sisteminin sınıra konulması ile beraber düşünüldüğünde Suriye’ye Irak benzeri bir müdahale planının ipuçları kendini ele veriyor.