Arakan`da Zulüm Devam Ediyor
Mazlum-Der`in düzenlediği "Uluslararası Arakan Konferansı"nda bir konuşma yapan Emine Erdoğan, "orada bize anlatılanlar, şahit olduklarımız gerçekten çok acı, çok yürek yaralayıcıydı" diyerek tüm annelere şöyle seslendi: "Her yetimin, öksüzün, başını bizim elimiz okşamalı, ağlayan her gözü silmek için bizim ellerimiz uzanmalı."
İSTANBUL - Mazlum-Der bütün dünyanın gözleri önünde katliamlara maruz kalan ve tüm dünyanın sessiz kaldığı Arakan`da yaşanan katliam ve zulme dikkat çekmek için "Uluslararası Arakan Konferansı" düzenledi.
Konferansa Başbakan Erdoğan`ın eşi Emine Erdoğan, Mazlum-Der Genel Başkanı Faruk Ünsal, Yazar Sibel Eraslan, İHH Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç ve Yurt dışından birçok akademisyen katıldı.
Arakanlı Müslümanlar Katlediliyor
`Uluslararası Arakan Konferansı`nın açılışında bir konuşma yapan Mazlum-Der Genel Başkanı Faruk Ünsal, Arakan`da Rohingyalı Müslümanların yaşadığı trajedinin uluslararası hukuk açısından adının etnik temizlik olduğunu ve bunun uluslararası hukukta suç olduğunu söyledi. Ünsal, Arakanlı Müslümanların, Budist cunta yönetimi tarafından İslam`ın ve Müslümanların Arakan bölgesinden izi silinmek istenircesine, büyük katliamlara maruz kaldıklarını kaydetti.
Arakanlıların Dramı Bangladeş`te de Devam Ediyor
Ünsal, Budist cunta yönetimi tarafından yapılan katliamlar ve zulümler sonucu Arakanlı Müslümanların komşu ülke Bangladeş`e sığındığını ancak Bangladeş`in BM`nin Mülteciler Sözleşmesi`ni imzalamadığı için mültecileri kabul etmek konusunda kendisini hukuki olarak sorumlu görmediğini belirtti. Bangladeş`in insanlık bakımından böyle bir mecburiyeti olsa bile orada kendisine sığınan Arakanlı Müslümanları adeta yok saydığını belirten Ünsal, Müslümanlara herhangi bir statü vermediğini ve Arakanlı Müslümanların Bangladeş`te de büyük sıkıntılar yaşadıklarını belirtti.
Budistler Etnik Temizlik Yapıyor!
Ünsal, "Arakan`da Rohingyalı Müslüman kardeşlerimizin yaşadığı trajedinin uluslararası hukuk açısından adı, etnik temizliktir ve bu uluslararası hukuk bakımından suçtur" dedi.
Arakan`da Bütün Ailesini Kaybedenler Var
Mazlum-Der Genel Başkanı Ünsal`dan sonra bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan`ın eşi Emine Erdoğan, geçen Ağustos ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yardım kuruluşları ve medya mensuplarının da iştirakiyle Myanmar`ı ziyaret ettiklerini hatırlattı.
Ziyarette, Myanmar yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde Müslümanlara yönelik saldırıları da gündeme getirdiklerini, ardından Arakan olayların meydana geldiği bölgeye giderek, yaşanan dramı yerinde gördüklerini anlattı.
Emine Erdoğan, ``Orada bize anlatılanlar, şahit olduklarımız gerçekten çok acı, çok yürek yaralayıcıydı. Bütün ailesini veya ailesinin bir bölümünü yitirmiş kadınların, erkeklerin, çocukların, gençlerin, yaşlıların yaşadıklarını tarif etmek asla mümkün değil. Orada konuştuğumuz insanların gözlerinden okunan sessiz feryatlar karşısında hissettiklerimizi ifade etmekte zorlanıyorum`` diye konuştu.
Emine Erdoğan, Myanmar`a gittiklerinde uluslararası yardım kuruluşları haricinde, bölgeye yardım getiren ilk devletin Türkiye olduğunu kaydederek, dünyanın, özellikle de Batı`nın, Arakan`da yaşananlar karşısındaki kayıtsızlığının ve ilgisizliğinin, kendilerini en az gördükleri kadar üzdüğünü ve düşündürdüğünü ifade etti.
Arakan`a Sırtını Dönen, İnsanlığa Sırtını Dönmüştür
Bölge ülkelerinin de Arakan`da yaşanan olaylar karşısında daha fazla hassasiyet göstermelerini beklediklerini belirten Emine Erdoğan, ``Arakan`da sadece birkaç milyon Müslümanın değil topyekûn insanlığın tehdit altında olduğunu unutmamak gerekiyor. Biz, Arakan`a uzanan her eli, aynı zamanda insanlığa, insanlığın vicdanına uzanmış olarak kabul ediyoruz. Aynı şekilde, Arakan`a arkasını dönen her kişi, kurum ve ülkeyi de, bütün insanlığa arkasını dönmüş olarak görüyoruz" dedi.
Konferansa Başbakan Erdoğan`ın eşi Emine Erdoğan, Mazlum-Der Genel Başkanı Faruk Ünsal, Yazar Sibel Eraslan, İHH Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç ve Yurt dışından birçok akademisyen katıldı.
Arakanlı Müslümanlar Katlediliyor
`Uluslararası Arakan Konferansı`nın açılışında bir konuşma yapan Mazlum-Der Genel Başkanı Faruk Ünsal, Arakan`da Rohingyalı Müslümanların yaşadığı trajedinin uluslararası hukuk açısından adının etnik temizlik olduğunu ve bunun uluslararası hukukta suç olduğunu söyledi. Ünsal, Arakanlı Müslümanların, Budist cunta yönetimi tarafından İslam`ın ve Müslümanların Arakan bölgesinden izi silinmek istenircesine, büyük katliamlara maruz kaldıklarını kaydetti.
Arakanlıların Dramı Bangladeş`te de Devam Ediyor
Ünsal, Budist cunta yönetimi tarafından yapılan katliamlar ve zulümler sonucu Arakanlı Müslümanların komşu ülke Bangladeş`e sığındığını ancak Bangladeş`in BM`nin Mülteciler Sözleşmesi`ni imzalamadığı için mültecileri kabul etmek konusunda kendisini hukuki olarak sorumlu görmediğini belirtti. Bangladeş`in insanlık bakımından böyle bir mecburiyeti olsa bile orada kendisine sığınan Arakanlı Müslümanları adeta yok saydığını belirten Ünsal, Müslümanlara herhangi bir statü vermediğini ve Arakanlı Müslümanların Bangladeş`te de büyük sıkıntılar yaşadıklarını belirtti.
Budistler Etnik Temizlik Yapıyor!
Ünsal, "Arakan`da Rohingyalı Müslüman kardeşlerimizin yaşadığı trajedinin uluslararası hukuk açısından adı, etnik temizliktir ve bu uluslararası hukuk bakımından suçtur" dedi.
Arakan`da Bütün Ailesini Kaybedenler Var
Mazlum-Der Genel Başkanı Ünsal`dan sonra bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan`ın eşi Emine Erdoğan, geçen Ağustos ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yardım kuruluşları ve medya mensuplarının da iştirakiyle Myanmar`ı ziyaret ettiklerini hatırlattı.
Ziyarette, Myanmar yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde Müslümanlara yönelik saldırıları da gündeme getirdiklerini, ardından Arakan olayların meydana geldiği bölgeye giderek, yaşanan dramı yerinde gördüklerini anlattı.
Emine Erdoğan, ``Orada bize anlatılanlar, şahit olduklarımız gerçekten çok acı, çok yürek yaralayıcıydı. Bütün ailesini veya ailesinin bir bölümünü yitirmiş kadınların, erkeklerin, çocukların, gençlerin, yaşlıların yaşadıklarını tarif etmek asla mümkün değil. Orada konuştuğumuz insanların gözlerinden okunan sessiz feryatlar karşısında hissettiklerimizi ifade etmekte zorlanıyorum`` diye konuştu.
Emine Erdoğan, Myanmar`a gittiklerinde uluslararası yardım kuruluşları haricinde, bölgeye yardım getiren ilk devletin Türkiye olduğunu kaydederek, dünyanın, özellikle de Batı`nın, Arakan`da yaşananlar karşısındaki kayıtsızlığının ve ilgisizliğinin, kendilerini en az gördükleri kadar üzdüğünü ve düşündürdüğünü ifade etti.
Arakan`a Sırtını Dönen, İnsanlığa Sırtını Dönmüştür
Bölge ülkelerinin de Arakan`da yaşanan olaylar karşısında daha fazla hassasiyet göstermelerini beklediklerini belirten Emine Erdoğan, ``Arakan`da sadece birkaç milyon Müslümanın değil topyekûn insanlığın tehdit altında olduğunu unutmamak gerekiyor. Biz, Arakan`a uzanan her eli, aynı zamanda insanlığa, insanlığın vicdanına uzanmış olarak kabul ediyoruz. Aynı şekilde, Arakan`a arkasını dönen her kişi, kurum ve ülkeyi de, bütün insanlığa arkasını dönmüş olarak görüyoruz" dedi.
İnsanlığın Tek Sabıkası Arakan Değil!
Emine Erdoğan, Arakan`ın insanlığın sicilindeki tek `sabıka` olmadığını, Somali`de, Filistin`de, Suriye`de ve dünyanın daha pek çok yerinde, benzer insanlık dramlarının yaşanmaya devam ettiğini, dünyanın pek çok ülkesinin, özellikle de Batılı ülkelerin, bu dramlar karşısında gereken tepkiyi vermekten çok uzak bir görüntü içinde bulunduklarını söyledi.
Şefkate İhtiyaç Duyan Herkese Elimizi Uzatmalıyız
Emine Erdoğan konuşmasının sonunda dünyanın bütün kadınlarına ve bütün annelere seslenerek şöyle konuştu: "Bizler, uluslararası siyasi çekişmelerin, uluslararası çatışmaların, kısır hesaplarını aşarak her mağduru, her mazlumu, her yoksulu kendi evladımız gibi görmeliyiz. Dünyanın hangi köşesinde yaşarsa yaşasın, hangi ırka, hangi inanca, hangi deri rengine sahip olursa olsun, yardıma, şefkate ihtiyaç duyan herkese elimizi uzatmalıyız. Her yetimin, öksüzün, başını bizim elimiz okşamalı. Her fakirin, garibin, açın, yoksulun yanında bizim desteğimiz bulunmalı. Ağlayan her gözü silmek için bizim ellerimiz uzanmalı. Çünkü bizler, dünyaya ekonomik çıkar, siyasi güç, askeri strateji penceresinden bakmıyoruz. Bizler dünyayı kalbimizle, yüreğimizle, şefkatimizle kucaklıyoruz. İnsanları, yaşadıkları toprakların imkanları veya imkansızlıklarıyla değerlendirmiyoruz; onları bizatihi insan oldukları, Allah`ın bir kulu oldukları için seviyoruz. Bizler, kadınlar olarak, anneler olarak yeterli kararlılığı gösterdiğimizde, her türlü engeli aşabileceğimizden şüphe duymuyorum."
(Şükrü Gündüz - İLKHA)