Savaş Çözüm Değil…
Savaş Çözüm Değil… Suriye`yi Türkiye, Mısır ve İran çözebilir
Mehmet Özcan / Analiz
Suriye’de kan gövdeyi götürürken, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine düşen top mermisi iki anne ile üç çocuğun hayatını kaybetmesine, dokuz kişinin de yaralanmasına sebep oldu. Olayın hemen ardından Türkiye yaptığı top atışlarıyla Suriye ordusunun hedeflerini vurarak misliyle karşılık verdi. Hükümet de tezkere çıkarmak için meclisi topladı. Yani anlayacağınız istenmeyen bir savaş kapımızda. Ancak hükümet çıkacak bir savaşın bölgeyi nasıl bir cehenneme çevireceğini hesaplamıyor anlaşılan. Ama Amerika’nın başını çektiği batılı işgalcilerin Türkiye’nin Suriye’ye karşı tavrı karşısında hemen desteklerini açıklamaları ile bu durumu kendileri açısından çoktan hesaplamış oldukları net bir şekilde görülüyor.
Türkiye ile Suriye arasında çıkacak bir savaşa İran’ın da, Irak’ın da dahil olmaması düşünülemez. Böyle bir tablo karşısında ölen Müslüman halklar, kazananlar ise olaylara hiç müdahale etmeden seyreden israil ve Amerika’nın başını çektiği batılı ülkeler olacak. Bu da sonuç olarak ümmete kan kaybettirecek.
Suriye, kadim bir İslam beldesi olmasının yanı sıra israil’le sınırı olması hasebiyle stratejik bir öneme sahip bir cephe konumundadır. Baştan beri Beşar Esed’in, babası Hafız Esed gibi bir zalim olduğunu bundan dolayı gitmesi gerektiğini, ancak yerine geleceklerin Batının güdümünde hareket edecek kişiler olmaması gerektiğini belirtiyoruz. Çünkü Suriye İhvan’ı, Mısır İhvan Hareketi gibi güçlü bir yapıda ve de insiyatif alacak bir durumda değil veya teşkilatını öyle görmüyor.
Gerek içerde gerek de Suriye dışındaki muhalefetin halkı etkileyebilecek, harekete geçirebilecek ve halkın isteği doğrultusunda hareket edebilecek bir konumu ve etkisi yok maalesef. Bu açıdan dışarıdan örgütlenmeye çalışılan ancak bir türlü birlik olamayan bu muhalif grupların Esed’i devirmesi ve Suriye’yi yeniden inşa etmelerini beklemek en azından şu an itibarıyla oldukça güç. İçeriden rejime karşı savaşan muhalifler ise halkın kendi olduğu gibi Suriye ordusundan ayrılandan tutun da yabancı birçok istihbarat örgütü adına hareket eden insanlara kadar çok karmaşık bir yapı mevcut maalesef. Ve muhalif kanattaki herkesimin bir amacı var; halk zalim yöneticisinden kurtulmak için savaşırken, yabancı istihbaratların süreci uzatan eylemleri ise ölenlerin Müslüman olmaları hasebiyle neye hizmet ettiklerini ortaya koyuyor.
İRAN VE HİZBULLAH’IN DURUMU
Burada İran ve Hizbullah’ın her ne kadar kendilerince haklı olabilecek nedenleri olsa da Esed’i desteklemekle, akan kanın durması için üzerlerine düşeni yaptıklarını söyleyemeyiz. Ancak İran ve Hizbullah’ın geldikleri nokta itibarı ile geri dönüşü olmayan bir yolda oldukları da gün gibi ortada. Çünkü Esed’den desteklerini çektikleri anda Esed’in Batı’nın safında yer alacağını da çok iyi biliyorlar. Sonrası malum; bölgede yalnızlaşan başta Hizbullah, israil’in hedefi, ardından İran ise Amerika’nın başını çekeceği batılı güçlerin hedefi konumuna gelebilecektir. Tabi Türkiye’nin de Suriye’nin düşmesi sonrası bir ortamda kendini güvende hissetmeyeceği kesin. Belki hayal gibi gelir ama Türkiye, bir işgale bile maruz kalabilecek bir sürece girebilir.
‘ÇAR’LIK HAYALİ PUTİN’İ SURİYE’Yİ DESTEKLEMEYE ZORLUYOR
Tabi işin Rusya ve Çin faktörü de ayrı bir mecra. Bir milyardan fazla bir nüfus ve gelişen ekonomik gücüyle geleceğin süper güçleri arasında aday görünen Çin, Afrika ülkelerinden sonra Ortadoğu’da yakaladığı istikrarın bozulmasını istemiyor.
Rusya’nın ise Suriye’nin yanında durmasının en önemli nedeni, eski Sovyetler Birliği dönemindeki gücüne kavuşma ortamının neredeyse hazır hale gelmesi ve Suriye’ye müdahale olması halinde Rusya’nın bu hayallerinin suya düşmesi gerçeği yatıyor. Üçüncü dönemine giren Putin’in ‘Çar’lık hayaliyle yatıp kalktığını bilmeyen yok. Bunun için dağılan eski Sovyetler Birliği ülkelerini bir araya toplama gibi yoğun faaliyetlerde bulunuyor. Şu an Çeçenistan, Dağıstan gibi tüm Kafkasya ülkelerini işgal altında tutarak kuklaları vasıtasıyla yönetiyor. Ve Rusya şunu da iyi biliyor ki günümüzde ekonomik krizlerle boğuşan Amerika ve Avrupa’nın artık eskisi gibi bir süper güç olmadığı, özellikle Irak ve Afganistan işgali sonrası yeni bir işgale giremeyecek kadar yıprandığı gerçeği-fırsatını da bu yüzden kaçırmak istemiyor.
BATI MÜDAHALE ETMİYORSA BOŞUNA DEĞİL!
Suriye’ye dışardan olabilecek herhangi bir askeri müdahale, sorunun çözümüne katkı sunmaktan ziyade işi daha da çıkılamaz bir hale getirmekten başka işe yaramayacaktır. Türkiye’nin öncülüğünde veya içinde olabilecek bir saldırı hali de çatışmanın bölgesel hatta dünya genelini kapsayacak büyük ölçekli bir savaşa neden olacaktır. Petrol ve doğalgazı bol Libya’ya BM Güvenlik Konseyi’nin kararını bile beklemeden balıklama atlayan Fransa’nın başını çektiği batılı ülkeler, Suriye’ye müdahale edilmesini gerektirecek bir menfaatin ortada olması durumunda hiç beklemeden müdahale edebilecekleri gerçeğini akıldan çıkarmamak gerek. Stratejik öneme sahip Suriye’yi desteklemek durumunda kalan İran ve Hizbullah’ın bu tavrının Müslümanlar arasında oluşturduğu fitneyi çıkarları hesaplarına kullanan Batılı ülkeler, Suriye’nin içinde bulunduğu bu kaos durumunun adeta böyle devam etmesi için avuç ovuşturuyor. Aksi durumda şu ana kadar çok daha önceden müdahale sebepleri ve seçeneklerinin oluşturulup harekete geçilebileceğini unutmamak gerek.
SURİYE’NİN ÇÖZÜMÜ; İRAN VE HİZBULLAH
Bu işin çözümünün Suriye’nin bir İslam beldesi olması hasebiyle Müslümanlardan oluşacak bir kurulun ortak yollarla çözebileceği kanaati hâkim basıyor. Türkiye, Mısır ve İran’ın bir araya gelerek ortak bir payda üzerine Suriye meselesinde tarafları anlaştırabileceği mümkündür ve çözüm olacaktır inşallah. Çünkü Türkiye birçok muhalif gruba söz geçirebilirken Mısır, Suriye İhvan Hareketi’ne ve İran da Suriye yönetimiyle diyaloga geçebilir. Ancak burada en büyük görev yine de İran ve Hizbullah’a düşüyor. Öncelikle Suriye üzerine yaptıkları hesap ve stratejileri yeniden yapılandırmak durumundadırlar. On yıllardır üzerinde çalıştıkları çıkarlarını en asgari kayıpla kurtarmanın yollarına bakmalılar. Tıkanmış bir yolun yirmi binden fazla insanın katledilmesini seyrederek açılmasını beklemek büyük bir vebal altında kalmak ve zulüm demektir. İran ve Hizbullah yetkilileri şunu iyi bilmeliler ki; Suriye konusunda yapacakları çözümle kesinlikle yalnız kalarak siyonist israil ve batılı işgalcilerin insafına terk edilmeyecekler. Aksine, İslam dünyasının büyük bir teveccühüne mazhar olacaklarından şüpheleri olmasın. Bu konuda geç kalınmış sayılmaz. Kanın durması için zararın neresinden dönülürse kardır...