Kur`an`la Beraber Yaşayalım
Bizler için bir öğüt, bir hidayet, bir müjde, bir hatırlatma, doğruyu yanlıştan ayıran ve okuduğumuzda imanımızın artmasına vesile olan yüce kitabımız Kur`an-ı Kerim`i öğrenmek ve öğretmek için bir zaman tayin etmek doğru değildir. İmkân ve fırsat bulduğumuz her zaman ve ortamda Kur`an-ı Kerim`i okumak, okutmak, anlamak ve yaşamakla sorumluyuz. Fert, aile, toplum ve ümmet olarak bununla mükellefiz.
Kur’an-ı Kerim’i ve Müslümanları bu şekilde bilip tanıyan, Allah ve Hz. Peygamber düşmanlarının da Mekke döneminden günümüze kadar, Kur’an’ı Müslümanların içinden çekmek ve onları Kur’an’dan uzaklaştırmak için her türlü yola başvurduklarını, her türlü yolu kendilerine mubah gördüklerini biliyor ve görüyoruz.
Resulullah aleyhissalatu vesselam döneminde olduğu gibi, ondan sonraki dönemden ta kıyamete dek fert, aile, toplum ve ümmet olarak bütün Müslümanlar Kur’an ve sünnete sarılma, her işlerinde Kur’an ve sünneti ölçü olarak kabul etmekle mükelleftirler. Sorumluluklarının bilincinde olup sorumluluklarını yerine getirmek isteyenler bu cehd ve gayret içinde yaşamışlar, yaşamaya çalışmışlar.
Bunların akıbetleri, dünyada rezillik, rüsvaylık ve hüsrandır. Ahirette ise, kendilerini kuşatmış bir ateş, yüzleri kavuran erimiş madenden bir su, yakıtı insan ve taşlar olan ateş ve tarif edemeyeceğimiz büyük azap onları bekliyor.
Sorumluluklarımızın neler olduğunu ve nasıl yapılması gerektiğini, Hakk ile batılı, helal ve haramı, hidayet ve dalaleti, doğru ve yanlışı, aydınlık ve karanlığı birbirinden ayırmak için Kur’an’ı öğrenmek ve öğretmek zorundayız. Birilerine inat olsun diye değil, sadece kulluk görevimizi yerine getirmeye vesile olan Kur’an-ı Kerim’i ibadet, tefekkür, tebliğ ve amel etmek için öğreneceğiz ve öğreteceğiz inşallah. Bütün Müslümanlar, özellikle İslam’a hizmeti ve İslami tebliği kendine esas alan kardeşler, herkesten daha çok Kur’an-ı Kerim’i ibadet, tefekkür, tebliğ ve amel etmek için okuyacak, öğrenecek ve öğretecek inşallah.
Hesabını veremeyeceğimiz şekilde zamanımızı değerlendirmeme ve boş geçirme gibi bir lüksümüz yoktur. Bizler yani Müslümanlar; “tatildeyiz” veya “izindeyiz” diyerek sorumluluklarımızı yerine getirmezlik edemeyiz. Dolayısıyla çocuklarımızı, zamanlarını boşa geçirmeye alıştıracak bir davranış içine giremeyiz.
Nerede olursak olalım, nereye gidersek gidelim, başta komşularımız olmak üzere ulaşabileceğimiz herkesi Kur’an-ı Kerim okumaya ve okutmaya seferber edelim.
Kur’an-ı Kerim okumalarına ve okutmalarına vesile olacağımız çocuklarımızı, dostlarımızı ve sevdiklerimizi Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselamın tarifine mazhar kılmak için okuduklarını anlayıp anladıklarıyla amel etmelerine yardımcı olalım: “Kur’an’ı okuyup onunla amel eden mü’min; utruc (portakal) meyvesi gibidir. Tadı da, kokusu da güzeldir.”
Kur’an-ı Kerim okumanın, ibadetlerin en faziletlisi olduğu, her harfinin on kat fazla sevabı olduğu şuuruyla okuyalım. Yüzünden okumanın sevabının yanında, maksadın mücerred okumak olmadığı, asıl maksadın okuyup üzerinde düşünmek, anlayıp amel etmek olduğudur. Bu anlayışı yine çocuklarımıza, sevdiklerimize ve dostlarımıza verelim, hatırlatalım.
Kur’an-ı Kerim okuyacak ve okutacak kardeşlerimizin, Kur’an-ı Kerim’i okumada riayet etmeleri gereken adaba dikkat etmeleri gerekir. Yani; abdestli olması, tecvid kurallarına dikkat etmesi, güzel ses ile okumaya çalışması, tevazu ve huşu ile kıbleye yönelmesi, tane tane ayetlerin manalarını düşünerek okuması, azap ayetlerini okuyunca Allah’a sığınması, rahmet ayetlerini okuyunca Allah’tan yardım dilemesi, teşbih ayetlerinde Allah’ı tenzih etmesi, secde ayetlerinde secde etmesi ve diğer hususlar…
Allah’ım! Bizi, Kur’an’ı hakkını vererek okuyanlardan, okuduğunu anlayanlardan, anladığını yasayanlardan eyle! (Âmin)