• DOLAR 35.443
  • EURO 36.354
  • ALTIN 3063.15
  • ...
Şeyh Said`in Torunu Şeyh M. Said Efendi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M. Ali Erdoğan

1940 yılının Haziran ayında Kırklareli’nin Vize ilçesinde, Şeyh Said ailesi sürgün hayatı yaşarken dünyaya gelen Şeyh M. Said Efendi’nin babası bölge halkının çok yakından tanıdığı, Şeyh Said’in oğlu, 1970’ten sonra ilçe ilçe, köy köy dolaşıp halkı irşad eden Şeyh Selahaddin Efendi’dir.

Şeyh Said ailesi, İdris-i Bitlisi’den bugüne ilim-irşad ile meşgul olmuş, soyu Hz. Resulullah’a dayanan, asırlarca İslam’a hizmet etmiş bir ailedir.

seysaidtorunu1

1925 senesinde başlayan Şeyh Said kıyamından sonra hayatta kalan bütün aile fertleri Türkiye’nin değişik bölgelerine sürgüne gönderilir. Şeyh Said ailesi sürgünde olduğu yıllarda ilmi çalışmalardan geri kalmazlar, aile içerisindeki her molla kendi evini medreseye çevirip çocuklarına ders verir.

1947 yılında Şeyh M. Said Efendi 7 yaşındayken aile sürgünden dönerek Erzurum’un Tekman ilçesinde ikamet eder, daha sonra Hınıs’a yerleşirler. Palandöken Dağı eteklerindeki Eğriçayır muhitinde medrese açıp talebe yetiştirirler.

İLİM TAHSILI

Şeyh Selahaddin Efendi, oğlu M. Said Efendi’nin yetişmesi için özel bir gayret göstermiştir. Şeyh Said hanedanından olan büyük âlim Şeyh Ali Rıza’nın yanında İslami ilimleri tahsil eden M. Said Efendi, babası Şeyh Selahaddin’den de ders almış, ayrıca babası, M. Said Efendi’ye ders vermesi için özel olarak hoca dahi tutmuştur. Babası ve amcasından iyi bir şekilde istifade eden Said Efendi, bölgede babasının tavsiye ettiği bazı âlimlerden de istifade ederek ilmi anlamda ciddi bir seviyeye ulaşmıştır.

1980’den sonra Şeyh M. Said Efendi S. Arabistan, Şam, Mısır vs. birçok Arap ülkesine defalarca gidip gelmiş, ilmi anlamda kendisini geliştirip, buralardaki ilim adamlarıyla bazı meseleleri değerlendirme imkânı bulmuştur.

GENÇLERE ÇOK EHEMMİYET VERİRDİ

Said Efendi gençlerin şuurlanması için uğraş vermiş, her zaman namaz kılmalarını, batıl düşüncelere meyletmemelerini, fikirlerini gayri İslami medyaya göre şekillendirmemelerini, İslami yaşantıyı hayatlarında tatbik etmelerini söylemiştir.

Yaptığı sohbetlere genellikle gençler rağbet eder, sohbet ederken önünde yaşlıları görünce, gençleri görmek için ön tarafta oturmalarını söylerdi. Şeyh Efendi, geçtiğimiz yıllarda İstanbul’a gelip “Şeytanın gençler üzerindeki etkisi” isimli bir konferans sunmuştu.

Vefatından kısa bir süre önce Diyarbakır’a yerleşmesinin en büyük sebeplerinden biri de yozlaştırılmaya çalışılan Kürd gençlerini gerçek hüviyetiyle tanıştırmak, İslami bilince sahip olmaları için elinden geleni yapmaktı.

Kendisine seni en çok mutlu eden şey nedir? diye sorulduğunda, “Namaz kılan bir genci görmektir” demiştir.

ŞEYH SAİD’IN KABRİNİN  TESPİTİ İÇİN UĞRAŞTI

M. Said Efendi, hem gençliğinde Ankara’da resmi dairelerde, hem de vefatından önce dedesi Şeyh Said’in kabrinin bulunması için çaba sarf etmiştir.

Şeyh Said’in medfun olduğu yer hakkında, eğer askeriye sonra kaçırmamışsa, Dağkapı’da şu an Alman Hastanesinin bulunduğu yerin civarında olma ihtimalinin yüksek olduğunu, Şeyh Selahaddin’in de burayı defalarca ziyaret ettiğini söylemiş, bu mezarın bulunması için birçok kişiye gayret göstermelerini vasiyet ederek “Dedemi Diyarbakır’a gömüp, İslami hizmetleri de onunla birlikte gömmek istediler, biz buna müsaade etmeyeceğiz” demiştir.

seysaidtorunu2

FAAL BİR ŞEKİLDE İRŞADA BAŞLAMASI

M. Said Efendi 1970’ten sonra babası ile birlikte irşad faaliyetlerinde bulunmuş, Şeyh Selahaddin her gittiği yere onu da götürmüş, vefat etmeden önce irşad vazifesini Şeyh M. Said Efendi’ye devretmiştir.

1980 ihtilalinden sonra şartların zor olması sebebiyle irşad hizmetleri biraz gevşemiş, 1990’dan sonra Şeyh Efendi, faal olarak Elazığ, Bingöl, Erzurum, Diyarbakır gibi şehirleri ilçeleriyle birlikte dolaşıp tebliğe başlamıştır. 2000 yılından sonra bu faaliyetler daha da hız kazanmıştır.

Bu aile ülkede yaşanan bütün darbelerden fazlasıyla etkilenmiş, zulüm üzerine zulüm görmüştür. 1960 ihtilalinde, içerisinde Şeyh Ali Rıza ve Şeyh Selahaddin’in de bulunduğu Şeyh Said ailesinin birçok ferdi Sivas’a sürülmüş, 80 darbesinde yine birçok sıkıntılara maruz kalmışlardır. Ayrıca 1990 yılında Şeyh M. Said Efendi, Kürdistan İslami hareket liderliği isnadıyla yargılanmış, uzun süre cezaevinde kalmıştır.

ŞEYH SAİD VE ÜSTAD BEDİÜZZAMAN

M. Said Efendi, vefat etmeden önce verdiği bir röportajda, Türkiye’deki kıyam hareketlerinden bahseden bazı kitaplarda da beyan edildiği üzere, yıllardır istismar edilen Şeyh Said kıyamında Üstad’ın tavrının nasıl olduğuyla ilgili beyanatlarda bulunmuştur. O beyanatı buraya naklediyoruz.

“Şeyh Ali Rıza Efendi 1959 yılında Ankara’da ameliyat oldu. 60 darbesinden bir kaç ay önceydi. Bir gün sabah namazında Abdülmelik Fırat’ın evinin kapısı çalınıyor, çünkü bizimkiler ona misafir. Gelen kişi Üstad’ın talebelerinden biridir. Abdülmelik Fırat’a diyor ki ‘Üstad, ben çok yaşlıyım ve hastayım gelemem. Şeyh Said’in oğulları otele gelsin görüşelim.’ Bunun üzerine babam Şeyh Selahattin ve amcam Şeyh Ali Rıza Efendi otele gidiyorlar. Talebeler bekletiyor ve konuyu ona iletmiyorlar. Bunun üzerine Şeyh Ali Rıza Efendi ‘Ben hastayım bekleyemem, neden haber vermiyorsunuz, kendisi beni çağırmış’ deyince o anda Üstad Said Nursi kapıyı açıyor ve bizimkilerle görüşüyor. Üstad şöyle diyor;

‘Ben Van’da iken Şeyh Said’in mektubu bana ulaştı. Beni de bu hizmete davet etti. Ben de mektubuna cevaben dedim ki bana görev ver ki ben de bu hizmete buradan katılayım. Mektubun ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Sonra Şeyh Said tutuklandı. Benim mektubumdan dolayı beni de götürürler dedim ama beni götürmediler. Bunun üzerine ağladım sızladım. Sonra istedim ki, Şeyh Said oğullarını göreyim. Bugün bana nasip oldu. Beni kardeş kabul etsinler. Ben bu manevi üzüntüden kurtulayım. Beni manevi evlat kabul etsinler. Ben de manevi kardeşiniz olarak huzura çıkayım. Kolhisar’a gelip kalacağım. Altı talebem içinde hangisi uygun görülürse onu vekil tayin edeceğim…’

Bediüzzaman Said Nursi hadise sonrası yaşadıklarını amcama şöyle anlatmıştı.  ‘40 gün mağarada feryat figan ettim. Sonra bana ilham geldi dendi ki Ben küfrü mutlakla mücadele ettim, sen de cehli mutlakla mücadele et. Ben bunun üzerine kalemimle cihat ettim. Selahattin Efendi de Üstadı ailemizin manevi evladı olarak kabul etti. Said Nursi, ‘Siz beni kabul ettiniz, ben de rahat ettim’ diyor.”

BEYATNAME

Babası Şeyh Selahaddin’in yazdığı gibi Şeyh M. Said Efendi de vefatından önce bir beyatname yazmış, İslam dinine sahip çıkılması, Kuran’ın emirlerine ittiba vs. konuları bu beyatname’de tavsiye etmiştir. Beyatname başında şu ibare yer almaktadır:

“Muhakkak ki Allah’ın indinde dîn, İslâm’dır ve tatbiki Allah’ın emridir. Dinin iptali ve yürürlükten kalkışı dolayısıyla Cenabı Hakkın insanları İslam dinine davet ve çağrısı ve tüm icabatların yerine getirilmesine dair emrinin ittiba görmesi dinin ne zorluklarla, nice kıymetli zatların kaybı,  Peygamber (s.a.v) çektiği sıkıntı ve ızdırap neticesi zuhur edip, bugünkü ilgisizliği ve zafiyetini, gençliğin ahlâken ve dinen çöktüğünü müşahade etmekteyim, dinin her şekilde korunması gerektiğini size haber vermekteyim. Tüm dinin gerek fiili yayılışı ve gerekse tatbiği herkese farzdır. Nice fedakârlıklarla meydana gelen dinin korunması ve ileriye yayılması elzemdir. Koruyucusu Cenab-ı Allah’dır. Herkesin O’nun beyan ve işaret ettiği yol üzere yürümesini tebliğ ve tavsiye ederim.”

TAKVA EHLİ İDİ

Aile efradının belirttiğine göre; Şeyh Efendi gecelerini Teheccüd namazı kılmak, Kur’an okumak ve Melayê Cizîrî’nin divanını okuyup dinlemekle geçirirdi. İnfak yapmaya çok önem veren Şeyh M. Said Efendi, yaptığı infakları gizli tutmaya da ayrıca önem gösterirdi. Son zamanlar kendisinin sadece bir İslam davetçisi olduğunu söylerdi.

Ümmetin birliği çok ister, bunun için ve işgal altındaki toprakların azadeliği için dua ederdi.

Karanlık güçler tarafından üzerlerinden birçok planların yürütüldüğü Kürd halkının ıslahı için herkese görev düştüğünü her zaman vurgular, özellikle gençlerle ilgilenilmesini ısrarla tavsiye ederdi.

Vefatından önce Hınıs’tan Diyarbakır’a yerleşmiş, geliş sebebini “İslam dinini tebliğ etmek, Şeyh Said’in kıyamın iyi anlaşılmasını sağlamak ve dedem Şeyh Said’in mezar yerini tesbit edip, vefatımdan sonra onun yanına defnedilmek.” diye beyan etmiştir.

VEFATI

Şeyh M. Said Efendi son zamanlarda irşad faaliyetlerine hız vermiş, Kürd toplumunun İslami kimliğini muhafaza etmesi için elinden geldiğince çalışmıştır.  Uzun bir süre böbrek yetmezliği sebebiyle hastanede tedavi gören Muhammed Said Efendi, 70 yaşında vefat etmiş (1Aralık 2010). Diyarbakır, Erzurum, Malatya, Muş, Bingöl, Adana, Mersin ve Şanlıurfa’dan gelen 20.000’i aşkın kişinin katılımıyla kılınan cenaze namazının ardından Palu’daki Şeyh Ali Septi Efendi’nin türbesinin üst tarafına defnedilmiştir. Allah rahmetini esirgemesin. (Amin)

 

NOT: Verdiği değerli bilgiler için Şeyh Said ailesinden Av. Muhammed Akar’a teşekkürlerimi arzederim.

Bu haberler de ilginizi çekebilir