• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
İmam Gazali
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M. Ali Erdoğan

Vefat yıldönümünde rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz. İslam’ın yetiştirdiği büyük şahsiyet “Hüccet-ul İslam” İmam Muhammed El-Ğazalî

1058 (Hicri 450) yılında İran’ın Tus şehrine bağlı Ğazal kasabasında dünyaya gelen İmam-ı Ğazali’nin babası “yün” eğirip satan fakir ve salih bir zattı. Daima âlimlerin sohbetlerine gider, onlara iyilik ve hizmette bulunmayı sever, dualarında Allah’tan kendisine âlim olacak evlat vermesini niyaz ederdi.

Vefatına yakın bir zamanda hayır sahibi ve salih bir arkadaşına bir miktar para vererek oğlu Muhammed ve Ahmet’i ona teslim ederek şöyle dedi: “Ben kendim âlim bir kimse olamadım, bu yolla kemale gelemedim, maksadım; benim kaçırdığım kemal mertebelerinin bu oğullarımda hâsıl olması için yardım etmenizdir. Bıraktığım bütün para ve erzakı onların tahsiline sarf ediniz.”

Bir müddet sonra bu para bitince bu salih zat İmam-ı Ğazali ve kardeşini eğitim almaları için medreselere göndermiştir.

İLİM TAHSİLİ

İmam-ı Ğazalî kendi memleketinde bir müddet Fıkıh ilmini tahsil ettikten sonra Cürcan’a gidip İmam Ebu Nasır İsmaili’den bir müddet ders almıştır. Daha sonra tekrar Tus’a dönerken başından şöyle bir hadisenin geçtiğini nakleder: “Bir grup yol kesici karşımıza çıktı, yanımda olan her şeyimi alıp gittiler. Arkalarından gidip onlara yalvardım. ‘Ne olur işinize yaramayan ders notlarını bana verin.’ Reisleri: ‘Onlar nasıl şeylerdir’ diye sorunca ‘onları öğrenmek için memleketimi terk ettim, gurbete gittim, şuradaki birkaç tomar kâğıttır’ dedim. Eşkıya reisi güldü. “Sen o şeyleri bildiğini nasıl iddia ediyorsun. Biz onları senden alınca ilimsiz kalıyorsun.” dedi.

İmam-ı Ğazali bu olaydan sonra eşkıya reisinin cevabından ders alarak bütün yazmış olduğu ilmi notlarını ezberlemiştir.

Daha sonra memleketinde 3 yıl kalan İmam-ı Ğazali İslam medeniyetlerinin büyük şehirlerinden Nişabur’a giderek büyük âlim İmamul Haremeyn El-Cüveyni’nin yanında Usul-u Hadis, Usul-u Fıkıh, Kelam, Mantık, Hukuk ve Münazara ilimlerini öğrenmiştir. Ayrıca zamanının büyük âlimlerinden fenni dersler alıp bu konularda da söz sahibi olmuştur.

NİZAMİYE MEDRESESİ MÜDERRİSLİĞİ

İmam-ı Ğazali eğitimini tamamlayınca ilme muhabbeti ve âlimlere düşkünlüğü ile bilinen Selçuklu veziri Nizamul Mülk’ün daveti üzerine Bağdat’a gider. Nizamul Mülk’ün meclisindeki ilim adamları İmam-ı Ğazali’nin ilmi meselelere vukufiyetine ve üstün kabiliyetine hayran kalırlar. Kısa bir süre sonra Nizamul Mülk, İmam’ı Nizamiye Medresesi Baş Müderrisliğine getirir. Burada İmam-ı Ğazali 300 seçkin talebe yetiştirmiş, bunun dışında binlerce talebeye ders vermiştir. Yetiştirdiği talebeler arasında Ebu Mansur El-Maturidi, Muhammed Bin Esad Et-Tusi gibi meşhur ulema da vardır.

FELSEFİ FIRKALAŞMAYA KARŞI ÇIKTI

İmam-ı Ğazali’nin hayatta olduğu dönemde İslam âlemi en çalkantılı günlerini yaşıyordu. Avrupa’da Endülüs İslam devleti yıkılmanın eşiğine gelmiş, İslam coğrafyası, Yunan felsefesi ve değişik gayri İslami fikir akımları ile her gün İslam adına türemiş yeni bir mezheb ile tanışıyordu. İslam düşmanları Müslümanların birliğini hem kılıçla hem de batıl fikirlerle yıkmak için seferberlik başlatmışlardı. İmam-ı Ğazali böyle bir dönemde İslam’ı tüm sadeliği ile savunuyor, İlim erbabının okuması, Kur’anî bir temel üzerine fikirlerini inşa etmeleri için eserler telif ediyordu. İmam-ı Ğazali, kendi dönemindeki batıl fırkaların görüşlerini ilzam edecek birçok kitap yazmış, bu fikirlerin ilerlemesine set olmuştur. Bâtıniye fırkasına karşı “Edderc-ül Merkum” isimli eserini kaleme almış, ayrıca Dehriyyun, Tabiiyyun, İlahiyyun gibi felsefi akımların bozuk fikirlerini yazdığı kitap ve reddiyelerle çürütmüştür. Yine Batıniler içerisinde Hasan Sabbah, bir teşkilat kurmuş kendini İmam-ı Masum(günahsız imam) ilan edip, çevresindeki fedailerle tehlikeli hareketlere girişmiş, İmam El-Ğazali “Müslümanların İmam-ı Masum’u Hz. Muhammed (s.a.s)’dir. Biz, Allah tarafından ona indirilen Kur’an-ı Kerim’e ve onun sünnetine bağlıyız” diyerek, bu akımla mücadele etmiştir.

İmam-ı Ğazali Mantık ilmiyle ilgilenmiş, mukayese ve muhakemelerde gerekliliğini belirtmiş, “Mantık ilminde bilgisi olmayanın ilmine itibar edilmez” demiştir. İlim ehlini yeni türeyen fikirlerin mukayesesini güzel bir şekilde yapabilmeleri için mantık bilimine teşvik etmiş, “Göz için ışık ne ise, akıl için iman odur. Işık olmayınca göz göremediği gibi iman olmayınca akıl da doğru yolda yürüyemez” diyerek aklın imanla kemal bulacağını da belirtmiştir.

BAĞDAT’TAN AYRILIŞI

İmam-ı Ğazali Bağdat’ta Nizamiye Medresesinde Müderrisliğinin yanı sıra ilmi eserler kaleme alıyor, zamanının sadece aklı esas alan fırkalarını tenkit ediyordu.

İmam-ı Ğazali bir müddet sonra Bağdat’taki medreseye kardeşi Ahmed El-Ğazali’yi bırakarak çeşitli seyahatler yaptı. Bağdat’ta iki yıl kalıp meşhur eseri İhya-u Ulumiddin’i yazıp Kudüs’e geçti. Burada Esma-ul Hüsna’yı anlatan “El-Maksadul Esma” ve bir takım eserlerini kaleme alıp Hacca gitti. Hacc farizasını yerine getirdikten sonra Bağdat’a dönüp Nizamiye Medresesinde kalabalık bir talebe kitlesine Şam’da yazdığı “İhya” isimli eserini ders olarak okuttu. Eser telifine tekrar devam etti.

ESERLERİ

İmam-ı Ğazali, İslam tarihi boyunca ümmetin fertlerine emeği geçmiş en değerli âlimlerdendir. Batılı bir yazar: “İmam-ı Ğazali’nin kalemi ve Selahattin-i Eyyubi’nin kılıcı sayesinde Müslümanlar, Hristiyan âleminin birçok taarruzuna karşı kendini muhafaza edebilmiştir” der. İmam-ı Ğazali, “Mevduat-ul Ulum” kitabında eserlerinin sayısının 1000’e ulaştığını zikreder. Şeyh Ebu İshak Eş-Şirazi, “Hazain” isimli eserinde bu kitapların 400 tanesini ismiyle beraber zikretmiştir. İmam-ı Ğazali gecesini gündüzünü ders vermek ve kitap okumakla geçirmiştir. Yazdığı kitaplar ömrüne bölündüğünde 1 güne 18 sayfa düşmektedir.

Kendi ifadesine göre hayatında iki gün dışında bütün günlerini kitap okumakla geçirmiştir. Bu iki gün babasının vefat ettiği ve evlendiği gündür.

İmam-ı Ğazali’nin üç yüz bin küsur hadisi şerifi ravileri ile birlikte ezbere bildiği, usul hadis ilmine vukufiyeti kaynaklarda zikredilir. Bu hadisleri sahih, hasen, zayıfları ile birlikte kitaplarında zikretmiş, birçok hadisin günümüze ulaşmasını sağlamıştır.

İmam-ı Ğazali’nin günümüze ulaşmış Akaid, Kelam, Tasavvuf, İslam felsefesi, Fıkıh ve Mantık ilimlerinde yazmış olduğu eserler vardır.

Yalnız İmam-ı Ğazali’nin vefatından sonra İslam topraklarına Moğolların yaptıkları taarruzlar esnasında birçok kütüphane yakılmış, İmamın birçok eseri bu saldırılarda yok olmuştur. Bu sebepten ötürü eserinin birçoğu günümüze ulaşmamıştır.

İSLAM BELDELERİNİN YÖNETİCİLERİNE GÖNDERDİĞİ MEKTUPLAR

İmam-ı Ğazali zaman zaman Müslüman halkları yöneten idarecilere mektuplar gönderip hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi ihmal etmemiştir.

Selçuklu Sultan’ı Sencer’e gönderdiği bir mektupta şu nasihatlerde bulunmuştur:

“Cenab-ı Hakk’ın, ahirette bir insana ihsan edeceği şeylerin yanında, bütün yeryüzü, bir kerpiç gibi kalır. Yeryüzünün bütün beldeleri, vilayetleri, o kerpicin tozu toprağı gibidir. Kerpicin ve tozunun toprağının ne kıymeti olur? Ebedi sultanlık ve saadet yanında, yüz senelik ömrün ne kıymeti vardır ki, insan onunla sevinip mağrur olsun? Yükseklikleri ara, Allahü Teâlâ’nın vereceği padişahlıktan başkasına aldanma.

Bu ebedi padişahlığa (saadete) kavuşmak, herkes için güç bir şey ise de, senin için kolaydır. Çünkü Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: ‘Bir gün adalet ile hükmetmek, altmış senelik ibadetten efdaldir.’ Mademki Allahü Teâlâ sana, başkalarının altmış senede kazanacağı şeyi bir günde kazanma sebebini ihsan etmiştir, bundan daha iyi fırsat olamaz!

Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermayem, yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermaye, o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes hiçbir şeyle tekrar ele geçmez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. O halde bu günü elden kaçırmamak, bunu saadete kavuşmak için kullanmamaktan daha büyük ziyan olur mu? Yarın ölecekmiş gibi bütün azalarını haramdan koru.”

VEFATI

İmam-ı Ğazali’nin 55 yaşlarındayken bir geceyi Kur’an okuyarak, zikrederek geçirmiş, sabah olduğunda namazını kılmış, yanındakilerden kefen isteyip kefeni öpmüş, “Ey Rabbim, Malikim! Emrin başım gözüm üzerine” olsun deyip odasına geçmiş, yüzünü kıbleye dönerek uzanmış ve ruhunu teslim etmiştir. 1111 (H; 505)’de vefat ettiğinde başucundaki kâğıda yazdığı beyitler arasında şu satırlar yer almaktaydı.

Ben bir serçeyim ve bu beden benim kafesim.

Ben uçtum o kafesten, rehin kaldı bedenim.

Allah’ın isteği şekilde yaşadı, Allah’ın istediği şekilde vefat etti, Allah onu rahmetiyle şad etsin. (Âmin)

 

İLİM VE İRFANLA DOLU NASİHATLERİ

 

Allah’tan kork Ey oğul!

Allah’tan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle kork. Ona kulluk görevini gereği gibi yap. Haram kıldığı şeylerden mümkün olduğu nispette kaçın.

Ey oğul!

Kur’ân-ı Kerim okurken, Rabbini zikrederken ve namaz kılarken kalbin teyakkuz halinde olsun.

Aklının hemen kabul etmeyeceği şeyi söyleme. Lüzumsuz lâftan, çok gülmekten, şaka ve alaya almaktan, din kardeşinle tartışmaktan sakın.

Böyle yapmak saygıdeğerliği götürür, kin ve düşmanlık kapılarını açar.

Ey oğul!

Ağırbaşlı, terbiyeli, saygılı ve nezaketli olmaya çok dikkat et ve itina göster. Ancak böyle yaparken gurura kapılma. Sonra senden bu sıfatla söz edilir.

Ey oğul!

Bütün işlerinde orta yolu tut. Çünkü işlerin en hayırlısı orta yoldur. Az konuş.

Karşılaştığın her Müslüman’a selâm ver.

Yürüyüşüne dikkat et.

Ölçülü adımlarla yürü, ayaklarını yerde sürükleyerek yürüme. Sağa sola baka baka yürüme.

Etrafı rahatsız ederek, başını şunun bunun kapısına doğru döndürme.

Bir şeyi veya bir adamı överken aşırıya gitme.

Halkın seni hafife alacağı söz ve davranıştan sakın.

Güzel sözlere kulak ver.

Evlenmek istediğin kızı iyi seç.

Zarif görünümlü insanlar fazla ilgini çekmesin, dış görünüşe pek aldanma. Çünkü insan, kalbiyle, düşüncesiyle ve diliyle adamdır, kıyafetiyle değil.

Ey oğul!

Düşman ülkesinde de olsan fitne ve fesat çıkarmaktan sakın.

Seninle beraber oturana karşı âlicenap davran. Yanına oturmak isteyene güzel, nazik, hareket et.

Başkasının gözüne dikkatle bakıp durma.

Fazla lügat parçalayıp yaldızlı söz söyleme. Çünkü bu sözlerin dış görünüşü belki güzel sayılabilir, fakat gerçekte güzel değildir.

Kendinden fazla söz etme.

Ey oğul!

Saçını sakalını tarayıp öyle sokağa çık.

Birtakım arzularının yerine gelmesi için küçülme.

Birisiyle tartışırken vakar ve efendiliğini elden bırakma.

Âlim ve sâlih zatlar Allah’ın dostlarıdır. Onları ziyaret edenin sevabı Allah’ın evini ziyaret edenin sevabı gibidir.

Hocana tazim ve hürmet et. Çünkü hoca hakkı ana-baba hakkından fazladır. Ana-baban dünyanı mamur ederken, hocan âhiretini mamur eder. Onun içindir ki, hocaya hürmet, ana-babaya hürmetten efdaldir.

Mü’min kardeşinin bir ayıp ve kusurunu görürsen onu gizle, ifşa edip yayma.

İzzet-i nefsini koru.

Hayırlı amellerinde sebat et ve işlemede devamlı ol. Bir gün yapıp bir gün terk etme.

(İmam’ın Eyyuhel Veled (Ey Oğul) isimli nasihat risalesinden…)

Bu haberler de ilginizi çekebilir